Ana- Baba El Kitabı

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
11 Mayıs 2016 Çarşamba

Prof. Dr. Acar Baltaş, Remzi Kitabevinden bir el kitabı çıkarmış. Başlığı ve konusu anne baba olmak… Bu da kitaptan öğrenilir mi demeyin, öğrenilmese bile kitap epey düşündürüyor sizi… Ben bile okurken uzun uzun düşündüm.

Acar Baltaş’la beş ya da altı yıl önce Bodrum’da tanışmıştım. Deniz kıyısında konuşurken öğretmen olduğumu öğrenince, en zor eğitimleri öğretmenlere veriyorum. Neden biliyor musunuz, ikna edilmeniz çok zor, öğretmenler kendi bildikleri üstünde o kadar ısrarla duruyorlar ki yeni fikirlere evet demeleri gerçekten imkânsıza yakın oluyor, demiş ve beni o anda ikna etmişti. Doğruydu, öğretmenlerin çoğu kendi düşüncelerinin doğru olduğuna inanmayı tercih ederlerdi. O günden sonra hocanın eğitimlerini takip ettim ve kitaplarını almaya özen gösterdim. Bu el kitabı da bunlardan biri... Anne olmamama rağmen ergenlerle durmadan haşır neşir olan biri olarak merak etmiştim hocanın anne ve babalara ne tür tavsiyelerde bulunduğunu…

Kitabın öyle uzun uzun bir şeyler anlattığını düşünmeyin. Her sayfada iki ya da üç nasihat var ve bunların neredeyse tamamı bana sadece ve sadece annemi düşündürdü. Şimdi seksen yaşında olan, devrine göre geç denecek yaşta-otuz beş yaşında- anne olan annemi düşündüm. Nereden biliyordu bütün bu doğruları?

Kimden öğrenmişti de bir bebeğin, bir çocuğun, bir ergenin ve sonrasında da yetişkin olmasına rağmen her zaman ona ihtiyacı olan genç bir kadının dilinden hep bu kadar güzel anlamayı becermişti, hala da bu işi başarabiliyordu?

Eski anneler, kitap okumadan, bir bilene danışmadan bu işi nasıl bu kadar kolay hallediyorlardı, nasıl oluyordu da otoriteleri hiç sarsılmıyor, çocuklarıyla araları hiç bozulmuyor, onları sağlıklı birer yetişkin haline tek başına getirebiliyorlardı?

Ben küçükken bu işin kitabı yoktu, tecrübeyle sabitti hayat. Ama Acar Baltaş o kadar basit, sade ve net bir dille anlatmış ki söylemek istediklerini, yapılan tüm yanlışlar ve seçilen tüm doğru yollarla yüzleşebiliyor okurken insan… Bir insanın dünyaya geldikten sonra başlı başına bir birey olduğunu, bağımsız olduğunu, onun da zevklerinin, isteklerinin, istemediklerinin varlığını kabul etmenin; ona doğru yolu gösterirken dürüst davranmanın önemini kısa ve öz cümlelerle anlatıyor.

Ödülün en az ceza kadar önemli olduğunu söylüyor mesela… Yerinde yapılan övgünün, bir çocuğa hayatı boyunca büyük bir güven duygusu vereceğini anlatıyor. Çocukları başkalarının çocuklarıyla kıyaslamamayı salık veriyor. Bir sorunu eleştirirken başka sorunları da konuya dâhil etmemek gerektiğini anlatıyor. Çocukların insanlarla, oyuncaklarla, teknolojiyle, sorumluluklarla; kısacası hayatla nasıl baş edeceklerini anlatıyor.

Özellikle yeni çocuk sahibi olanlar, mutlaka okumalı bu kitabı…

Bana gelince… Şahane bir yolculuk yaptım çocukluğuma kitabı okurken. Tutturan bir çocuktum, direten bir çocuktum, vazgeçmeyen bir çocuktum. Annemin olanca sakinliğiyle beni uyarmasını, bunu net ve kalıcı bir şekilde bir kere yapmasını, sonra da sakin ve kararlı bakışlarla beni takip etmesini hatırladım.

Bana bir kere bile vurmadı, beni bir kere bile başkalarının yanında azarlamadı. Ben hep onun onayını almak için gözünün içine baktım.

Kırk beş yaşındayım, hala bakıyorum.

Verdiği bütün nasihatler, örnekler; yaptığımız bütün sohbetler, anlattığı bütün yaşanmışlıklar bana hep bir şeyler öğretti.

Annem bu kitapları hiç okumamış bir kadınken, kırk beş sene önce bile anneliği biliyordu.

Nereden biliyordun, diye sorduğumda bana esprili bir şekilde cevap verdi: Anneler bilir 

Kitabı alın, etrafınızda bir çocuk olsa da olmasa da… Çok keyif alacaksınız.