Bratislavalı Genç Kız İby Koll

İby, Bratislavalı, yüksek tahsilli, çok kültürlü bir ailenin içinde büyümüştü. Bratislava daha sonra Çekoslovakya’nın başkenti olacaktı. Annesi Slovak, babası Macar Yahudi’si idi. İby ve erkek kardeşi, birçok dilin konuşulduğu bir evde yetişmişti.

Sara YANAROCAK Kavram
8 Kasım 2017 Çarşamba

 

İby, Yahudilerin ayrımcılığa tutulmaya başlanmadığı yıllarda Alman Lisesine gidiyordu. Almanya, Südet Bölgesini kendine kattıktan sonra, Çekoslovakya’yı ikiye ayırdı. Her iki tarafta kalan Yahudiler için hayat gitgide zorlaşmaya başladı. Yahudilerin toplu taşıma araçlarında oturarak yolculuk etmeleri yasaklanmıştı. Birkaç dükkân haricinde alışveriş yapmaları yasaktı. İby, okula giderken paltosuna dikilen sarı altı köşeli yıldızlı paltosunu kaşkolü ile örtmeye çalışırdı.

Genç kız dindar bir aileden gelmediği için, Yahudi olmasından ötürü onlara yapılan ayrımcılığın mantığını kavrayamıyor, bu olanlar ona akıl dışı ve anlamsız geliyordu. Ama savaş başlamıştı, Almanlar Slovakya’yı işgal etmişti. Zulüm aralıksız olarak iş başındaydı. 16 yaşın üzerinde olan Yahudi gençlerinin okula gitmesi yasaklanmıştı.

İby’nin babasının işyeri, aryan olanlarla iş yapması yasaklandığından, artık para kazanamaz duruma gelmişti. Sonunda Yahudi iş yerlerinin tümüne el konuldu, Yahudi olmayan kişilere devredildi. Evlerinden de çıkartılmışlardı. Evlerine Alman bir aile yerleşirken, onlar şehrin varoşlarındaki küçücük bir eve taşınmak zorunda kalmışlardı. İby artık mutfakta yatıyordu. Erkek kardeşi ise banyo küvetinin içindeki yatağında uyuyordu. Genç kız gün boyunca eve gerekli olan şeyleri satın alabilmek için, büyük mücadeleler veriyordu.

1942 yılında İby’nin annesine telefon eden bir arkadaşı, ona korkunç bir bilgi verdi. Yahudi genç kızları toplatılacak, doğu sınırına gönderilecekler, cephede savaşan Alman askerlerine fahişe olarak hizmet vereceklerdi. İby’nin annesi bunları duyar duymaz, kızına dindar Yahudi kızların giyindiği gibi bir elbise ve başörtüsü giydirdi. İby ve kuzini, büyükannelerinin yaşadığı bölgeye gönderildi. Kızlar birkaç günlüğüne oraya sığınırken aileleri onları emniyetli bir ülkeye göndermenin peşindeydiler.

Emniyetin anlamı, Macaristan’a geçmek üzere sınırı aşmak ve gece yarısı karşılıklı iki düşman kuvvetin cephe hatları arasında kalan arazi şeridine geçmekti. Orada yaşayan halasının evine giden İby, halası çok korktuğu için eve kabul edilmedi. O da birkaç hafta diğer kuzenlerinin evinde gizlendi. O sırada tam 18 yaşında olan İby dikkati çekmemek için ağzını bile açmıyor, bir gölge gibi göze çarpmadan yaşıyordu.

İby Macaristan’da

Bir gün İby’nin kuzeni, genç kızı Macar direnişinde yer alan bir avukatla tanıştırdı. İby bu avukat ve onun karısıyla birlikte çalışmaya başladı. Aylarca, müttefik havacıların sınırdan geçmelerine yardım ettiler. Sonunda bir gece grup yakalandı. İby üç ay boyunca atıldığı hapishanede işkence gördü. Hapisten tahliye edildiği zaman, yasa dışı bir mülteci olarak yeniden tutuklandı. Bu kez Kuzey Macaristan’da bir kampa kapatıldı. Tam o sırada İby, ailesinin de Macaristan’a geçtiklerini öğrendi. Budapeşte’deki mülteci kampını izin alarak ziyaret etti. Orada tanıştığı Macar bir gençle evlenerek, ailesi ile birlikte sürekli olarak oturma iznini koparmış oldular. İby, o sıralarda aile dostu olan bir Macar ailesinin yanında dadı olarak çalışmaya başladı.

