‘STRUMA’ ayakta alkışlandı

Birkaç hafta evvel GKD tiyatro ekibinin ‘Struma’ adlı oyunun provasında idim. Oyuncuların heyecanlarını gözlerinden okurken tarihe ışık tutmanın gururunu da yakalamıştım. O gün bir gazeteci idim... 24 Ocak gecesi Ulus özel Musevi Lisesi Amram Oditoryumu hıncahınç dolu iken kendime bir koltuk buldum. O gün tiyatro sever bir seyirci idim...

Holokost
25 Ocak 2017 Çarşamba

Feride Petilon

Sahneye ilk adım atan genç Göztepeli Jilda Bahar’ı görür görmez değişen dünyanın değişen yapılarını hemen fark ettim. Bahar GKD’nin gençler için önemini anlattıktan sonra başkan Doğan Yıldız, Üstün Dökmen’in inanç güven ve umut ile ilgili cümlelerini aktardı. Sonra sözü Leyla ve Vedat Alaton’a verdi. İsak Alaton’un anısına yapılan bu oyunun önemini aktaran Alaton kardeşlerin ardından ‘Struma’ kitabının yazarı Halit Kakınç kitabın yazım sürecini, İsak Alaton ile kesişen yollarını kendine özgü üslubu ile dile getirdi. Ve perde açıldı. Bir genç kız trajedinin anlatımına başladı. Ve sonra kendimizi bir anda geminin içinde bulduk. İliklerimize kadar ürperdik. Göz pınarlarımız kuruyuncaya kadar yaşardı. Ve perde indiği zaman tüm seyircilerin alkışları ile hayata geri döndük. 480 kişi 960 el birbirine dakikalarca birbirine değdi. Ayakta alkışlanan bir ekip… Sahne arkası, ışık, dekor, perdenin önündeki tüm profesyonel ruh ile çalışan amatör kişiler. Oyunu akıcı ölümsüz kılan, oyunun en ince detayları ile ilgilenen yönetmen Aksel Bonfil’i kutluyorum.

Ve GKD ‘ye gelen tüm tebrik mektuplarını sizlerle paylaşıyorum...

Türk Musevi Cemaati Hahambaşısı

Rav İsak Haleva ne dedi?

“1941yılı Aralık ayının 12’sinde Köstence Limanından kalkan derme çatma gemideki 769 genç, ihtiyar, kadın, erkek, yetişkin ve çocuğun onları ölüm tehlikesinden uzaklaştıracağını umdukları bu geminin aynı zamanda onların mezarları olacağını akıllarına getirebileceklerini kim düşünebilirdi ki… Bir süredir her yıl 24 Şubat ’ta andığımız, ruhlarına dualar ettiğimiz, onlar anısına boğazın serin sularına çelenk bıraktığımız ‘Struma’ yolcularının 54 gün süren ve umutla umutsuzluk, özlemle hayal kırıklığı, direnmeyle yıkılma arasındaki gelgitlerle dolu yaşam savaşı Karadeniz’in soğuk sularında son bulacaktı. Göztepe Kültür Derneği Tiyatro Grubunun sergilediği ‘Struma’ oyunu sözünü ettiğim bu 54 güne çok iyi hazırlanmış bir çalışmayla spot ışıklarının altında mercek tutuyor. Bu başarılı sergilemede emeği geçen ve gerçekleşmesinde paydaş olan herkesi samimiyetle tebrik ediyor, ‘24 Şubat Struma Kurbanlarını Anma Günü’nün yaklaştığı bugünlerde cemaatimiz mensuplarının duygu yüklü bu oyunu izlemelerini tavsiye ediyorum.”

