Rantsal dönüşüm

Çapraz ateşe tutuldum adeta. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında bitişik apartmanın yıkılması ve az ötemizdeki canım Pamuk Apartmanı’nın yerle bir edilmesi Valikonağı sakinlerini her açıdan üzdü. Komşu evlerin içine kadar giren toz ve pislik bir yana oturduğunuz yerde kafanıza bir balyoz iniyormuşçasına çıkan ses insanı yerinden sıçratıyor. Hayli nahoş bir süreç olsa da inşaat bu.

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
11 Kasım 2015 Çarşamba

Çapraz ateşe tutuldum adeta. Kentsel dönüşüm projesi kapsamında bitişik apartmanın yıkılması ve az ötemizdeki canım Pamuk Apartmanı’nın yerle bir edilmesi Valikonağı sakinlerini her açıdan üzdü. Komşu evlerin içine kadar giren toz ve pislik bir yana oturduğunuz yerde kafanıza bir balyoz iniyormuşçasına çıkan ses insanı yerinden sıçratıyor. Hayli nahoş bir süreç olsa da inşaat bu.

‘Kentsel dönüşüm projesi’nde, binaların depreme olan dayanıklılığı göz önüne alınarak yıkım kararı veriliyor. Bu prosedürün nasıl işlediği konusuna girmeyeceğim. Ancak yıkılan binaların daha ziyade ‘rantsal’ amaçlı olduğu kesin. Nitekim komşu apartmanlardan biri o denli sağlammış ki, yıkım süreci düşünülenin iki katı zaman almış…

Sözünü ettiğim binalar Valikonağı, Abdi İpekçi ve Emlak Caddesi’nin eski ama bir o kadar sağlam evleri. Sağlamlıklarının nedeni de çoğunun aile apartmanları olarak inşa edilmiş olmaları. O dönemlerde malzeme de gerektiği gibi kullanıldığından, günümüz yapılarıyla karşılaştırıldığında çok daha sağlamdılar.

İşin ticari boyutuna bakıldığında ülkemizde hiçbir emtia mülk kadar gelir getirmedi. Olayın üzücü tarafı bütün yumurtaların aynı sepete konması, yani kimi binaların gereksiz yere yıkılması.

Nişantaşı, Teşvikiye gibi semtlerde her gün önünden geçtiğim evler artık yok olduklarında içim sızlar. Bu işin duygusal boyutu tabii. Söz konusu evlerde elli-altmış yıl yaşamış insanların varlığı düşünüldüğünde, yıkılan her apartman bir sözlü tarih konusu olmalıydı.

İstanbul topografyası için gerçek bir zenginlik kaynağı olurdu. Yıkmak kolay da, yapıcı olmak zor…

*

Ada’nın son günleri sahildeki çay bahçesine oturuyorduk. Bitişik masada kalabalık bir bayan grubu hararetli bir sohbetteydi. Anadolu tarafında oturan dört aile, kentsel dönüşüm projesi kapsamında evlerini mimara vermişlerdi. İnşaat sürecinde de Büyükada’da ev kiralamışlardı. ‘Kışın burada ne yapılır, vakit nasıl geçer?’ diye program yapıyorlardı. Anlaşılan bu projeyle Ada kışın yeni komşulara sahip olacak.

*

10 Kasım Atatürk’ün ölüm yıldönümü. İlkokul-dayken anma törenine elimizdeki sarı-beyaz kasımpatılarla giderdik. Şimdilerde kasımpatıya pek rastlamıyorum. Ama her nerede isem saat 9’u beş geçe muhakkak saygı duruşuna geçerim.