1944 yılında Alman Ordusu Macaristan’a girince, her şey yeniden sarpa sardı. Bir akşamüzeri İby, Yahudi arkadaşlarının evine ziyarete gittiğinde, müthiş bir bombardıman başladı. O akşam sığınakta kalan İby evine dönemedi.  Sabahın beşinde, Gestapo kaldığı evin etrafını kuşattı. O evdeki herkes toplanıp, yanlarında İby de olmak üzere, diğer Yahudilerle birlikte tuğlayla döşenmiş bir avluya kapatıldılar. Hayvan vagonlarına bindirildiler ve Auschwitz Ölüm Kampına gönderildiler. Yola koyulduklarında,  İby’nin nereye gittiği ve başına neler geleceği hakkında en ufak bir fikri yoktu.

Auschwitz’de köle mahkûm

İby, Auschwitz’de altı hafta boyunca köle mahkûm olarak çalıştırıldı. Kendisi gibi binlerce Yahudi, insanlık dışı koşullar içinde yaşamak zorundaydılar. Bir gün, bir hastanede gönüllü hemşirelik yapma bildirisini duyunca, riski göze almaya karar verdi. Sonu ya gaz odaları olacak veya daha insanca şartlara sahip olacaktı. Bu görevi kabul eden kadınlara daha iyi ve temiz giysiler verildi. Sonra da Ruhr bölgesindeki bir silah üretim fabrikasının yanında bulunan hastaneye naklettiler. O hastanede hemşirelik hizmeti vereceklerdi. Bu arada savaş, Almanların aleyhine dönmeye başlamıştı. Artık her cephede yenilgiye uğruyorlardı. İby ve diğer kadınlar, yapılan işleri sabote edip, Almanların daha da gerilemelerini sağlıyorlardı. Savaşın en son ve ölümcül döneminde,  Naziler onu ve arkadaşlarını bir araya toplayıp, Bergen- Belsen’e doğru ölüm yürüyüşüne çıkardılar. Yolda tökezleyip düşen Yahudileri sırtlarından vurup öldürüyorlardı. İby’nin kalçasında büyük bir enfeksiyon vardı. Arkadaşlarının yardımıyla, neredeyse onların kollarında taşınarak, düşe kalka o ölüm yolunu aşmayı başardı. Bir gün uzaktan Amerikan tankları göründü. Alman askerleri hızla geri dönüp kaçmaya başladılar.  İby ve arkadaşları 1945 yılının bir Paskalya gününde, pazar günü özgürlüklerine kavuştular.

Savaş sonrası yaşam

İby ailesinden ve dostlarından geriye neredeyse hiç kimsenin kalmadığını idrak etmişti. Gerçi annesi ve erkek kardeşi hayatta kalabilmişler ve yeniden Bratislava’ya dönmüşlerdi ama onun içinde artık yeniden o eve dönme arzusu yok olmuştu. Hastanede tedavi edilirken, Almanya’da konuşlanan müttefik ordu subaylarına tercümanlık yapmaya başladı. Artık bu onun devamlı olarak çalıştığı işi olmuştu. Bu merkezde bir İngiliz subayı olan Bert ile tanıştı. Aralık 1946’da evlendiler ve ertesi yıl İngiltere’ye yerleştiler. İby ondan sonra hep orada yaşadı. Meslek hayatında çok başarılı oldu. Önce eğitim alanında ve daha sonra bir tasarımcı olarak çok yükseldi. Bir oğlu, bir kızı ve üç torunu oldu. Şimdilerde Holokost Eğitimi Vakfında çalışıyor ve okullarda konuşmacı olarak Holokost’ta başından geçenleri, yaşam hikâyesini anlatıyor. Irkçılık, zulüm ve ayrımcılığın insanlığa vereceği zararları öğretiyor.