Balkanlar´da Bir Zamanlar Sefaradlar Yaşardı: YUNANİSTAN

Bu bölümde Yunanistan’ı inceleyeceğiz. Yunanistan’ı, Yahudilik ve Sefaradlar açısından birkaç ayrı bölümde incelemek gerekir: bazı bölgeler nüfus yoğunluğu açısından, bazıları Sefaradlar açısından, bazıları ise yerleşim tarihleri açısından değişlik gösterir. ‘Yerushalayim de los Balkanes /Balkanların Yeruşalayim’i olarak anılan Selanik kenti ise diğer bölge ve kentlere göre daha çok önem ve daha detaylı incelenmesi gerektirir.

Metin DELEVİ Perspektif 0 yorum
27 Ağustos 2015 Perşembe

Ülke dışında Yahudilerle Greklerin ilk temasının Babilliler döneminde gerçekleştiği sanılıyor. Ezekiel Peygamber köle ticareti yapan İonyalı Greklerden bahseder. Yunanlı tarihçi Herodot da Yahudiler ile temasta olmuş ve onlardan Filistinli Suriyeliler olarak bahsetmişti.

Babil döneminde başlayan bu temaslar nedeniyle az sayıda bile olsa Yahudilerin Yunan kentlerine gitmiş olabileceği varsayılabilirse de, Yunanistan’da gerçek anlamda, Yahudi cemaatlerinin oluşması MÖ 3. yüzyıla dayanır. Büyük İskender döneminde bu toplumlar daha da geliştiler. Bu konuda bulunan en önemli arkeolojik kanıt, MÖ 3. yüzyıla ait olduğu tespit edilen, Atina yakınlarında, Oropos’ta bulunan Yahudi sembolleriyle bezenmiş Moschos Moshionos adına hazırlanmış bir yazıttır. Hatırlatmak gerekir ki, Yahudilerle Grekler arasında en önemli temas MÖ 164-167 yılları arasında gerçekleşen Makabi başkaldırışı olmuştu. Bu başkaldırının ana nedeni de, Kral IV. Antiochus’un çok tanrılı Grek dinini Yahudilere zorla kabul ettirmeye çalışması ve en önemlisi Yeruşalayim’de Bet Amikdaş’ı tanrıları olan Zeus tapınağına çevirmeye çalışmasıydı. Bu dönemlerde çok sayıda Yahudi helenize (Grek kültürünü benimsemiş) olmuştu. Başkaldırı sonrasında helenize olmuş Yahudilerin büyük bir kısmı Yunanistan topraklarına kaçmıştı. Makabi kitabında belli başlı Grek kentlerinde yerleşen Yahudilerin oluşturduğu cemaatlerin listesi yer alır; MÖ 142 yılına dayandırılan bu kitapta Sparta, Delos, Sikion, Samos, Kos, Girit, Tesalya, Voitotia, Makedonya, Aitoha, Attica, Argos, Korent ve Kıbrıs’ta bulun Yahudilerden bahsedilir. Tarihçi Yehudalı Filon da aynı kent ve toplumlardan söz eder. Hatırlatmak gerekir ki, MÖ 250 yılı civarında, İskenderiye’de Makedonya kökenli Mısır Kralı Ptoleme bu kültürel ilişkilerden o kadar etkilenmişti ki Tevrat’ın Grekçeye tercüme edilmesini emretmiş, 70 değişik haham tarafından ayrı ayrı yapılan tercümelerin birebir aynı olduğu görülmüş ve bu tercümeye de Septuagaint adı verilmişti.

Arkeolojik bulgulara göre MÖ 2. yüzyılda yaşamış Atina Yahudi Cemaati’nin ileri gelenlerinden olan Hyrcanus, heykeli Agora’ya konularak onurlandırılmıştı. Tarihçi Flavius Josephus ise yazılarında Aristo’nun Yahudilerle görüşmesinden söz etmekteydi. Yine Flavius Josephus, yazılarında Girit Yahudilerine de yer vermişti. Delos’ta MÖ 1. yüzyıldan kaldığı belirlenen sinagog kalıntıları bulundu.

