Tiyatro.iN ‘Akciğer’

Ölümü yenmenin bir yolu da -belki de şimdilik bildiğimiz tek yol- neslin devamını sağlamak değil midir? Bizden sonra devam edecek dünyaya, bizden bir parça bırakmak. O parçada bizi biz yapan şeylerden hiç değilse birazının bu dünyada kalmaya devam edeceğine inanmak.

Erdoğan MİTRANİ Sanat
7 Aralık 2016 Çarşamba

Otuzlu yaşlarında eğitimli, düşünceli, bilinçli, biraz da kuruntulu bir çift. IKEA’da alışveriş yaparken adam birlikte bir çocuk yapmayı önerince hazırlıksız yakalanan kadın öyle şaşırır ki nefesi kesilir. Satın almak için gittikleri hiçbir şeyi almadan, bir dolu ikilem yüklenmiş olarak dönerler evlerine. 
“İyi bir insan” isen, iklim değişikliklerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirdiği bir dünyaya,  karbon ayak izi 10 bin ton CO2 olacak bir çocuk getirmenin anlamı var mıdır? Eyfel Kulesinin ağırlığıdır 10 bin ton! “Bir Eyfel Kulesi mi doğuracağım?” der kadın.

Belki de, uzun uzun düşünmek gereksizdir. Belki de, aramızdaki sorunları çözümlersek, gerçekten ne istediğimizi söyleyip karşımızdakine de onun gerçekten istediklerini verebilirsek çocuk yapmak sorun olmayacaktır. Hem insanlık binlerce nesildir, öyle düşünüp taşınmadan üremeye devam etmiyor mu?

Genç İngiliz yazar Duncan Macmillan, ilk kez 2011’de sahnelenen ‘Lungs / Akciğer’ adlı oyununda, geleceğin ciddi şekilde belirsizleştiği dünyamızda, bu belirsizliği artık yaşam biçimi kabul eden kuşağın sorunlarına eğiliyor. Son derece zeki, komik, huzur bozucu ve müthiş dürüst bir metin.

‘Aile başlatmak’ amacıyla sorulan soru, sayısız yeni sorulara ve sorunlara yol açıyor; gerçeği görmek ve görmezden gelmek arasında bir ileri bir geri gidip gelen çiftin dengesiz, inişli çıkışlı ilişkisi de, kara bir komediyle karanlık drama arasında gidip geliyor.

‘Akciğer’ ödüllü tiyatro ve dizi oyuncusu, tiyatro yönetmeni Engin Hepileri’nin 2013’de kurmuş olduğu  Tiyatro.iN’in yeni projesi. Oyunu Mehmet Birkiye yönetiyor, Nergis Öztürk ve Engin Hepileri yorumluyor. ‘Akciğer’, sağa ve sola oturtulan iki grup izleyicinin ortasındaki tamamen boş alanda oynanıyor. Yazar, kesinlikle çıplak, dekorsuz bir ortamda oynanmasını istediğinden, sahnelemede mekânsal ve zamansal iki ilginç handikap oluşuyor. Işık ve dekor tasarımını üstlenen Cem Yılmazer’in zemine hiçbir yükselti vermeden oturttuğu, üzerine basılmaması gereken beyaz bir bantla çevrilmiş ahşap kareye giren ikili, içinden çıkamadıkları sorunları gibi, 90 dakika boyunca oyun alanından da çıkamıyor.

Tiyatro.iN’in çok ses getiren ilk oyunu ‘Katil Joe’dan sonra sahnelediği ‘Oda ve Adam’da Nergis Öztürk ve Engin Hepileri, kimyaları uyuşan çok uyumlu bir ikili oluşturmuşlardı. Aynı ikili ‘Akciğer’de harikalar yaratıyor. O bomboş ve dümdüz sahnede, sadece üst düzey oyunculuklarıyla, İKEA, otopark, ev, dış ve iç mekânlar, mezarlık gibi sayısız mekânı gerçek kılıyorlar; gerektiğinde yerde oturarak ya da yatarak olmayan mobilyaları var edip kullanıyorlar. Bir nefes alıp vermede, birkaç saniyelik soluklanmada, durmaksızın, atlamalarla geçip giden zamanı izleyicilere bire bir aktarıyorlar. Hiç ara vermeden, bir mekândan diğerine, bir geceden sabahına ya da üç ay sonrasına büyük rahatlıkla geçerek, seyirciyi de beraberlerinde soluk soluğa koşturarak, tüm bir yaşamı bir buçuk saate sığdırıyorlar.

Çok sağlam bir metnin çok başarılı sahnelemesi. Sadece Nergis ve Engin’in yorumları için bile mutlaka izlenmeli derim.

Sezon boyunca iki haftada bir pazartesi ve salı akşamları Moda Sahnesinde. 2016’nın son oyunları 11 Aralık Zorlu PSM Studio’da, 19 & 20 Aralık Moda Sahnesi’nde.

 

Aristofanes Kocamustafapaşa’da ‘Kuşlar’

Işıl Kasapoğlu, 2002’de kuruluşuna önderlik ettiği ve hâlen sanat yönetmenliğini yaptığı Semaver Kumpanya’yı, ‘Haliç’in Öte Yanında Tiyatro’ diyerek Çevre Tiyatrosu’na taşımış, kent merkezinde toplanan kültür-sanat etkinliklerini, Altan Erbulak ve Metin Serezli tarafından 1972’de Kocamustafapaşa’da açılmış olan, zaman içerisinde farklı tiyatro gruplarını barındırmış olan mekâna kaydırmıştı.

