Trump Yahudileri ikiye böldü

Dünya
8 Mart 2017 Çarşamba

Ali Abaday


Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından ülkede son 40 yıldır görülmeyen düzeyde bir Yahudi düşmanlığı yaşandığı neredeyse herkesin hemfikir olduğu bir konu.

Pek çok sinagog, okul ve Yahudi merkezi tehdit mesajları alırken, Missouri ve Philadelphia’da Musevilere ait mezarlıklar saldırıya uğradı.

Irkçı görüşleriyle bilinen kimi kişilerin başkanlık yarışı döneminde Donald Trump’ı açıkça desteklediklerini belirtmeleri, Trump’ın bunlara fazla da eleştiri göstermemesi ve ardından da sağcı ve kimi ırkçı yayınlarıyla bilinen Breitbart haber sitesinin eski yöneticisi Steve Bannon’ı başdanışmanı yapması bir mesaj olarak algılanıyor.

Her ne kadar Donald Trump Amerikan Senatosundaki ilk konuşmasında Yahudi düşmanlığının suç olduğunu belirtse de ülkede gerçekten ırkçılığın arttığını düşünmüyor gibi.

Senato konuşmasının öncesinde eyaletlerin başsavcılarını Beyaz Saray’da ağırlayan Trump, Pennsylvania Başsavcısı Josh Shapiro’nun ülkede artan Yahudi düşmanlığı hakkında ne düşündüğü sorusuna oldukça ilginç bir yanıt verdi. Philadelphia Inquirer’e konuşan Shapiro, Trump’ın Yahudi düşmanlığının suçlanması gerektiğini ancak son dönemde yaşananların sadece Yahudi düşmanlığı olmayabileceği, diğerlerini (kendi politikalarını) kötü göstermek için yapıldığını söylediğini belirtti.

Boston College’den Matt Sienkiewicz Donald Trump’ın bu düşüncesinin öncelikle delilsiz olduğunu belirtiyor. Sienkiewicz ayrıca kurbanı suçlayıcı bu görüşün uzun süredir David Duke gibi beyaz ırkçılar tarafından savunulduğunu da sözlerine ekliyor.

Ku Klux Klan’ın eski başkanı David Duke adaylığı zamanı Donald Trump’a desteğini açıkça belli etmiş, ardından da pek çok açıklamasını savunmuştu. Trump’ın Ami Magazin dergisi muhabiri Jake Trux’un sorusunu yarıda kesmesinden de övgüyle söz etmişti.

Ne var ki Sienkiewicz gibi düşünmeyenler de mevcut. İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (Anti-Defamation League) eski ulusal yöneticisi Abraham Foxman Yahudi düşmanlığının son dönemde ciddi ancak kritik düzeyde olmadığını ifade edip, bu durumun Donald Trump’a mal edilmemesi gerektiğini belirtti.

Jewish Journal Genel Yayın Yönetmeni Rob Eshman, Trump yönetiminin muhafazakâr ve daha dindar Museviler ile liberal, laik ve iki devlet yanlısı Musevileri birbirine düşürmeye çalıştığını söylüyor. Eshman ayrıca nefret suçlarının nefret içerikli sözlerle başladığını, Yahudilere karşı bu tür sözler sarf etmiş David Friedman’ın İsrail Büyükelçisi olarak aday gösterilmesinin Kuzey Amerika Yahudi Federasyonu (Jewish Federations of North America) utanç verici olduğunu ifade ediyor.

Amerika’da Yahudilere yönelik tehditlerin gerçekliği ve bunda Trump’ın başkanlığının etkisi tartışılırken Indiana’da Adath B’Nai Israel Temple Sinagoguna kurusıkı silahla bir saldırı düzenlendi. Mezarların tahribi ve bu saldırı konusunda henüz bir şüpheli yakalanmadı. Ancak Yahudi merkezlerine tehditlerle ilgili olarak eski bir gazeteci olan Juan Thompson gözaltına alındı. Thompson’un ne kadar tehdit telefonu açtığı veya saldırılarda payının olduğu ise henüz bilinmiyor.

Güvenlik güçleri bunun bir başarı olduğunu söylese de esas istenen hem diğer faillerin yakalanması hem de azınlıklara ve özellikle Yahudilere karşı artan nefretle ilgili daha fazla tavır alınması.

Haaretz’deki köşesinde David Schraub’un belirttiği gibi Donald Trump’ın bütün değil ama bazı sözleri Yahudi düşmanı gibi algılanabiliyor. Oysa başta Amerikalılar olmak üzere tüm dünyanın beklediği ise ABD Başkanı’nın bu tür yorumlara izin vermeyecek netlikte konuşması ve eylemlerde bulunması.

Amerika’da eskiden beri var olan bir Yahudi düşmanlığı mevcut. Bir grup Musevi bu durumla ilgili yeni Başkan’ın suçlanmayacağını söylerken diğer bir grup Trump’ın söylem ve eylemlerinin önemli olduğu görüşünde.

Yahudi düşmanlığındaki artış herkesin hemfikir olduğu bir gerçekken, Trump hükümetinin kendi dönemlerinde yaşanan bu artış karşısında ne yapacağına dair hâlâ somut bir cevap vermemesi de kafalarda soru işareti yaratıyor.