GKD BAŞKANI DOĞAN YILDIZ’IN

LİBRETTOYA YAZDIĞI YAZI

 

Bizim için bir aşk hikâyesi,

Olmazsa olmaz,

Yaşatılması şart olan büyük bir bağlılığın hikâyesi…

Kaybedeceğini bildiğin,  ama vazgeçemediğin bir aşk hikâyesi…

 

769 aşk hikâyesi okudum

İçlerindeki en acıklısı

En kavuşamayanı

En derinlere gömüleni…

 

769 satırda anlatmaya çalışsam da

Her satırında birinizi sığdırmaya çalışsam da

Batma diye haykırmaya çabalasam da

Batacağını bildiğim bir aşk hikâyesi

 

769 can, hani denizin insanı

deli eden maviliğinde

Hani akşamın en karanlık

en sevimsiz saatlerinde

Nerde o güneş parıltıları, ne zaman aydınlık olacak diye beklediğinde

Batacaksın

 

769 kere dinledim bu hikayeyi, artık sadece dinlemiyorum duyuyorum da

Yaklaşan fırtına sen olmalısın

Bu rüzgar hayallerimizin bitiş sesi olmalı

Ben daha yüksek haykırsam da dur diye, Batacaksın

 

769 hayal kuran can olmalıydı içinde

Ümitleri olan, arzuları olan insanlar olmalıydı, denizin üzerinde

Yalnız uzaklarda,  çok uzaklarda

Sadece seven bir kalp, kucaklayan dostlar olmalıydı…

 

Belki bir ışık belki de bir fener yanmalıydı…

Belki 10’dan geriye sayabilmeli ve gözlerimizi açtığımızda kötü bir rüyaymış denmeliydi

Belki kurtuluşun bir çaresi bulunabilmeliydi..

Belki de yüreklere bir nebze olsun merhamet aşılanabilmeliydi…

 

769 SATIR YAZMAK İSTEDİM

769 KERE SİLMEDEN

769 can anlatmak istedim teker teker

769 kere batma diyebilmek istedim…

 

Bizimkisi bir aşk hikayesi,

İçinde kavuşamayanların olduğu

Sevenlerin olduğu,

Ümitlerin olduğu bir aşk hikayesi…

 

Bizimkisi Karadeniz de çok derinlere gömülen bir aşkın hikayesi….

Momo Gözcü

“Bir bilet alın... Bir yaşanmışı kaleme almak, o yaşanmışı bir tiyatro sahnesine koymak ve tüm seyircilere oradaymışız gibi hissettirmek oldukça zordur. Dün akşam GKD tiyatrosu bunu büyük bir gösteriyle başardı. Topraklarımızda yaşanmış hikâyesini çok iyi bildiğimiz Struma olayını Aksel Bonfil’in kaleminden bambaşka bir perspektifle seyrettik. Kendimizi bazen geminin içine, bazen sahilde yardım edenlerin içine koyduk. Bazen de ben içerde olsaydım ne yapardım, dışarıda olsaydım nasıl yardım ederdim diye düşündük. Her defasında aciz kaldık sizlere yardım edemedik. Tarihimizin bu sayfasını bu denli dokunaklı ve gerçek yüzüyle bize aksettirdiğiniz için sonsuz teşekkürler. Emeği geçen herkesi tebrik ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum.

Ben sıkılacağım, hüzünlenmek istemiyorum demeyin, bu başarıyı alkışlamak için siz de bir bilet alın ve kardeşlerimiz neler yaşamışlar ortak olun”.

Erol Krespi

“Günlerden Pazar saat 9.30. Şu an öyle bir durumdayım ki -gururlu, hüzünlü, üşümüş, aç, susuz, ısınmış, sarhoş, isyankâr- kendimi nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Ben tiyatro eleştirmeni değilim. Cemaat hayatımda ilk göz ağrım, sevgili derneğim bana dün akşam öyle bir gece yaşattı ki kabıma sığamıyorum. Öncelikle GKD başkan ve yönetim kuruluna, tiyatro komisyonuna, sahnedeki amatör gibi görünen profesyonel iş çıkaran oyuncu kadrosuna, sahne arkasındaki sayısız görünmez kahramanlara, sahnedeki çocukların anne ve babalarına, kısacası bu muhteşem oyun için emeği geçen herkese sevgilerimi, saygılarımı iletir başarılarınızın devamını dilerim.”

