Sıra dışı bir eğitmen: Bay π

Matematik alanında Türkiye ve dünya dereceleri olan mühendis bir matematikçi Bay Pi’nin perspektifinden eğitim...

Raquel AŞKANER HABİB Çocuk-Aile
19 Ekim 2016 Çarşamba

Eğitim dediğimiz konu aslında çok hassas ve bir o kadar da farklı birleşenden oluşan bir alanı kapsamakta. Çocuğumuzun eğitimi aslında yıllar sonrası için onun banka hesabına bir yatırım gibi görülebilinir. Bunun için küçük yaşta başlanabilir ve çok yönlü bir yaklaşım izlenebilir. Çocuğumuzun eğitimi sadece akademik olarak değerlendirirsek maalesef çok sağlıksız ve eksik kalmış olur. Eğitim, okulda akademik olduğu kadar evde psikolojik, toplumda sosyal, sanatsal ve sağlık gibi farklı alanlarda da verilmesi gereken bir farkındalıktır aslında. Ebeveynler olarak, eğitim sisteminin içinde yıllarını geçiren evlatlarımıza nasıl daha çok olumlu etki bırakacak şekilde destek olabiliriz ve bunu yaparken hangi alanlarda farkındalık sağlayıp, hangi bakış açılarımızı değiştirmemiz gerektiğini bay π merkezi eğitmeni, matematik alanında Türkiye ve dünya dereceleri olan mühendis bir matematikçi Baypi’nin ağızından sizlere ileteceğim.

 

Çocuğumuzun eğitimi sadece akademik olarak değerlendirirsek maalesef çok sağlıksız ve eksik kalmış olur. Eğitim okulda akademik olduğu kadar evde psikolojik, toplumda sosyal, sanatsal ve sağlık gibi farklı alanlarda da verilmesi gereken bir farkındalık aslında.

 Bu işe sadece akademik olarak bakan bir kafa yapısı ile evlatlarımızı yetiştiremeye devam ettiğimiz sürece malesef ki dört ayaklı bir sandalyenin birkaç ayağını zayıf bırakmış oluyoruz. Yıllar içinde sandalyenin ayaklarından birinin kırılma olasılığı çok fazla. Bugün sizlere, ebeveynler olarak, eğitim sisteminin içinde yıllarını geçiren evlatlarımıza nasıl daha çok olumlu etki bırakacak şekilde destek olabiliriz ve bunu yaparken hangi alanlarda farkındalık sağlayıp, hangi bakış acılarımızı değiştirmemiz gerektiğini Bay Pi’nin ağızından ileteceğim. Öğrencilerin kendilerini evlerinde hissedecekleri ofisinde, gelecek hayatları ile ilgili kararlarda bir sohbet edası içinde onlara koçluk yapan Burç Abi, dinamik ekibi ile birlikte bayπ adlı merkezde çocukları tüm derslere, okullara ve üniversitelere hazırlamakta. İtiraf etmeliyim ki merkezin kapısından içeri girince gerçekten kendimi genç bir çocuğun yaşam alanında hissettim. Öğrencileri farklı gözle gören ve onlarında kendilerini tanımalarında katkısı olan ve hayallerinin peşinde koşmaları için bakış açılarını genişletmeye çalışan ve en önemliside başarının disiplinli çalışma,  istikrar, azim kadar kendine inanmadan geçtiğine inanan bir eğitmen Bay Pi.

 Sevgili Bay Pi kısaca kendi hikâyenizi anlatır mısınız? Bu ilginç ismin de bir hikâyesi olsa gerek?

 Çok küçük yaşlarda matematik dersine olan aşırı sevgim farkedilmişti. Sanki her zaman matematiği biliyor gibiydim. Her boş zamanımda matematik sorusu çözer ve ileride öğretilecek konulara bakıp onları anlamaya çalışırdım. Hiçbir zaman çok çalışan bir öğrenci olmadım. Sadece dersi derste cok iyi dinlerdim ve 100 alınacak bir dersten neden 70- 80 alınır bunu anlamlandıramadığım için hep tam not aldım. İnsanın niye içine sigara dumanını çekip bıraktığının mantığını da çözemediğimden olsa gerek hiç sigara içmedim. Sigara içen ögrencilerim sanırım bu yüzden benimle çalışınca sigarayı bırakıyor.