Bu liste uzayıp gidebilir. Ancak sonuç olarak, Yunanistan topraklarında Yahudi varlığının en az 2300 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyebiliriz.

Yunanistan toprakları ve Makedonya MÖ 146 yılında Romalıların eline geçti.

 

ROMANYOT YAHUDİLERİ

Bu dönemlerde bölgede ve özellikle Makabiler kitabına adı geçen kentlerde yaşayan Yahudiler ‘Romanyot Yahudileri’ olarak adlandırıldı. Bu adın verilmesinin sebebi, Yunanistan toprakları anlamında kullanılan ‘ikinci Roma’da yani Bizans topraklarında yerleşmiş olmalarıydı. Yunan dili ve kültürünün etkisinde kaldılar. Kullandıkları lisana ise Yevanik veya Judeo-Grek adı verildi. Sefaradlardan tamamıyla değişik dini gelenekleri vardı. Dini gelenek ve uygulamalarına Minhag Romanyot adı verildi. Dualar Grek diline çevrildi ve bu dilde okunmaya devam edildi. Ancak dualar İbrani harfleriyle yazılırdı. Romanyotlar, toplum olarak Bizans İmparatorluğu yani MS 476-1453 dönemi boyunca her açıdan gelişmeye devam ettiler. Bir taraftan ‘İsa’nın katilleri’ olarak baskı altında tutulurken diğer taraftan ‘seçilmiş toplum’un torunları olarak yasalarla korundular.

Romanyotlar konusu çok daha geniş bir çalışma gerektirdiğinden şimdilik bu özet bilgilerle yetinip tekrar konumuza dönelim.

Yunanistan’da ki Yahudi nüfusu MÖ 66-70 yılları arasındaki Filistin’deki savaş dönemi boyunca artmaya devam etti. Tarihçi Josephus’un verdiği bilgilere göre, Vespasien Nero’ya Korent kıstağı inşaatında çalıştırılmak üzere 6 bin Yahudi köle göndermişti. Şimdiye kadar gördüğümüz bölgelerde yerleşmiş Yahudiler daha ilerideki dönemlerde daha çok gelişecek Yunanistan’da Yahudi varlığının ilk nüveleri oldular. Bundan sonra Bizans İmparatorluğu ve daha sonra Osmanlı İmparatorluğu dönemleri boyunca gelişmelerini sürdürdüler. 1492 yılında İspanya’dan ve 1497 yılında Portekiz’den çıkartılmaları ve bölgeye yerleşmeleri sonrası ise Balkanlardaki Sefaradların en önemli merkezlerinden biri oldu.

Roma merkezli Batı Roma İmparatorluğunun çökmesinden sonra Roma medeniyeti Bizans İmparatorluğu olarak devam etti. Yunanistan Yahudilerinin mal varlıkları İstanbul’da yerleşik Bizans imparatorlarının sürekli ilgi odağı oldu. Bazı imparatorlar Yahudilere özel vergiler getirdi. Bazıları ise zorla Hıristiyanlığa döndürmek için zorlamalar getirdi. Ancak din değiştirme zorlamaları Yahudilerin ve Yunanistan din adamlarının karşı koymaları sayesinde çok başarılı olmadı.

Buna karşılık Yahudiler bölgede birçok sanayi dalında ve ticarette ağırlıklarını artırmaya devam ettiler. Bazı kentlerde Yahudi toplumları belirli çalışma alanlarında sivrildiler ve üretimleriyle anılır oldular. Örnek olarak 2000 nüfuslu Thebes Yahudi toplumu ipek sanayi, Girit Yahudileri tarım ürünleri üretimi ve satışı konusunda uzmanlaştılar.

Atina’da yapılan kazılarda, eski pazar alanında, mermere işlenmiş Menora ve Lulav sembolleri çıkartıldı. MS 500 yılına ait olduğu belirlenen bu kalıntılar büyük ihtimalle Atina’da önemli bir Yahudi varlığını ve hatta bir sinagog bulunduğunun işareti olarak görülebilir.

