House of Cards ve Amerika

Netflix’in bugünlere gelmesinde hiç kuşku yok ki House of Cards’ın yeri ayrıdır. Henüz DVD kiralayan, orijinal içerik ile abonelik satma durumuna gelmemiş bir firmanın iki sezon için ısmarladığı House of Cards ne yapımcılarının ne de Netflix’in beklemediği bir ilgi gördü. House of Cards’ın başarısının pek çok nedeni var. İyi yönetmenler, iyi oyuncular ancak senaryonun yeri apayrı. Senaryo da hem günümüz hem de yakın geçmişten çok iyi besleniyor.

Dünya
14 Haziran 2017 Çarşamba

Ali Abaday

 

Beşinci sezonu yeni yayınlanan ve merakla altıncı sezonun çekilip çekilmeyeceği konuşulan House of Cards özellikle son dönem Amerika’sı ve Amerikan politikasını en iyi anlatan dizilerden. Şayet diziyi veya beşinci sezonu henüz izlemediyseniz, bu noktadan sonra spoiler olacağını belirmek lazım.

30 yıldır milletvekili olan Frank Underwood’un (Kevin Spacey) ABD Dışişleri Bakanı olmak için uğraşırken bir anda planlarının sekteye uğramasıyla daha gözü kara ve kuralsız bir politika çizmeye başlamasını anlatan House of Cards’da bu sezon beklendiği gibi Frank’in tartışmalı olsa da başkan seçilmesini biraz geç de olsa izledik.

Amerikan toplumunda özellikle George W. Bush’un ikinci dönemi kazandığı seçimlerden sonra giderek artan bir bölünme mevcut. Frank’in şaibeli, itirazlarla dolu bir seçimden galip çıkması kimi yönleriyle Bush ile Al Gore arasındaki seçimleri anımsatıyor. Zaten Frank’in Cumhuriyetçi Parti’nin adayını başkan olduğu için kutlarken, ekrana dönüp “Al Gore’dan bir şeyler öğrendim” demesi de bunun bir kanıtı.

House of Cards’ın başarısının pek çok nedeni var. İyi yönetmenler, iyi oyuncular ancak senaryonun yeri apayrı. Senaryo da hem günümüz hem de yakın geçmişten çok iyi besleniyor. Amerikan halkının bölünmesini de arka plandan güzel bir şekilde aktarıyor. Özellikle Frank’in senato oturumunda senatörlere söyledikleri politikacılar için halkın çoğunluğunun düşündüğü ile birebir örtüşüyor.

Beşinci sezonda Amerikan Başkanı Frank Underwood’un oldukça Donald Trump’a benzediği, kimi politikalarının aynı olduğu, Beyaz Saray’daki yeni yüzlerde bile bazı kişilerden birebir esinlenildiği görülüyor. Donald Trump’ın başkan olduğunun açıklanmasının ardından tüm Amerika’da yaşanan protestolar gibi Frank Underwood’un başkanlığından da memnun olmayan gruplar var ve sloganları bile aynı.

Tıpkı son günlerde tüm dünya medyasının yakından takip ettiği Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale edip etmediğine yönelik senato oturumlarının benzeri dizide de mevcut. İki senato oturumu da başkanın istifasını bekleyenler için önemli olsa da House of Cards başkanın suç işleyip işlemediğine bakıyor. Bu arada dizi seçimlere yönelik manipülasyonu Edward Snowden ile birleştirerek veriyor.

ABD’de Demokrat Partili bir başkandan Cumhuriyetçi başkana geçiş Frank Underwood’un politikalarına da yansıyor. Dizi bu sezona kadar politikadaki yozlaşmaya daha çok eğilse de herkesin kabul ettiği şekilde en karanlık sezonunda başkanın kendisine verilen gücü nasıl istismar edebileceğine dikkat çekiliyor.

Politik yozlaşmaların aktarıldığı bir önemli nokta da Suriye. Suriye’ye yönelik askeri müdahalenin kamuya söylenen insanlık trajedisine olan duyarlılıktan çok gerçeğin senatörleri destekleyen iş adamlarının petrol fiyatlarının düşüklüğünden hoşlanmaması olduğu çok net bir biçimde aktarılıyor.

Beşinci sezon Frank Underwood’un istifası ve Claire Underwood’un ABD’nin ilk kadın başkanı olması ile bitti ancak Claire, Frank’e hala istediği affı vermedi.

Şimdilerde merak edilen ise Frank Underwood’un bile yapmadığını Donald Trump’ın yapıp yapmayacağı. O da istifa etmeden, kendisini bağışlayan bir af çıkarıp çıkarmayacağı. ABD Başkanı yargının da müdahale edemeyeceği bir şekilde kimi kişileri bağışlama hakkına sahip. Bugüne kadar hiçbir başkan bunu kendisi için kullanmadı. Ancak Trump’ın bu durumu değiştirebileceği kulislerde konuşuluyor.