Hep spor yaptım ve aynı zamanda okul korosundaydım. Hatırlıyorum da her gün bir sebepten disipline giderdim. Ancak okul başarım bana kızmalarına hep engel oluyordu. Asla bir saygıszılığım yoktu ama nasıl derler kabıma sığamıyordum. Sonraları aile işleri sebebiyle mühendislik eğitimi aldım. Üniversite yıllarında başladığım özel ders vermenin bugün hâlâ devam ediyor olması galiba çocuklarda yarattığım büyük motivasyonun sonuçlarını izlemeyi seviyor olmamdan kaynaklı.

 Bugün ‘Felsefeyi’ de yanıma alarak kurmaya çalıştığım profesyonel ögrenci akademisinde çocukların kendi taşlarını yontmasına yardımcı olmak, bir şövalye gibi onurlu ve yalana başvurmayan kişiler olmalarını sağlamak benim için çok önemli. Büyük hedefleri olan bu küçük insanların kendilerine ve meslekleri olan öğrenciliğe iş kadını ve iş adamı olarak  yaklaşmalarını sağlamak, bu yönde bakış açılarını  değiştirmek, ödev kelimesinden korkmayıp onu bir proje tez gibi yaptırmak, bu akademinin misyonu oldu. Bay Pi adına gelince ismim Burç ve soyadım Ayti ve birgün  “B.AYTI’yi yanyana yazınca baypi oldu hocam” diyen bir ögrencimden yadigâr...

 

 Eğitim dediğimiz ve herkesin bunca zaman, maddi ve manevi emek harcadığı kavram, senin gözünden nelerden oluşuyor?

 Eğitim bir iki satıra sığacak birşey değil elbette ancak nerede başladığı belli (ana rahmine düşer düşmez) nerede biteceği yani insanın kendini oluşturmayı ne zaman bırakacağı belli değil. Bana göre son nefese kadar yaşadığımız her an eğitimdir. Belli bir yaşa kadar kinetik gücümüz yerinde olmasa da alt beyin açık ve eğitime hazırdır. Eğitimi çocuklar ilk anne ve babadan alıyorlar. Ebeveynin verdiği basit kararlar bile çocuğun tüm yaşantısını etkileyecek güçte olabiliyor. Akademik eğitimden bahsedecek olursak; son zamanlarda bu konuda ebeveynlerin çok seçeneği olmasından dolayı ister istemez bir kaybolmuşlukları var. Akademik olarak harika bir okul ama spor yok, sanat yok, bir kültür ya da vizyon yok. Ama çocuklar çok iyi eğitim alıyorlar; kime göre? Ailenin beklentisi mi bu yoksa çocuğun ki mi bu? Çok başarılı bir virtüözü  mühendis mi yaptık şimdi, çağın en iyi ressamını doktor yapmaya calışıp başarı mı bekleyelim? Sistem yeteneğe neden eğilmiyor? Aile istiyor diye çocuğun ruhu neden kabullenmek durumunda? Kisisel gelişimi, sporu kendimize  uyguluyoruz ama çocuklarımıza yaptığımız sadece onları yarıştırmaktan ibaret. Onların da bizden bağımsız bir hayata başlayacaklarını unutmayalım.

 Akademik çalışmaların altındaki anlamlarını öğrencilere aktarabildiğimiz  zaman daha kalıcı oluyor. Biz bu bilgileri neden öğrendiğimizi sorgulamadık, sorsak da cevap alamadık. Yeni nesil sorguluyor ve cevap istiyor. Ezberi değil anlamayı seçiyor. Ben ekibimle birlikte daha fazla konuşup daha fazla neden sonuç ilişkilendirmesi yapıyorum. Çağımızın ebeveynleri fazla otoriter değil. Ben yoğun sevgi ve tatlı bir otoriteyle tüm sınırlarını gösteriyor ve aşmalarına yardım edebiliyorum.

μ Çocuklarımızın eğitimi konusunda bir ebeveyn olarak dikkat etmemiz gereken en önemli konular nelerdir? Akademik eğitim konusunda çocukları nasıl daha bilinçlendirebiliriz?

