Nema Tiyatro ‘Standart Sapma’

“- Size son bir şans veriyorum. İsterseniz gidin. 
- Siz istediğiniz için değil, ben istersem giderim!”

Erdoğan MİTRANİ Sanat
31 Mayıs 2017 Çarşamba

Müge Ersan tarafından kurulan Nema Tiyatro’nun ilk oyunu ‘Standart Sapma’, Müge Ersan’ın yazdığı yepyeni bir çalışma.

Masa başında oturan gençten bir adam. Giysisine, masanın üstündeki kahve fincanına ve demliğine bakılırsa büyük olasılıkla garson. Ustaca, oyun kâğıtlarıyla üç katlı bir bina inşa ediyor. Daha doğrusu son katı durmaksızın yapıyor, bozuyor, sonra yeniden yapmaya başlıyor. Bir kadın giriyor içeriye… Çekine çekine. Anlaşılan bir şeyler sormak istiyor… Ve de bir kahve içmek. Ama kahveyi hak etmesi lâzım…

Kent hayatı içinde sıkışmış, evli, çocuklu, sıradan bir burjuva kadın. Kocası onu aldatıyor… Ya da bunu hayallerinde, rüyalarında görüp şüpheleniyor... Cevapların bu gizemli garsonda olduğunu düşünüyor… Ama soruları sorduktan sonra cevapları da kendisi veriyor…

Oyunu oynamaya zamanı olmayanların oyunu... Zaman giderek daralıyor... Her şeyin belli bir zaman içinde gerçekleşmesi gerekiyor... Oyunun kuralları böyle... Standartlar da bunu gerektirir... Geçmişten beri böyle olmasa da gelecek için bu gerekli... Peki ya şimdi?

Bu ilginç metni ‘Cadı Kazanı’ndaki etkileyici Rahip Hale yorumundan anımsadığım yine Tatavla Sahne’de ‘Lysistrata Düşleri’nin başarılı yönetmeni Ömer Akgüllü yönetiyor. Deniz Gündoğmuş ile Burcu Özhızalan Yazıcı, sahnede etkileyici bir ikili oluşturuyor. Sağlam diyaloglar, iyi oyunculuklar…  Yeni sezonda tekrar oynarlarsa keyifle izleyin derim.

Başka Tiyatro  ve ‘Huis Clos / Gizli Oturum’

“L’enfer c’est les autres / Cehennem başkalarıdır” Jean Paul Sartre 

 

Tiyatro virüsünü Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Topluluğunda kapan, ancak ülkemizin şartlarında “gerçekten tiyatro yaparak” geçinmenin ya da ekonomik beklentiyle özgür tiyatro yapmanın zorluğunun farkında olan bir grup genç, bambaşka işler yaparak ekonomik özgürlüğünü kazanıp hayalindeki tiyatronun peşinde koşmak amacıyla Başka Tiyatro topluluğunu oluşturmuş.

“Özenle bilinçsizleştirilmiş seyircisi ile uyum içerisinde, basit, özensiz ve düşünsellikten uzak tiyatronun, parlatılan oyunculuklar ve anlamsız etki yaratıcılarla beğeni kazanıp ayakta alkışlandığı, ödüller aldığı bir tiyatro çağında, hayalindeki özgür tiyatronun peşinde koşan bir grup insan olarak; tiyatronun tüm etmenleri için topluluk bilinciyle birlikte emek harcayarak, tiyatroyu ve seyirciyi hak ettiği yere taşıma konusunda sürekli kamçılanarak, sahip olduğu önemli misyonun bilincinde, özgür, deneysel, farkında ve birlikte, her şeyden önce kendi seslerini birlikte duymayı, başka düşünen insanlarla paylaşmayı, sorgulamayı, denemeyi, yaşamayı ve yaşatmayı” amaçlıyorlar.
Bu tiyatro mevsiminde son temsillerini yapan, ancak gelecek sezonda devam edecek olan Jean Paul Sartre’ın ‘Huis Clos / Gizli Oturum’ oyununu Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Topluluğu olarak daha önce sahnelemişlikleri var. Topluluğun mezunları olarak üniversite tiyatrosu bilincini profesyonel tiyatro hayatına taşımak arzusuyla yeniden rejileyerek karşımıza çıkarıyorlar.

Sartre’ın ünlü oyunu, hem filozof - yazarın varoluşçuluk felsefesinin tiyatro sahnesine bir yansımasıdır, hem de tiyatrosunun sık sık yinelenen temaları, hapis bağlamında tutukluluk ve ötekilerle ilişkilerin dorukta kullanıldığı, gerçeküstücü ve soyut ‘cehennem’ mekânına karşın son derce gerçekçi bir başyapıttır.