Murat Malki

“Sevgili yönetim kurulum; Çok mutlu ve gururluyum çünkü beni tekrar aranıza aldınız. Bu projede yer almaktan büyük gurur duyuyorum. Eminim ki bu oyun sayesinde konukların arasında yalnız ismini ve hikâyesini öylesine bilen kişiler artık Struma olayına başka bir gerçeklikle bakacaklar.

Ve sevgili arkadaşlarımızın emekleri ve performansları sayesinde yaşam ve umut sözcüklerinin derinliğini anlayacaklar.”

Vivet Yohay

 “Sanki ben oynuyormuşum gibi stres yaptım. Oyun nefes alınmadan izlenilesi bir oyundu. Oyunu izlerken sanki orda yaşadım ve o patlamayla sanki ben de gökyüzüne uçtum.”

Jojo Levi

“Dün akşam Ulus Oditoryumunda farklı bir hava vardı. GKD’nin yaşanmış bir trajediyi bu günün zorlu ortamında cesaret, azim ve inançla sahneye koyduğu bir oyun vardı; Struma. İlk defa gözyaşlarımı tutamadım. Bu çalışmayı, bu emeği kaçırmayın derim.”    

 Sara Katalan

“Gençler tebrikler. Struma oyunu çok başarılıydı. İgal, Gabi sizler de çok başarılıydınız. Tümüyle güzel oyun ve başarılı performanslar. Tüm GKD ailesi ve sizleri tebrik ederim.”

Eti Namet

“Bu güzel oyun için kutluyorum.  Herşeyi ile mükemmel bize ne olduğumuzu nerede olduğumuzu hatırlattı, başarılar, koşun çocuklar hayat umut dolu. Sevgiler.”

Lizet Papo

“Oyunun sahneye koyulacağı fikrinin ortaya atıldığı ilk günden sonuna kadar çok güzel bir olaya imza atılacağına emindim. Emindim çünkü bir geçmiş unutturulmamak amacı ile tekrardan gündeme getiriliyordu. Hem de Struma’yı anma haftasının yaklaştığı günlerde tekrar tekrar oynanacak ve kitlelere yayılacaktı. Emindim küçükten büyüğe sinerji süperdi. Gençlerimiz bu yaşananlara şahit olmuştu artık, geçmiş geleceğe unutulmadan aktarılacaktı.

Bir arkadaşım Rinet Bahar’ın çok güzel bir sözü aklıma geldi. Kendisinin son Holokost Anmasında son kurtulanlardan birini dinleme şansı olmuştu. Kurtulan kişinin söylediği sözü dile getirmesi beni çok etkilemişti. ‘Ben seneye olmayabilirim ama misyonum var. Size anlattığım her şey sizin tarafınızdan da geleceğe aktarılması devamlılığı sağlayacaktır.’”

 

Tiyatro sanatçısı Etel

Mulinas

“Arabadayım yoğun köprü trafiğinde yorgun hissediyorum. Leyla’nın Evi adlı oyununu oynadıktan sonra Maltepe’den yola çıktım Ulus’a gidiyorum. Bir sahneden başka bir sahneye yetişeceğim... Yorgun hissetsem de içimde bir heyecan var oyuna giderken... Çünkü oyunun adı Struma...                                                                   

Beni iyi tanıyanlar bilir bir hayalim var, sahnede anlatmak istediğim bir başka hikâye. Bu sefer kendi yolculuğum değil, filmi de çekilmeli dediğim bu hazin, anlatılmayan, konuşulmayan, umuda yolculuğun cehenneme dönüştüğü hikâye... Hikâyenin adı Struma...       

 Struma adını ilk kez babamdan, bu akşam oyunun anısına oynandığı İzak Alaton ile adaşı babam İzak Mulinas’ın nasıl tanıştığını sorduğumda duydum. Nikâh şahidimdi birkaç dakikada derinliğine, bilgi ve bilgeliğine hayran kaldığım İzak Alaton. Babamla kayıklarla gece vakti bir gemiye erzak taşırken su götürürken tanışmışlar. Geminin adı Struma...