 Aslında eğitim konusunda çocuklardan çok ailelerin bilgilendirilmesi daha önemli diye düşünüyorum. Bizim çocuklarımız Y kuşağı ve Z kuşağı çocukları. Kısaca şöyle diyebilirim ki çocuklarımızın bizler gibi kolay kolay hiçbir şeye mudanası yok. Seçimlerini kendileri yapıyorlar doğru ya da yanlış diye yorum yapmanıza dahi izin vermiyorlar. Bu bakımdan ailenin baştan seçenekleri sunarken dikkatli olması ve kendi maddi, manevi, kültürel aile formatlarına uymayacak seçenekleri ortada boş bırakmamaları gerekir. Tabiki sonra şartlar değişirse ve yeni seçeneği sunan aile olursa bu da ayrı bir ödül gibi olur. Halbuki seçeneği ucu açık bırakırsanız öğrenci arkadaşlarından etkilenerek sizi başka bir seçeneğe götürür ki (Arzu etmediğiniz bir seçenek gibi) bu sonra zor bir sınav oluyor ebeveynler için.     

Doğru beslenme alışkanlıkları da yoğun  tempodaki çocuklarımız için bence en önemli ve dikkat edilmesi gereken şey.  Bir gıda mühendisi olarak biliyorumki sağlıklı beyin için sağlıklı bir sindirim sistemi ve bağırsak florası hayati önem taşıyor. Çocukları fast food ve cola gibi sürekli tüketilmesi zararlı olan gıdalar konusunda bilinçlendirmek bizim için çok önemli.

μ Ülkemizde çok revaçta olan özel ders aldırma konusunda ne düşünüyorsunuz?

 Eskiden okullardaki eğitim bir seviyeye kadar yeterli idi. Şu an eğitim sistemi ile okul eğitimi ayrı tellerde malesef. Konuların aynı olması doğru eğitimi verebildikleri anlamına gelmiyor. Sabahtan akşama kadar okula giden çocuk bir de gece yarısına kadar neden özel hocalara, etüt merkezlerine ihtiyaç duysun; bunu anlamak zor! Ancak yeni nesil, verilenin yetersizliğinin farkında ve destek ihtiyacı her ders için oluşuyor. Çocuklar birçok şeyi bilerek doğuyorlar, hep fazlasına aç ve açık olan nesil biraz da kolaya kaçıyor gibi. Okulda dersi iyi dinlemediği için veya sistemdeki aksaklıklardan dolayı yeterince anlamadığı için, öğrencilerde doğan bu ihtiyacı, konuları önden gidip derse katılımlarını arttırarak çözmeye çalışıyoruz. Tek ihtiyaçları bilgiden ziyade kendilerine olan inançları.

İnsanların korktuğu, kendilerine asla yakıştıramadıkları ve bu yüzden çocukları için hiç istemedikleri hatta onlara bu konuda hiç hak tanımadıkları ‘Başarısız Olma’ kavramı ne demek? Ve çocuklarımız başarısız olursa ne olur?

 Burada müsade edersen başarısızlıktan ziyade başarıdan bahsedeyim. Uzun yıllardır olumsuz kelimelerin üzerine yorum yapmamaya çalışıyorum. “Bunu başaramazsam ne olur” yerine “başarırsam ne güzel olur” gibi... Einstein demiş ki “Hepimiz cahiliz cahil olduğumuz konular farklı”. Einstein resim konusunda ne kadar başarılı?  Da Vinci çok mu güzel şarkı söylüyordu? Acaba Pavarotti iyi bir doktor olurmuydu? Başarısızlık belki de doğru yolu bulamamış olmamızdan kaynaklıdır. Kim sevdiği ve koşarak gittiği konuda başarısız olur ki...

Tabii başarıya hangi gözlükle baktığımız önemli.  Akademik başarı, sanatsal başarı, spor alanında başarı…. İnsan üç temel şeyle yoğrulmuştur: Ruh, beden, beyin. Beynimizi yaptığımız akademik çalışmalarla, okuduğumuz kitaplarla besleriz. Entellekt yapımızı ve para kazanma, iş yapma donanımızı böyle elde ederiz. Bedenimizi spor faaliyetleri ile, ruhumuzu ise kültürel  faaliyetleri ile besleriz.  Bence her çocuk derslerinde başarılı olduğu gibi sanata ve spora da hayatında yer vermeli.  Hayatına sporu ve sanatı katan çocuklar sınav stresini de en aza indirebiliyor ve kontrol etmeyi de sağlıyor. Sporda izleyiciye oynamak, bir enstrüman çalarken insanların karşısına geçmek onlara bir özgüven de veriyor. Heyecanını kontrol eden insan daha başarılı kendini sunabiliyor. ‘Sınav Anı’ da bir nevi kendini sunmak değil mi? Ayrıca spor ve sanat çocuklara iç disiplin de kazandırıyor. Çok uzun saatler antrenman yapmayı bilen bu çocuklarla akademik başarı elde etmek bizim için daha kolay oluyor. Bu konuda bazı özel tekniklerimiz olduğunu da itiraf etmeliyim. Başarısız olurlarsa ne olur soruna ise şöyle cevap verebilirim. Hayat başarısı ile akademik başarı asla aynı değildir. Çocuklarımız biz yanlarında olduğumuz sürece başarısız olmayacaklar inanın. Bizim kazandırmak istediğimiz asıl şey önceliklerini ayarlayıp zamanı yönetmelerini sağlamak ve liderlik özelliği kazandırarak daha kaliteli bir çevre ve yaşam kazandırmak. Doğru zamanda doğru şeyleri yaparlarsa mutlu olurlar. Mutlu olurlarsa başarmışlar demektir.

