Sanayide hiç çay içtin mi?

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ülke notumuzu indirince kafalarda ne oluyor sorusu ile algısal mood değişti. ´Döviz artar mı, ülkeye sermaye gelmez mi, cari açığı finanse edemez miyiz?´ gibi soruların cevabını herkes kendine göre vermeye başladı. Finans Doktoru tekrar konuyu masaya yatırdı, sizler için özetlemeye çalıştı.

Cüneyt DİRİCAN Ekonomi
6 Ekim 2016 Perşembe

Öncelikle tersten başlarsak, 27 Temmuz tarihli ‘Kredi Derecelendirme’ yazımızı vakit bulursanız okumanızı öneririz. Konunun ekonomik boyutunu kredi derecelendiren analistlerin gözden kaçırdığı gibi bir durum var. Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya’nın makroekonomik verileri, bütçe açığının, kamu borcunun GSYİH’ya oranı bu ülkelerde daha kötü. Bazılarında işsizlik ve cari açık oranları da. Belirsizlik derseniz İtalyan bankalarının kurtarılmaması senaryosu AB’yi bir hayli zorluyor. Fransa’da seçim yaklaşıyor. Brexit ve ABD seçimlerinde olduğu gibi muhafazakâr oylar piyasaların beklediğine ters kararları ortaya koyabiliyor. Yani, Türkiye’yi AB dışında gören İngiliz politikacılar gibi Sarkozy yine aynı kartla seçmen tabanına oynuyor. Seçim belirsizliği ise seçim, şahin politika ise şahin, üstüne bir de olağanüstü durum. İspanya’da Katalanlar yeniden referandum istiyor, işsizlik facia oranlarda. İngiltere’de ise bütçe açığı zirvede, 2017’de başlayacak birlikten ayrılık süreci en az 2-3 sene dış ticaret dengelerini zorlayacak. Ama kredi derecelendirme kuruluşlarına sorarsan not revizyonuna bu ülkelerde gerek yok, hala yatırım yapılabilir seviyelerde. Üstelik deflasyona rağmen. Lokomotif Almanya’da yaklaşan seçimlere ve Deutsche Bank krizine rağmen. O zaman hemen sorumuzu sormak gerekiyor. Aynı verileri fersah fersah daha iyi olan Türkiye’nin niye notu düşürüldü?

Türkiye’nin notu neden düşürüldü?

Açıklamaya bakarsanız kamu maliyesindeki bozulma emareleri ve olası bir döviz şokunda cari açığın finansmanında yaşanacak sorun olasılığı ve yapısal kurumsallaşma ana başlıklar.

Hemen sormak gerekiyor. Yaklaşık beş senedir kabul gören –yüzde 3 bütçe açığı/GSYİH oranı standardında –yüzde 1,2 seviyelerinde gezen ülkenin kamu maliyesinde sorun nerede. Üstelik bu sene bütçe fazlası verirken. Yani hangi tablolara bakılıyorsa, söylenirse biz de oralara bakalım.

Gelelim meşhur cari açığa. Eskiden açığın GSYİH’ya oranı ve tutarı yüksekti, şimdi azaldı. Bir sebep bulmak lazım olunca bu sefer de ama yapısal sorunlar var diyerek migren tetikleniyor. Petrolün varil fiyatı düşükmüş, o yüzden cari açık düşükmüş, katma değerli ihracat azmış. Tamam da, notumuz yükselirken ve yüksekken bundan daha mı iyi durumdaydı aynı konular. Turizm gelirlerimiz çok düşmüş bir diğer sebep. Evet, yaklaşık geçen seneye göre 4 milyar dolar düştü. 720 milyar dolarlık bir ekonomide yıllık yüzde 4-5 seviyesinde yani 35 milyar dolarlık büyüme rakamında. Turizm gelirlerindeki bu düşüş ekonomiyi etkilemez ama bölgesel esnafı çok etkiliyor. Yani piyasada para dönmüyor söylemini. Fakat nedense kimsenin aklına Avrupa’da işsizlik çok yüksek, ekonomi eksi büyümede, Rusya’da ambargo nedeni ile sıkıntılar var diye gelmiyor. Bu turistler acaba ve belki de bu yüzden gelmiyor olabilir mi diye kimse düşünmüyor. Ayrıca, TCMB’nin verilerine göre geçen senenin Ocak-Temmuz döneminde göre 2016 Ocak-Temmuz döneminde sermaye çıkışlarına, turizm gelirlerine rağmen cari denge, sermaye ve finans hesaplarının toplamı 3,7 milyar dolar fazla veriyor. Üstüne net hata noksandan gelen tutarlar 7 milyar dolara yakın fazlamız var. E, hani para gidiyordu, hani cari açık finansman sorunu. Evet, ithalat azalıyor, temin edilen yurtdışı döviz kredileri azalıyor ve rakamlar gidene veya gelmeyen rağmen bu yüzden fazla veriyor ve bunlar biraz ekonomik daralma yaratıyor ama unutmayalım konumuz not düşüşünün gerekçesi. Yani yine sorumuz aynı, hangi tabloya bakalım da cari açığın finansmanındaki sorunu görelim. Üstelik ekonomik canlanma için taksit sayıları, kredi kartı yapılandırması gibi önlem paketleri açıklanmışken, girişimcilerde sermaye sağlanması için ‘crowdfunding’, kitlesel fonlama ile kredi kanalındaki yurtdışı borçlanmalara alternatif yapısal çözümler masaya getirilirken.