Oyuna giderken içimdeki heyecanın bir başka sebebiyse bugün yeğenim ilk kez sahne tozu yutacaktı. Bu gece küçük İzak Mulinas ilk kez sahneye çıkacak hem de babasıyla beraber. Ne heyecan! Oyun Struma ve bir GKD oyunu. GKD benim ilk sahneye çıktığım dernek. Senelerce oyun oynadığım, tiyatro komisyonu başkanlığı yaptığım bir zamanlar ikinci evim.

Dernekte tiyatro yapmak büyük emek ister, tek nefes olup aylarca çalışmayı gerektirir. Gündüz bambaşka mesleklerde hayat savaşı verirken, akşam evde sevenlerin “yine mi derneğe gidiyorsun ?” diye sorar ve sen mutlaka gidersin, özel hayatını haftada birkaç gece durdurarak aşkla. Aylarca çalışırsın suya yazı yazacağın iki üç akşam için. Ulus Oditoryumunda ayaktayım “Bravo Bravo Bravo” diye haykırıyorum. Gözümden dakikalarca durduramadığım yaşlar akmaya devam ediyor. Sahnede oyuncular, yardımcı yönetmen, kulis amiri, teknik ekip ve bir reji dehası Aksel Bonfil’i bütün salon ayağa fırlamış tek nefes alkışlıyoruz. Bir dernek oyunu izlemedim diyorum içimden amatör bir oyun izleseydim sahnede arkadaşlarımı görürdüm, kardeşimi, yeğenimi ben hala Sofya, Hayimaçi, Simon, Roza, Nelu, Marc, Beti, Lina, Pandelis Adolf, Suzi, Gustav’ı görüyorum. Ne yapmış bu sefer Aksel Bonfil? Bu nasıl başarılı bir reji diyorum içimden ve nasıl güzel oyunculuklar. Öyle bir hikaye yazmış ki Aksel hayata dair tüm duyumsamaları yaşadık izlerken oyunu. Dekor çok başarılıydı. Önce sokaklar, limanı sonra gemiyi gördük. Gemideki yokluğu, yoksunluğu gördük. Paslanmış yüreklerle paslanmış demirleri gördük. Kusmuk kokusunu, aç insanların ağız kokusunu, sidik ve ceset kokusunu kokladık koltuklarımızda otururken. Ölümü ve çaresizliği hissettik, tek tek yaşadık ailelerin parçalanışını, hayatların yarım kalışını, vedayı, fedakârlığı, anneliği, babalığı, aile kutsallığını, özlemi, isyanı, kabullenememeyi ve teslimiyeti, hayata ve ölüme inat tutunma çabasını, umutsuzluğu, mutsuzluğu. “Neden!” diye sorduk tarihe? “Neden?” diye sorduk kendimize. Üşüdük koltuklarımızda otururken. Öyle sıcacık sahneler var ki yaşama dair içimizi ısıtan bir anda çocuklarla dans eder şarkı söyler bulduk kendimizi koltuklarımızda. Oyunun özgün besteleri şahane. Tekstin başarısı kadar müzikler de muhteşem ve öyle başarılı söylüyorlar ki şarkıları. Üç genç arkadaşımı özellikle kutluyorum. Tüm oyunculuklar başarılı, prodüksyon başarılı, kostüm ve ışığı da atlamak istemiyorum. Makyaj başarılı sona yaklaşırken değişimlerini görüyoruz oyuncuların. Çiçek Menda’nın çocuklarla nasıl çalıştığını duymuştum. Sevgisini emeğini gördüm sahnede kutluyorum..

Tebrikler GKD, tebrikler Aksel Bonfil, tebrikler sahne önü ve arkası kahramanları, teşekkürler Alaton ailesi. Şimdi bu oyun için bir dileğim var suya yazı yazmaktır tiyatro bu yazıyı defalarca yazın ezber bozan bu oyun, bu emek, bu 769 hikâye, bu kokular, şarkılar, replikler pek çok kalbe dokunmalı. Yolu açık olsun ‘Stuma’nın. Alkışlar size gelsin.”