İstanbul´da yaşayan başta Rumlara olmak üzere dini azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketinin üzerinden 61 yıl geçti. Tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçen zulüm ve talan, 61 yıl sonra bile utançla hatırlanıyor.
6 Eylül 1955'te İstanbul'da yaşayan gayrimüslimler bir yalan haberle hedef haline getirildi. Selanik'te Atatürk'ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı haberinin yayılması üzerine ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi resmi Türk kaynaklarına göre 4 bin 214 ev, bin işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel vb. 5 bin 317 yeri tahrip etti. Olaylarda on bir kişi hayatını kaybetti. İbadet yerlerinin içindeki kutsal resimler ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul’daki 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi. Olaylarla ilgili olarak beş binden fazla kişi tutuklandı.
Türkiye’de toplumsal ve siyasi yaşamın en karanlık dönemlerinden biri olarak anılan 6-7 Eylül’ün ardından, azınlıklar büyük gruplar halinde Türkiye’yi terk etti. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuştu. Gayrimüslimlerin, ekonomi üzerindeki etkisi azalmaya başladı. Ülkenin etnik çeşitliliğini belirtmek için yaygın olarak yapılan ‘mozaik’ benzetmesine atıfta bulunan dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik olayların ardından “mozaik çatladı” yorumunu yapmıştı.
Agos Gazetesi’nin 5 Eylül 2016 tarihli sayısında konu ile ilgili verdiği haberde 6-7 Eylül olaylarının 60. yıldönümü olan 2015’te, Milletvekili Mithat Sancar tahrip ve yağma hareketini meclis gündemine taşıdığı ve yazılı soru önergesinin, meclise sunulmasının üzerinden bir sene geçmesine rağmen İçişleri Bakanlığı tarafından henüz bir cevap alınamadığı belirtiliyor.
Dönemin İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ün yanıtlaması istemiyle Meclis’e sunulan yazılı soru önergesinde, 6-7 Eylül olaylarında devletin ve istihbaratın payı olup olmadığı, Türkiye’yi bu olaylar sonrasında kaç kişinin terk ettiği, gayrimüslimlerin zararının tazmini için kaç dava açıldığı, pogromun resmi olarak tanınarak mağdurlarından özür dilenmesinin bu tür katliamları engellemesi açısından önemli olup olmadığı gibi sorular sorulmuştu.