On beşinci yılını kutlamaya hazırlanan Semaver Kumpanya’da, neredeyse hepsi uzun süre gösterimde kalan, birer tiyatro olayına dönüşen, 15’in üzerinde oyun sahneye konmuş, bilinçli ve düzeyli oyun seçimiyle topluluk geniş kitlelere açılmış, sponsor veya finansör desteği olmadan, sadece makul fiyatlarda bilet satarak ayakta kalmayı başarmıştır. Seyirciye saygılı işletme politikası sayesinde, ucuz biletin karşılığı, ucuz ya da cılız prodüksiyonlar olmamış, aksine, ‘Titus Andronicus’  ve ‘Kuşlar’ gibi ödenekli tiyatroları kıskandıracak düzeyde görkemli gösteriler sahnelenmiştir.

Salonunu sanat merkezi olarak kullanan topluluk, tiyatro gösterimlerinin paralelinde, eğitim merkezi olarak çalışmakta, kukla ustası Karina Cheres önderliğinde kuklalar yaparak ve kukla oyunları sahneleyerek bu geleneği yaşatma uğraşı vermektedir.

2007 yılı itibariyle Türk Tiyatrosu’nun ilk Tiyatro Kütüphanesi olarak açılan fuayesinde kitaplığın zengin koleksiyonunu görmek kadar, unutmaya başladığımız o güzelim kitap kokusunu içimize çekebilmek de müthiş heyecan verici bir olaydır.

Yavuz Pekman’ın uyarlayarak dramaturjisini Bilgesu Kasapoğlu ile birlikte yaptığı, Volkan M. Sarısöz’ün yönettiği, Antik Komedya’nın en büyük yazarı Aristofanes’in (MÖ 456 - MÖ 386) ‘Kuşlar’ı, Semaver Kumpanya’da üçüncü sezonuna girdi.

‘Kuşlar’, Atina devletinin baskıcı ortamında yaşayan Güvendost’la Umutlugil’in,  savaşlardan, adaletsizliklerden, yönetimin keyfi tutumundan bezerek, kendilerine özgür bir yurt aramalarıyla başlar. Uzun bir yolculuğun sonunda iki arkadaş tam da hayalini kurdukları gibi bir yere, kuşlar ülkesine varırlar. Tam bir ütopyadır burası; baskı ve zulüm yoktur; bütün kuşlar alabildiğine özgür bir yaşam sürmektedirler.

İki arkadaş şaşkınlıkla bu özgürlüklerin düzeni olmadığını fark ederler. Kuşları “özgürlüğü güvence altına almak için bir sistem kurmak gerektiğine” inandırarak hayalini kurdukları yeni düzeni oluşturma çabaları, kaçmış oldukları bütün tuzaklara artık kendilerini düşürecektir…

Sanki metin 2500 yıl önce yazılmış değil de dün baskıdan çıkmış. Sanki olaylar Antik Yunanda değil de günümüzde, buralarda bir yerde geçiyor. Pekman ve Kasapoğlu, zaten taptaze kalmış metni, kimi zekice gönderme, kimi minik ayrıntı ile iyice güncelleştirmişler.

Volkan M. Sarıöz, dekor tasarımına da katıldığı çalışmasında, komedyanın özünde bulunan taşlama, doğaçlama, satirik tavır, müzik ve dans kullanımı gibi unsurları, bize ait geleneksel komedi türlerindeki karşılıklarıyla yeniden ele alarak, oyunu iyice bizdenleştirmiş.

Danslı, şarkılı, dört kol çengi eğlenceliğe Okan Kaya’nın müziğinin, Atilla Gündoğdu’nun şan eğitiminin, Ebru Cansız’ın koreografisinin, Deniz Çağrı Bilgili’nin kostümlerinin katkısı büyük.

Cansu Saka, Ezgi Ulusoy, Gözde Şencan, Güliz Gündüz, Hakan Atalay, İbrahim Barulay, Mustafa Kırantepe, Onur Yalçınkaya, Rojhat Özsoy, Saniye Samra, Sarp Aydınoğlu, Serkan Keskin, Sezin Bozacı, Sibel Altan, Uğur Senkeri’den oluşan 15 kişilik kadro müthiş. Metin gereği, Serkan Keskin, Mustafa Kırantepe ve Sarp Aydınoğlu doğal olarak öne çıkıyorlar ama kusursuz takım oyunculuğu olağanüstü.

İki buçuk saati aşan oyunu, temposunu hiç düşürmeden, benzersiz bir akıcılıkla yöneten Volkan M. Sarıöz, müthiş keyifli sahnelemesiyle ekibi kimi zaman sahneden taşırarak, izleyiciyi de oyuna katıyor ve Aristofanes’in keskin eleştirisini, hınzır taşlamasını seyirciye bire bir aktarıyor.

2012’de, Semaver Kumpanya’nın Shakespeare’in ‘Titus Andronicus’undan uyarladığı ‘Beş Perdelik Manzum Maganda Faciası’ için şöyle demiştim: “Shakespeare, ama oyunu ilk yazdığı yılların acemi Shakespeare’i değil, King Lear dâhil bütün önemli başyapıtlarını yazmış olan Shakespeare, gelip, ‘Beş Perdelik Manzum Maganda Faciası’nı izleseydi büyük keyif alır ve bizim gibi ayakta alkışlardı.”

Kendimi tekrarlama pahasına yeniden aynı şeyi söyleyeceğim. Aristofanes de, hiç yabancılık hissetmeden izlediği bu ‘Kuşlar’a bayılır, bizim gibi uzun uzun ayakta alkışlamakla yetinmez, kulise koşup topluluğun elemanlarına tek tek teşekkür ederdi.

Defalarca izlenmeye değer müthiş bir tiyatro olayı. 2016’nın son oyunları 19 Aralık’ta Kadıköy Halk Eğitim Merkezinde, 29 Aralık’ta Çevre Tiyatrosunda.

Hepinize iyi seyirler dilerim.