Görüyorum Dönence

2017 yılına az bir zaman kaldı; gündem haliyle yoğun. İnsanın bazen yazmakta zorlandığı, ne diyeceğini bilemediği dönemler olur. İşte bu yazı da aynen böyle bir yazı. Hiçbir maddi değer insanın hayatından daha kıymetli değil. Dolar artmış, faiz düşmüş, petrol çıkmış ne yazar gencecik insanlar hayata gözlerini yumduğunda, geride kalan çocuklar, eşler ağladığında, hayata küstüğünde…

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
14 Aralık 2016 Çarşamba

Bu yazımıza yine Barış ile başlayalım. “Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız / Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor.” Piyasalardaki gelişmeler için şarkının dizelerindeki gibi umut vermeyi çok isteriz ancak doğan güneşleri görmek için küresel piyasalarda farklı gelişmeleri görmeden bunu söylemek henüz kolay değil. Aslında piyasalarda farklı bir şey olmuyor. Beklenenler oluyor. Eski yazılarımızda bugünleri ve bizi bekleyen önümüzdeki günleri yazmıştık.

“2008 dünya açısından bir miladı içeriyor. Ezberlerin bozulduğu bir yüzyıla yeni bir çağla beraber girdik. Bakalım Bretton Woods ve onu sona erdiren Smithsonian’dan bu yana devam eden bu parasal düzen nereye kadar devam edecek? Global piyasalarda doğrudan ya da dolaylı yatırımlar olarak dolaşan likidite bolluğunun erozyon etkilerini (enflasyon, merkez bankaları senyoraj gelirleri üzerindeki sonuçlarını, vb.) kaç ülke hangi zaman diliminde deneyimleyecek? Senaryolara bir de Avrupa’da parasal birlik dağılırsa ya da kur/ticaret savaşlarında kim parasının değerini ne kadar devalüe veya revalüe edecek diye de bakmak lazım.”

6 Mart 2013 tarihli yazımız ‘Söz gümüşse sükût altındır’ kısaca bol likiditenin erozyon etkilerini yaşayacağımız bu günlere işaret ediyordu. Henüz faizler ve enflasyon istenen/beklenen düzeyde yani yüksek değil. Ancak dünyada yükselen faizler ve yüksek borsa endekslerinin bir süre beraber yaşanabileceği bir döneme girdik. Bir süre sonra enflasyon oranlarının da hareketleneceği bir süreci tetikleyecek olan bu gelişmelerin bir sürü sebebi var. İlki Federal Reserve, yani Amerikan Merkez Bankacılığı sistemine verilen ad. Kısaltması FED. Federal rezerv bankacılığında 12 bölgesel merkez bankası New York merkezde bir guvernörler kurulu tarafından yönetiliyor. Başında Janet Yellen ve İsrail Merkez Bankası eski Başkanı Stanley Fischer var. 12 bölgesel merkez bankasının dokuz kişiden oluşan direktörler kurulu kendi başkanlarını belirliyor ve bu guvernörlerden dokuzu merkezdeki kurulu oluşturuyor. 1913’te kurulan sistem bugün hâlâ dünya piyasalarının belirleyicisi konumunda. Konumuzla alakası ise 20 trilyon dolara yaklaşan Hazine borcu ile ABD Treasury’sinin en büyük fonlayıcısı durumunda. ABD’nin borçluluk gereksinimi azalmadıkça FED TWIST yapmak zorunda. Yani vadesi geldikçe bilançolarındaki hazine (garantili) kâğıtları yenileri ile değiştirmek zorunda.

İllüzyon devreye giriyor

Peki, faizleri yükseltince elindeki kâğıtlar junk seviyesine inerse ne olur?

Aslında illüzyon burada devreye giriyor. Aktifteki kâğıtlar zaten vadeye kadar elde kalacak genelde. Onlara karşılık pasifte basılan/çıkarılan dolarlar ise artan faizler ile zaten değer kazanacak. Peki, fazla değerli dolarlar ABD dış ticaretinde sorun yaratmaz mı? Trump bu nedenle dışarıdaki üretimi içeriye kaydıracağını, ABD Hazine borçlarını yapılandıracağını söylüyor. İş adamı daha önceki olumsuz deneyimlerinden biliyor ki, bu borçluluk oranı (finansal kaldıraç) ve durumu sürdürülebilir değil. Yapabilir mi? Zaman gösterecek ancak söylemleri ciddi olduğunu teyit ediyor. Lockheed Martin’in F35 savaş uçaklarının bütçesinde aşırıya kaçtığı ve bunun Hazine’ye getirdiği yük, ABD’li ilaç firmalarının fahiş fiyatlarla ilaç sattığı, Apple’ı içeriye taşıyacağı, dışarı gitmek isteyen firmaları içeride kalmak için konuşarak ikna edebileceği (veya cezalandıracağını) söylemleri, Boeing’in Air Force One siparişini iptal etmesi, başkanlık maaşını almayacağı birer gösterge. Aynı zamanda sıkı bir maliye politikası ile kemer sıkmaya gideceğinin, dolayısı ile bol likiditenin de bittiğinin işareti. Ancak, FED bilançosunu kısa vadede yukarıdaki nedenlerle küçültemez. Bu meyanda, mevcut büyüklüklerde kamusal harcamaların kısılmasının olumsuz etkilerini içeride ekonomiyi canlandıracak aktivitelerle teşvik edecek ki bunların başında vergileri düşürmesi söylemi geliyor. Hazine’nin borçlanma gereksinimini kısması için bir neden daha. Eğer başarılı olursa uzun vadede ABD ekonomisi kampanya sloganı olan ‘Make America Great Again’i teyit eder. Bundan dünya ekonomileri nasıl etkilenir?

