“Yaşamı değerli kılmak bize düşer”

Moda, sanat, seyahat, hayvan sevgisi ve daha birçok şeyin iç içe geçtiği bir hayat… Tuana Birol’un yaşamı tutkuyla amacına ulaşmanın, hayal kurmayı öğrenmenin, yeniliklere ve öğrenmeye açık olmanın en güzel örneklerinden biri.

Dora NİYEGO Yaşam
16 Ağustos 2017 Çarşamba

Önce size tanıyalım…

1968 senesinde İstanbul’da doğdum. İsrail, İngiltere ve Meksika’da çocukluğumun bir kısmını geçirdikten sonra, 1980 senesinde ailece Türkiye’ye kesin dönüş yaptık. Ortaokulu Üsküdar Amerikan Kız Koleji, liseyi de Robert Lisesinde okudum. En çok isteğim şey, üniversitede sanatla ilgili bir bölümde okumaktı. Amerika’da bazı okullardan kabul gelmesine rağmen, rahmetli babamı beni Amerika’ya yollamasına ikna edemedim. Boğaziçi Üniversitesinde İşletme Bölümünü bitirdim.

İşletme bölümünü bitirdikten sonra, sanat dalında eğitim almaktan vazgeçtiniz mi?

İşletme diplomasını aldıktan sonra bile, sanat dalında eğitim alma arzum sönmedi. 1992 yılında, ‘Moda ve Tekstil Tasarımı’ okumak üzere Paris’e gittim. 1994 yılında Türkiye’ye döndüğüm zaman, firmalara ‘freelance’ olarak koleksiyon hazırlamaya başladım. Ardından, İTKİB’nin (İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri), moda tasarımı yarışmasına katıldım ve iyi bir sonuç elde ettim. Daha sonra Bilsar firmasında moda tasarımcısı olarak çalışmaya başladım. Uzun bir dönem şirketin gömlek koleksiyonlarını tasarladım.

Özel yaşantınızda zor bir dönem yaşadığınızı söylüyorsunuz…

1997 yılında evlendim. 1999 yılının eylül ayında, sevgili oğlum Alp dünyaya geldi. Aralık 1999’da babamı kaybettim. İnişli çıkışlı birçok duyguyu bir arada yaşarken, evlilik sürecimde de aksamalar oluşmaya başladı. Oğlum iki yaşında iken eşimden ayrıldım. Çok zorlu bir boşanma sürecine girdim. Yaklaşık on üç yıl süren bu zor döneme geriye dönüp baktığımda, tüm zorluklara rağmen, zaman içerisinde ne kadar olgunlaştığımı, bir kadın ve bir anne olarak ne kadar güçlendiğimin farkına varıyorum.

Hayatta bazı dönemler bin bir zorlukla geçmesine rağmen, nihayetinde insanın hayata bakış açısını değiştiriyor, değil mi?

Çok doğru. Ağrılı geçen bu uzun yıllardan sonra, hayata bakış açım tamamen değişti. Kalbimi dinlemeyi öğrendim. İnsan yaşantısında zamanın çok değerli ve çok kısıtlı olduğunu gördüm. Her insanın hayatında bir amacı olduğunu daha iyi anladım. Kısacası, Tuana’yı dinlemeyi öğrendim. Derinlere indim, duygularımı, isteklerimi, benim için nelerin değerli olup olmadığını anlamaya çalıştım. Uzun bir süre yaşamımın amacını aradım. Bu dönemde kendimi anneliğe adadım. Önceliğim, oğlum Alp’in mutlu ve sağlıklı olarak büyümesiydi.

Bu arada, iş hayatına devam ediyor muydunuz?

Hayır. İş hayatıma geri dönmenin, o dönem için mümkün olmadığını gördüm. Bu arada, iş dünyasında tren çok hızlı ilerliyordu. Trene yeniden binebilmek için, bir süre daha beklemem gerektiğini anladığım zaman rahatladım. Sanatıma döndüm. Hırsım olmadan, para kazanma kaygısı olmadan, kendi zevkimi tatmin etmek için resim yapmaya başladım. Sergilere katıldım, kendi kişisel sergimi açtım.

