İber Yarımadasındaki İspanya turumuzu bitirip, son bölümde Yahudilerin uzun bir süre yoğun olarak yaşamış olduğu Portekiz’i ziyaret ediyoruz
Lizbon Yahudi Topluluğu resmi olarak 1913 yılında kabul edildi ve Lizbon Yahudilerini bir araya getirdi. Merkezi, Lizbon’da, Avenida Alexandre Herculano’da, Sinagog Shaaré’dedir. Lizbon’daki Yahudi Cemaati’nin amacı, Yahudiliğin değerlerine göre yeni nesiller için din eğitimini teşvik etmek. Şu anda, ülkede beş sinagog da dâhil olmak üzere Portekiz’de sayısız Yahudi kültürel miras alanı bulunmakta. Portekiz’de şarap da dâhil olmak üzere birçok Kaşer ürün üretiliyor. Lizbon’da Yahudi nüfusu bir iki binden fazla değil. Buna rağmen, 2008 tarihli bir araştırmaya göre, Portekiz nüfusunun yüzde 19,8’i, bir dereceye kadar Yahudi kökenli. Portekiz’in bazı önemli kişilikleri Yahudilerin torunları. Örneğin, Lizbon Belediye Başkanı Nuno Krus Abecassis, büyükannesi Portekizli Yahudi kökenli bir Faslı Yahudi olan eski Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio . Her ne kadar Jorge Sampaio, kendisini Yahudi olarak kabul etmese de, Yahudi kanunu (Halakha), annesi Yahudi olan tüm bireylerin Yahudi olduklarını ileri sürer.
Portekiz’in renkli başkenti Lizbon, gotik katedralleri, köprüleri, renkli mahalleleri, karmaşık sokakları ve yokuşları ile (İstanbul gibi) yedi dik tepenin üzerinde yükseliyor.
Lizbon, Avrupa’nın birçok şehrine kıyasla pahalı bir şehir değil. Metro ve tramvay ağı ile her yere ulaşmak mümkün. Biz turla gittiğimizden, gündüz tüm görülecek yerlere otobüsle gittik. İlk uğradığımız yer olan Belem, turistik ve tarihi bakımından çok ilgi gören bir bölge. Ayrıca, havası da boğaz havasını andırıyor. Belem’deki, Lizbon’a özgü ünlü pasta Pastais de Nata’yı başka yerde yiyemezsiniz. Bu pastayı Belem’de sadece üç aşçı yapabiliyormuş. Hatta espri olsun diye, Lizbon halkı ‘Bu üç aşçıyı aynı uçağa bindirmeyiz’ diyorlar. Keşifler için uğurlamaların yapıldığı Belem Kulesi, Keşifler Anıtı ve Jerominus Manastırı da görülmeye değer yerler. Belem’den sonra uğradığımız Alcantara semti, Karaköy’ü andıran bir liman bölgesi. Praca de Comercio (ticaret merkezi), Lizbon’un en önemli ve en büyük meydanı. Meydanın bir tarafında Tejo Nehri uzanıyor. Meydandan nehir tarafına doğru yürüyerek gidilince, 25 Nisan Köprüsünü ve İsa Heykelini görmek mümkün. Ayrıca, VII.Eduardo Parkı, şehrin kalbi sayılan Rossio Meydanı, Jorge Kalesi, ve Alfama Semti’ni de şehir turumuzda gezdik.
Lizbon’da ikinci günümüzde, Sintra, Estoril, Cascais, Cabo de Roca turu yaptık.
Sintra, yeşillikler içinde küçük şirin bir kasaba. Hediyelik eşya dükkânları, kafeler, küçük lokantalar, villalar ve parkları ile aristokrat bir geçmişi olduğu belli oluyor. Sintra bölgesinde tam altı saray var, ancak hepsini gezebilmek imkânsız. Portekiz monarşisinin en önemli yazlık sarayı olan Sintra Kraliyet Sarayı gezilmeye değer bir saray. Saray, nerede ise bir çini müzesini andırıyor. Ayrıca Arap stilindeki ilginç mimarisi de çok ilginç.
Sintra’dan sonra, şirin kasabaların, eski balıkçı mahallelerin, yazlık evlerin bulunduğu Cascais ve Estoril sahilleri de görülmesi gereken yerler arasında.
Lizbon’a çok yakın konumda olan Estoril, okyanus kıyısında yer alan bir sahil kasabası. İzmir için Çeşme ne ise, Lizbon için de Estoril aynı şey. Bu bölgede pek çok SPA ve termal oteller var. Görkemli villaları, lüks otelleri ve ünlü casino’su ile Estoril, Portekiz’in Riviera’sı sayılır. II. Dünya Savaşı sırasında, burası, kraliyet ailesinin sürgün edildiği ve aynı zamanda, pek çok casusun isim yaptığı bir yer. Ian Flemming (James Bond’un yazarı) çift taraflı ajanları gözlemlemek için burada kalmış ve ilk James Bond romanı olan ‘Casino Royal’ı yazarken, buradaki Casino deneyimini kullanmış.
Eski bir balıkçı köyü olan Cascais’te, çok sayıda plaj bulunuyor. Küçük bir kale (Cidadela), ve onun önünde Cascais marinası yer alıyor. Balık pazarına kadar uzanan Rua Frederico Arouca Caddesi öncelikli olmak üzere, onu çevreleyen diğer caddeler, gezilebilecek yerler. Bu caddeye açılan, Largo da Praha da Rainha meydanından deniz kıyısına doğru yürüyüp, elinizi okyanusa daldırabilirsiniz. Burası, okyanusun Afrika’ya bakan bölümü. Ancak, hava biraz yağışlı ve dalgalar sert olduğundan, fazla ıslanma riskini göze almalısınız.