Küreselleşme yerine Soğuk Savaş

İkincisi, Brexit ile İngiltere birlik dışına çıkacak. ABD ticaret bloklarını ve anlaşmalarını gözden geçirecek. Güçlü dolar, zayıflayan Euro ile bu pazarlarda ve para birimleri ile işlem yapanlar için işler zorlaşacak. Çin bunların başında geliyor. Japonya onu takip ediyor. Çin’in ekonomik büyümesindeki yavaşlama Uzakdoğu’da bir krizi tetikler, üzerine Avrupa Birliği’nin dış ticaret açıklarının büyümesi ve Euro Bölgesinin kısılan dış talebi gelirse, kur ve ticaret savaşlarında cari açık veren veya dış sermaye ihtiyacı olan ülkelerde hasar daha büyük olacaktır. Bu meyanda ihracat seferberliği, yeni pazarlar, dış sermayeye olan ihtiyacın azaltılması, yerli ve ikame üretimin canlandırılması süreçlerinin bu ülkelerde acilen hızlandırılması gerekiyor. 

Üçüncüsü, 2017’de Avrupa’daki birçok seçimin olası etkilerinin AB üzerinde doğuracağı sonuçlar. Eğer seçimler Brexit, Trump tandanslı sonuçlanırsa Euro’nun 0,80’lere kadar geri çekilmesi mümkün. Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımlarını devam ettirme kararı da bol Euro likidite ile bu sürece destek veriyor. 2018’de ise Basel3 ve muhasebe standartlarındaki yeni uygulamaların bankacılık sermaye yeterliliklerine yaratacağı baskı ile zorda olan AB bankacılık sisteminde finansal krizleri beklemek çok ütopik olmaz. Özetle, 2018 büyük fırtına için ideal bir aday sene gibi duruyor.

Türkiye’de durumlar

Ülkemize dönersek, ekonomimiz üçüncü çeyrekte daraldı. Yıllar itibarı ile azalan dış sermaye miktarı bu sene çıkışını başta yukarıdaki sebeplerle hızlandırdı. İçerideki daralma ve petrol fiyatları cari açık üzerinde olumlu bir etki yaratsa da kur etkisi bunu tersine çevirdi. Cari açık oransal olarak makul seviyelerde, bütçe dengesi gibi. Ancak döviz kredileri, piyasadaki tedirginlik ve durağanlaşma vergi barışı, diğer finansal aflar ve teşvikler ile giderilmekte algısal olarak zorlanıyor. Tek kişilik LTD şirket kurmak mümkünken hâlâ şahıs şirketi, serbest meslek erbabı gibi yapısal sorunların çözülememiş olması, sermaye piyasasını derinleştirecek kurumsal şirket sayısının önündeki önemli engellerden bir tanesi. Gelişen işletmeler piyasasına açılmayı düşünen KOBİ’lerin kurumsal firmalar ile aynı süreçlere tabii olması, dış sermayeyi çekecek enstrüman ve piyasaların azlığı gibi en büyük yapısal konulardan birkaçı. Otomatik katılım sistemi ile tasarrufların zorunlu teşvik edilmesi dış sermaye ikamesi için güzel bir gelişme ama fonların BİST’in yüzde 87’sini oluşturan tahvil, bono portföylerine gidecek olmasının en büyük katkısı yükselecek faizlere destek vermek olacaktır uzun vadede. Özetle, yapısal ekonomik sorunların dünyadaki bu hızlı, radikal, yıkıcı dönüşümde 2000 öncesi yılların teşvik, şirket, piyasa modelleri ile çözüme kavuşturulması zor. Olsaydı başta AB ve ABD ile gelişmiş ekonomiler bu kadar zorlanmazdı. Barış ile iyimser olarak bitirelim yazımızı: “Duyuyorum biliyorum görüyorum dönence, Dönence gün dönende dönence, Bir gün gelecek dönence biliyorum.”