Ayrıca, çok özel bir ruhsal bağım olan hayvan sevgisine, sokak hayvanlarını korumaya yöneldim. Onlara yardım etmeyi amaç edindim. “Elinden bir şey gelebiliyorsa, o zaman durma ve yap” diye beni sürekli dürten düşüncelerim, beni bu konuda proaktif olmaya yöneltti. Çok yakın bir arkadaşım ile birlikte gece gündüz çalışarak, yüzlerce sokak hayvanına, yurt dışında aileler bularak, hem onların hem de onları sahiplenen ailelerin hayatlarını değiştirdik.

Sonrasında iş hayatına geri döndünüz mü?

2013 senesinde, içsel yaşam yolculuğum beni başka arayışlara yöneltti. Okula geri dönmek, tam olarak elde edemediğim sanat eğitimini elde etmek, oğluma ve kendime daha huzurlu, kaliteli bir yaşam oluşturmak arzusuyla, iki kedimizi ve iki köpeğimizi de yanımıza alarak, Florida’ya göç ettik. Kolay olmayacağını biliyordum, ancak doğru yönde ilerlediğime de emindim. Kendimi hayatın akışına bıraktım. Florida International University’de, güzel sanatlar dalında master eğitimine başladım. Bu üç senelik süreçte, üniversitenin bünyesinde asistanlık yapmaya başladım. Doya doya sanatla bütünleştim, eserlerimle pek çok sergiye katıldım. 2016 yılının mayıs ayında, ‘Master of Fine Arts’, sanat masterının seramik bölümünden diplomamı aldım. Böylece, on sekiz yaşımda isteyip de yapamadığımı, kırk sekiz yaşımda başarmış oldum. Biraz zaman aldı, ama olsun, zaman bir illüzyon değil mi zaten?

Hep yapmak istediğinize, sonunda kavuşmuş oldunuz…

Sanat her zaman benim hayatımın bir parçası oldu ve olmaya da devam edecek. Hayvanlar da keza aynı şekilde. Elimden geldiğince, hayvanlara yardım etmeye devam edeceğim. Yeter ki istek olsun, sağlık olsun, denge olsun. Albert Einstein’ın da dediği gibi, “Hayat bisiklete binmeye benzer. Dengeyi sağlamak için, hareket etmek gerekir.” Hayatta hep hareket halinde olmak gerektiğine, öğrenmenin ve kişisel gelişimin çok önemli olduğuna hep inanmışımdır. Bu düşünceler benim yaşam enerjimin kaynağı olmuştur.

Dur durak bilmiyorsunuz. Hâlâ yapmak istediğiniz şeylerin eğitimini alarak, hayata dönüştürmeye devam ediyorsunuz…

Evet doğru. Hareket etmeye devam diyorum hep. Elli yaşıma yaklaşırken, hayatımın bu döneminde de yeni bir sayfa daha açtım. Bir süre önce Florida Emlak Lisansı eğitimini tamamlayarak lisanslı aktif emlak danışmanı oldum. Bir süre sonra, sanat ve dekorasyonu da emlak danışmanlığı ile harmanlamayıp, o yönde çalışmalar yapmayı planlıyorum.

Bu hareketliliğinizi, sürekli kendinizi yenileme isteğinizi neye borçlusunuz?

Çocukluğumdaki yurtdışı deneyimlerimin, bugünkü hayatıma çok etki etmiş olduğunu yıllar sonra farkına vardım. Bugün beni ben yapan, gelişmeye, yenilenmeye açık kılan ve her ortama uyum sağlamamı mümkün kılan özelliklerimin, hep o küçük çocuğun zorlu ancak köklü deneyimlerinden kaynaklandığına inanıyorum. Neale Donald Walsh’ın da dediği gibi, “Hayat, hiç bitmeyen bir yeni yaratım sürecidir.”  Aslında yaşam bir seyahattir... Bu deneyimi doyasıya yaşamak ve değerli kılmak bizlere düşüyor. Yürekten sevmek, tutku ile amaçlarımıza ulaşmak, hayata, insanlara, doğaya, canlılara bağlanmak, kalbimizi dinleyerek, hayal kurmayı öğrenerek, an’ı yaşayarak, yeniliklere ve öğrenmeye açık olarak, hep yeni sayfalar açarak, yeniden yaratarak yaşanması gereken bir seyahat; durmadan, bıkmadan ve asla vazgeçmeden... Hayat işte bu şekilde yaşanınca güzel...