Cabo de Roca’da, sadece bir restoran, bir kafe, bir hediyelik eşya mağazası, bir deniz feneri ve bir turizm ofisi var. Turizm ofisinden, Avrupa’nın en ucunda bulunduğunuza dair, 10 Euro karşılığında, adınıza yazılmış bir sertifika alabilirsiniz.
Okyanus kenarında, bir uçurum üzerinde, taşlardan yapılmış bir dikit ile bulunduğunuz yerin en uç nokta olduğu belirtilmiş. Kıyıda, kayalara çarpan dalgalar, okyanusun gücünü gösteriyor. Okyanusu bu kadar yakından görmek bambaşka bir duygu; buna özgürlük duygusu da diyebiliriz. Bu duygu ile yaşayan kaşiflerin ve büyük gemicilerin Portekiz’den çıkması gerçekten şaşırtıcı değil.
PORTO
Atlantik Okyanusunun romantik kıyı şehri Porto, Portekiz’in Lizbon’dan sonra en ikinci büyük şehri.
Douro Nehrine ve Ponte de Louis Köprüsüne tepeden bakan Rieira semtini gezdik. Semtin tarihi binalarını (Bolsa Sarayı, Santa Klara Kilisesi, Porto Katedrali, Sao Francisco Kilisesi, Ponte de Louis Köprüsü, eski tren istasyonu ve saat kulesi) şehir turumuzda gördük. Renk renk evleri ve ufacık ara sokakları ile Porto şimdiye kadar gezdiğimiz şehirlerin en farklısı. Cedofeita ve Santa Katerina trafiğe kapalı caddeler. Burada alışveriş için aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Alışveriş yapanlar yorulunca, bir kafede oturup Porto’nun değişik ve güzel kahvelerinden içiyor, sonra da alışverişlerine devam ediyorlar. Ayrıca Porto’nun sokak sanatçıları çok. Kalabalık, eğlenceli ve değişik bir şehir Porto. İnsanları sıcakkanlı, çoğunlukla İngilizce bilmiyorlar, ama yine de, size yardım etmeye çalışıyorlar. Yemek, içmek, Avrupa’nın diğer şehirlerine göre oldukça ucuz ve lezzetli.
Portekizlilerin meşhur Fado müziği, Porto’da her yerde icra ediliyor. Akşam barda, gündüz sokakta, gece restoranlarda, her yerde Fado müziğini dinliyorlar. Douro nehrinin kıyısındaki restoranlarda, ünlü okyanus balığı Bacalhau’yu ve ünlü Porto şarabını çok uygun fiyata yiyip içebilirsiniz. Porto’da balık, bizdeki gibi pahalı değil. Nehrin iki yanında, karşılıklı birbirine bakan iki sahili, geceleyin yakından izlemek çok zevkli. Porto’nun ayakkabıları çok ünlü. Çok iyi ayakkabı yapılıyor. Çanta ve ayakkabı meraklıları için Porto en uygun şehir.
Bir gün, sabahtan Braga ve Guimares turlarını yaptık. Portekiz’in önemli şehirlerinden biri olan Braga’da, önemli kutsal mekânlardan biri olan, Dağların İsa’sı Kilisesini (Bom Jesus Do Monte) gördük. 650 basamakla çıkılan bu muhteşem yapı, Portekiz’in granit yapılarının en güzel örneği. Dindarlar, kutsal günlerde bu basamakları dizlerinin üzerinde çıkarlarmış. Portekiz’in eski başkenti Guimares, tipik evleri ve meydanları ile çok sevimli bir şehir. Porto’ya yakın olan bu iki şehri gezdikten sonra, kısa sürede Porto’ya dönebilirsiniz.
Önemli bir deniz limanı ve ticari şehir olan Porto, Yahudilerin Portekiz’de yerleştikleri şehirlerden biriydi. Douro bölgesinde, önemli Yahudi cemaatlerinin, 5. ve 15. yüzyıl arası yaşadıkları köyler, şehirler ve küçük kasabalar vardı.
Sefarad Yahudileri, o dönemde, Portekiz kültürüne büyük katkılarda bulundular. Özellikle Lamego Cemaati, Douro ve Tejo nehirleri arasındaki mevcut iki büyük Yahudi Cemaati’nden biri idi.
Monarşi tarafından korunan Yahudi filozoflar, hümanistler, bilim adamları ve tüccarlar, keşifler sırasında, maddi ve bilimsel katkılarından ötürü, Portekiz tarihinde önemli bir yer alırlar.
Portekizli krallar, 1496’da İspanya’daki olaylardan sonra, Yahudilerin ülkeden sınır dışı edilmelerini emrettiler. Bazı Yahudiler Katolikliğe döndü, birçoğu da ülkeden ayrıldı. Kalanlar, inançlarını gizli tuttular ve gizli olarak ibadet etmeye devam ettiler.
Yahudi sembolik özellikleri ve gravürler, bugün dahi, eski Yahudi mahallelerinde görülebiliyor. Binaların taş kapılarında, oyulmuş Mezuzalar dikkati çekiyor. Bazı sokak adları, buradaki Yahudi Cemaatlerinin varlığını gösteriyor; örneğin Rua Nova, Navaro, Rua Direita, Rua da Estrela veya Rua Espinosa.
Bugün, Porto’daki Yahudi Topluluğu, farklı ülkelerden gelen 200 Yahudi’yi içeren bir topluluk. Porto Hahambaşılığı, İsrail’in Rabbanut Harashit’i (Hahambaşılık) tarafından tanınır. Kadoorie Mekor Haim Sinagogu (Sinagoga do Porto), 1923’te Kaptan Barros Basto tarafından kurulmuş olup, Yahudi topluluğunun merkezidir.
******