 

2001 krizinde bile maliyeti artmasına rağmen döviz sendikasyonu alabilen bir ülke Türkiye

Son olarak, Osmanlı’nın borçlarını ödeyebilen, 2001 krizinde bile maliyeti artmasına rağmen döviz sendikasyonu alabilen bir ülkeden bahsediyoruz. Peki, piyasada kur 3 TL’nin üzerine çıktı diyenler için; Pound’da Brexit açıklaması ile değer kaybediyor. Ayrıca, kur ve ticaret savaşları kapsamında parasının değerini düşürmeyen gelişmiş ekonomi neredeyse yok gibi. Ayrıca, 3,05 seviyelerinde teknik analizde önemli bir destek/direnç noktası var. Fakat aynı teknik trende göre yılsonu 3,25 TL seviyeleri de olasılık olarak mümkün. Hele yılsonu bütçe hedefleri ve vadeli kontratlardan dolayı taşınan pozisyonlar için Moody’s kararı güzel bir bahane. Geçen sene 30 milyar dolar seviyesinde sermaye çıkışını bile kaldıran bu ekonomi, en kötü senaryoda maliyetleri artsa bile fon ve yabancı sermaye bulur. Hazine verilerine göre 257 milyar dolar net borç stokumuzun hepsi dolar cinsinden değil bu bir. İkincisi, 90 milyar dolar seviyelerindeki TCMB döviz rezervlerine ek olarak 90 milyar dolar seviyelerinde döviz mevduatımız var. Yıllık büyüme yüzde 4-5 ise 30 milyar dolar oradan gelir. Yılsonu 10 milyar dolar ödemeler bilançosu fazlası ile kapatılırsa, borç stokumuza göre nakit akışında yaklaşık 40 milyar dolar açık var. Fakat, 257 milyarın bir de vade yapısı var. Hepsi bir anda ödenmeyecek ki. Ayrıca Hazinemizin verilerine göre yıllık ödememiz gereken borç miktarı 80 milyar dolar. Kaldı ki, 50 milyar doları bankaların döviz kredileri. Yani, maliyeti artsa da çevrilebilir. Kayıt dışı ekonomi, yastık altı altınlar diye bu ülkede bir gerçek var. Yani sıksan çıkar o 40 milyar dolar açık.

Sonun başlangıcı olarak, yıllardır vadeli hamiline çek ile finansman imkânı sağlayan piyasaların kendisine fonlama imkânı yaratması zor diyenler ise bu ülke dinamiklerini bilmiyor veya tanımamış demektir. Kayıt dışı, yastık altı, hamiline vadeli çek konusunda haklı olabilirler. Bunlar bir yapısal kurumsallaşma sorunu ama bu ülkenin de bir nevi hava yastığı, her ne kadar olması arzu edilmese de. Bu nedenle, kredi notunu analiz edenlere bizim de sorumuz şu. Hiç oto sanayide çay içtin mi karton kahveci plaza çocuk? Çay kaşığı yoksa 2 nolu anahtardır bizim kaşığımız. Çayı karıştırmayı biz sizden daha iyi biliriz. Hem çay sütle içilmez, sütlü kahveyi de sizden daha iyi biliriz. Trump gelirse de üzülmeyiz. 20 trilyon dolara yaklaşmış bir kamu borcunu yeniden yapılandıracağım diyen mi yoksa sıfır faiz matbaa FED’e laf etmeyin diyen mi dersen, bizim tercihimiz piyasa adamında.