Basketbol filozoflarından hayata dair sözler

Ekim ayının sonlarına geldiğimiz bu günlerde öğrenciler okullarında, çalışanlar ise dükkân ve ofislerinde kafalarını “kış moduna” aldılar. Ayrıca okyanusun iki tarafında da basketbol sezonları başladı. Amerika Basketbol Ligi (NBA), Euroleague ve Avrupa’nın milli liglerinde ilk maçlar tamamlandı. Ancak hazır takımlar daha ritmini bulamamış ve bizler de kışa hem kariyerimiz (veya okulumuz) hem de kişisel hayatımızda yeni umut ve hedeflerle giriyorken, basketbolun ünlü düşünürlerin hayatımıza motivasyon, mana katabilecek, zor anlarımızda bize güç verecek sözlerinden bir derleme yapmak istiyorum.

İgal ERS Spor
25 Ekim 2017 Çarşamba

Çalışmanın önemi üzerine

Her fırsatta çalışmanın her şeyden önce geldiğini söyleyen Avrupa’nın efsanevi koçu Zeljko Obradovic, Socrates Dergi’den Uğur Ozan Sulak’la yaptığı röportajda şöyle diyor: “Yugoslavya’da ‘taş elli’ diye bir tabir vardır. Her yerden, her şekilde sayı atabilen adamlara öyle derler. Antrenmanda ekstra 500 şut atıp elinin altında acı hisseden oyuncular içindir... Taş elli yakıştırmasını hak edenler iyi antrenman yapmıştır. Çünkü canları acıyordur. O acıyı hissetmezsen bir anlamı yok! Kazansan da kaybetsen de... Ertesi sabah, idman. Çünkü yaşamında bundan daha önemli bir şey yok...”

Azmin, dirayetin ve hedefe doğru çıkılan yolculukta yaşanan iyi ya da kötü her anının önemi üzerine

NBA sezonunun daha ilk maçında talihsizce ayağını kıran genç oyuncu Gordon Hayward’a kendi Instagram hesabından böyle sesleniyor:

“Şimdi kız, bağır! İstersen çığlık at, ağla, surat as! O anı geri almak isteyeceksin ama bu durumla ilgili yapabileceğin hiçbir şey yok. Şu an sadece olacağın ameliyata ve iyileşmeye konsantre olabilirsin. İyileşme sürecin yavaş ve sancılı olacak ancak attığın her küçük adımda kendi daha güçlü hissedeceksin. Ve sonunda tekrar yürübildiğin, koşabildiğin ve basketbol oynabildiğin için o kadar müteşekkir olacaksın ki hiç yapmadığın kadar sıkı antrenman yapmaya başlayacaksın.”

Lider olmanın anlamı üzerine

Önce Michael Jordan’lı Chicago Bulls’la üç, sonra Kobe Bryant’lı Los Angeles Lakers’la altı, yani toplamda koç olarak toplamda dokuz şampiyonluğu olan Phil Jackson’ın dilimize Kutsal Çemberler (Sacred Hoops) adıyla çevrilen ünlü kitabından:

“Bir lider (bir gruptaki) bireyleri potansiyellerinden azami verimi alacak konuma getirdikten sonra onlara başarılarından dolayı birer birer haklarını teslim eder ve böylece aralarında bir uyum olmasını temin eder.”

Takım ruhunun, birbirleri için yaşayan insanların birlikteliğinden doğan gücün önemi üzerine

Amerikan sporlarının son 20 yıldaki en başarılı takım San Antonio Spurs’un efsane koçu Gregg Popovich, FIBA’nın koçlar için organize ettiği bir konuşmada belirtiyor:

“Biz takım olmanın her şeyin temelini oluşturduğunu biliyoruz. Biz kendini aşmış (bireyselliğin ötesine geçmiş) insanlar arıyoruz. Eğer kendinizi aşmışsanız, sağınızdaki ve solunuzdaki insanlar için çalıştığınızı bilirsiniz. Bir oyuncunun koçuna, takım arkadaşlarına saygı göstermesi onun ‘iyi bir oyuncu’ olmasından çok daha fazlasını anlatır.”

HATA YAPMAKTAN KORKMAMANIN, ONLARDAN DERS ÇIKARIP İLERLEMENİN ÖNEMİ ÜZERİNE

Belki basketbol otoritelerinin tartış(a)madığı tek oyuncu varsa o da Michael Jordan’dır. Chicago Bulls ile kazandığı başarılardan sonra Onur Listesi’ne (Hall of Fame) giriş konuşmasını şöyle sonlandırıyor: “Kariyerim boyunca 9000’den fazla şut kaçırdım. 300’e yakın maç kaybettim. 26 kere maçı kazandıracak şutu sokmam için bana güvenildi ve ben bunu başaramadım. Tekrar ve tekrar ve tekrar başarısızlığa uğradım ve işte tam da bu yüzden sonunda başarılı oldum.”

Her zaman yazdığım gibi biz basketbol severler bu sporu işte bu yüzden seviyoruz. Ona bizim gibi biraz romantik gözle bakanlar, hayatın ta kendisini bu oyunun içinde görebildiği için...