Klasik anlamdaki alevlerin, kızgın yağların, zebanilerin cehennemi değildir burası. Ruhsuz ve duygusuz bir bellboy / zebani’nin teşrifatçılığını yaptığı, hapishaneden çok otel odasını çağrıştıran bir yerdir.

Gizli Oturum, insanın özgür iradesiyle seçtiği varoluşun başkası karşında değiştirilemeyeceğini, odaya sırayla gelen üç kişinin, Garçin, İnes ve Estelle’in ölüm döngüsü içinde hayatlarında yaptıkları seçimleri ve hataları ortaya koyarak sorgulatan bir oyun. İşledikleri ölümcül suçların bedelini ödemeye gelen bu karakterler giderek asıl karabasanın bu kapalı odada birlikte var olmak olduğunu keşfedecek, birbirlerini vahşice analiz ederek geçmişlerini açar ve açtırırken, suçlarının bedelini ödetecek olan asıl cezanın bedensel işkence ya da azap değil, sonsuza dek aynı yerde kalma zorunluğu olduğunu anlayacaklardır. Varoluşumuzun temeli ‘ötekinin’ bakışıdır ve ‘ötekiyle’ ilişkimiz bozuldukça, kirlendikçe, yalnız ve yalnız ‘öteki’, diğerinin cehennemi olacaktır.

“Cehennem başkalarıdır” derken, bu cehennemi tamamlayan, bütün ağır suçlarına karşın bu zavallıların çaresiz çırpınışlarını sadistçe izleyen diğer ‘ötekileri’, seyirci / zebani olarak bizleri de unutmayalım.

Sartre’ınki sahneleme öncesi derinlemesine etüt edilmek isteyen müthiş sağlam, tokat gibi sert, zorlu ve zorlayıcı bir metin. Belli ki Başka Tiyatro bu çetin işe bilinçli olarak girmiş. Oyunun yönetmen ve dramaturgu Enes Aydemir’le birlikte, “metin varoluşçu literatür ve yazarın diğer eserleri de incelenerek analiz edilmiş ve yorumlanmış, Sartre’ın oyundaki karakterlere yüklediği temel varoluş suçları ile ‘kötü niyet’ler üzerine odaklanılmış ve oyunun seyirci tarafından bu eksende algılanabilmesi için oyunda illüzyonu kırıcı tasarımlara yer verilmiş.”

Aynı titizlik, aynı ciddiyet oyunculuklarda da hissediliyor.

Minimal replikleri, buz gibi mesafeli duruşuyla Uğur Sönmez çok başarılı bir zebani. Aslı Beşir (İnes), Seren Bostan (Estelle) ve Alparslan Çerçi (Garçin), çok çalışılmış, iyice hazmedilmiş bir yorumla karşımızdalar.

İlginç bir denge kuruyorlar. Alparslan Çerçi’nin içe dönük, zayıflığını ve korkularını bastırma çabalarının karşısında sanki aynı terazinin iki kefesine oturmuş iki farklı kadın var. Bir tarafta kötücül söylemine, bilinçli saldırganlığına karşın üçlünün en dürüst karakterini başarıyla canlandıran Aslı Beşir, diğer tarafta masum kadın / femme fatale arası davranışıyla homofobik ve infatnisid karakterini gizlemeye çalışan bir o kadar etkileyici Seren Bostan. 

Huis Clos / Gizli Oturum, iyi bildiğim, çok da sevdiğim bir oyun. Giderken biraz tedirgindim ama izlediğimde Başka Tiyatro’nun sahnelemesini gerçekten beğendim.

Bu kadar genç bir ekibin bu derecede zorlu bir oyunun altından böyle başarıyla kalkmasına çok sevindirici. İstanbul’da tiyatronun hasını artık gençlerin yaptığını bilen biri olarak çok beğendim ama pek de şaşırmadım.

Bu sezonu kapatmış da olsalar, belirtmiş olduğum gibi Gizli Oturum, gelecek tiyatro mevsimin görülesi oyunlarından biri olarak sahnelenmeye devam edecek. Mutlaka izleyin derim. Tabiî ki yeni çalışmalarını da heyecanla bekliyorum 
Başka Tiyatro’nun 18 yıl önce benzer şekilde başlayıp günümüzün en kalıcı topluluklarından birine dönüşen Altıdan Sonra Tiyatro gibi uzun ömürlü olmasını diler, bu yolculuklarında başarılar dilerim.

Hepinize iyi seyirler.