Kendi başarını göz önünde bulundurduğunda ve bir sürü çocuk ile çalıştığın yıllardan sonra sence ‘başarı’ nasıl daha doğru tanımlanabilir ve başarılı olmak için bir çocuğun neye ihtiyacı var?

Ortalama 60 yıl yaşadığımızı varsayarsak bunun üçte biri öğrencilik ile geçiyor. Başarıyı  tanımlamak için önce bu yıllarda kendimize, beynimize, ruhumuza ve bedenimize nasıl davrandığımızı sorgulamalıyız. Sezgisel gücü ile temasa geçebilmeyi bu yıllarda yakalayan birey ileride önünü görebilen, hedefini doğru koyabilen birey oluyor. Kitap alışkanlığını bu yıllarda kazanınca ileride daha entelektüel, araştırmacı kültürüne sahip çıkan genç iş kadınları\adamları yetişmiş oluyor. Spor yapma alışkanlığı ileride daha dinç, sağlıklı kişiler olmalarını sağlıyor. Sanata hayatında yer verdiyse toleransları değişiyor. Daha özel kadınlar, daha centilmen anlayışlı adamlar yetişiyor. ‘Doz’un bu hayatta büyük önemi var ama bu kavram benim bir kitabıma konu olmak üzere. Bunun için sizi biraz bekleteceğim. ‘Aşağıdaki üç felsefi sözü hayatıma sokarak mutluluğu yakaladım ve başarı, mutlu biri olmamla birlikte geldi. Belki hiçbirini tam anlamıyla idrak edip yaşayamıyorum ama çabalıyorum ki zaten hayat gerçekte bir yolculuk değil mi? Tüm konuştuklarımız aslında  mutlu ve sağlıklı nesiller yaratmak için değil mi? Yolculukta nereye varacağın değil geçerken neler gördüğün önemli!

 Öldürmeyen güçlendirir! (Quod me nutrit me destruit)

Kendini bil! (Nosce te ipsum)

 Carpe diem! (Anı yakala, anda kal)  

Gözlemlediğim kadarı ile yeni nesilin ihtiyacı onlarla daha fazla iletişim kurulması. Ebeveynden çok onları yargılamadan dinleyecek bir arkadaşa ihtiyaç duyuyorlar. Bunu aile içinde bulamazlarsa arkadaşlara yöneliyorlar ki o yaşta doğru seçim her zaman yapılmıyor.

Geçenlerde bir tatil köyünde eşimle şöyle bir sahneye şahit olduk; Anne ve babaların elinde bir salata kâsesi bir parça et, çocuklar doldurmuş tabakları yenmemesi gereken herşeyle ve tabi ki sonuç çoğu kilolu ya da obez. Tüm anne ve babaların elinde birer kitap, gazete, çocukların ellerinde telefon iPad. Bilgi çağında yaşıyoruz. Eğitim hem sağlık, hem kültürel, akademik hem de farklı bir sürü alanda verilebilir. Çağ hızlı değişiyor. Nesillere isimler koyuyoruz; Y kuşağı, Z Kuşağı.  Ancak eğitim sistemine bakıyoruz değişen hiçbir şey yok. Madem nesiller değişiyor neden sistem değişmiyor? Yeni model cep telefonlarına eski tip yazılım programı kurduğunuzda sistem iyi işlemez ve üretimde sorunlar çıkar. Değişitirmemiz gereken yazılımlar var.  Önemli olan doğru dozu yakalamak.