12. yüzyılda bölgeye gelen gezgin Tudela’lı Benjamin Korfu, Arta, Patras, Nafpaktos, Korent, Thebes, Chalkis, Selanik, Drama ve bazı diğer ufak kentlerde Yahudilere rastladığını yazdı. Ayrıca, Lesbos, Chios, Samos, Rodos ve Kıbrıs adalarında da Yahudilerin yaşadığını ilave etti. Benjamin’in ziyaret ettiği kentlerde en yoğun Yahudi nüfus 2000 kişi ile Thebes kentindeydi. Selanik’te ise 500 Yahudi yaşamaktaydı. Diğer kent ve adalarda ise 20 ile 400 kişi arasında değişen nüfus bulunmaktaydı. Bu kentlerde yaşayan Yahudiler genelde, tekstil, boya ve ipek sanayinde sivrilmişlerdi.

 

AŞKENAZ VE SEFARAD GÖÇLERİ

Aşkenaz Yahudilerinin bölgeye ilk göçleri 1376 yılına rastlar. Macaristan ve Almanya’dan çıkartılan Aşkenazların bir bölümü Balkanlara ve Yunanistan’a göç ettiler. 14. yüzyıl sonlarında Sultan Murat döneminde Osmanlıların Macaristan’ı fethi sonrasında geniş bir Macar Yahudi grubu Kavala ve Sidirokastro’ya yerleşti. Bölgeye ikinci büyük Macar Yahudi göçü ise 1546 yılında Sultan Süleyman döneminde yaşandı.

14. yüzyıl sonlarına doğru ise İspanya ve Portekiz’den gelen Sefaradlar Yunanistan ve adalarına göç etmeye başladılar, özellikle Selanik, Trikala, Larissa ve Volos kentlerine yerleştiler. Böylece Yunanistan’da Sefarad varlığı dönemi başlamış oldu. Yalnız Romanyotlar’ın bulunduğu Yoannina haricinde yaşayan Romanyotlar ise Sefarad kültürü içinde eridiler.

Diğer bir göç dalgası ise güney İtalya’dan, Apulia kentinden çıkartılan Yahudilerle yaşandı. Bu grup ise Korfu Adasına yerleşti.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle Bizans İmparatorluğu dönemi kapanmış oldu. Tüm Yunanistan toprakları ve adaları da yavaş yavaş Osmanlı denetimine girmeye başladı. Yunanistan bu tarihten itibaren 1832’deki Birinci Yunan Bağımsızlık Savaşı’na kadar tümüyle, Balkan Savaşı’nın sona erdiği 1913 yılına kadar ise kısmen Osmanlı denetiminde kaldı.

 

OSMANLI DENETİMİNDE YUNANİSTAN

Osmanlı denetimine girmesiyle birlikte Yunanistan, İspanya’dan çıkartılan ve diğer Avrupa ülkelerindeki baskılardan kaçan Yahudiler için dini hoşgörü cenneti haline dönüştü.

Yahudiler Osmanlı idaresinde önemli mevkilerde görev aldı, Osmanlı topraklarında kültür ve ekonomi alanlarında önemli katkılarda bulundular. 1492 yılındaki İspanya’dan çıkartılma fermanından sonraki bir yıl içinde 20 bin kadar Yahudi Selanik’e yerleşti. Artık Yunanistan’da Sefarad Yahudileri dönemi başladı. İlk gelen Sefaradlar arasında çok sayıda Marranos (zorla din değiştiren ancak dinlerine bağlı kalan Yahudiler) vardı. Artık bu topraklarda dinlerini gizlemeye gerek kalmamıştı.

Bölgeye gelmeleriyle birlikte, kültür, dini gelenek ve uygulama farklılıkları nedeniyle Sefaradlar ile Romanyotlar arasında sürtüşmeler başladı. Ancak zaman içinde, İstanbul ve Edirne’de olduğu gibi Selanik, Rodos ve diğer kentlerde yerleşik Romanyotlar Sefarad dilini ve geleneklerini benimsediler. Yalnız Chalkis ve Yoannina kentlerinde Romanyotlar eski gelenek, görenek ve dillerini devam ettirdiler. 16. yüzyıl başından itibaren Judeo-Espanyol dili Yunanistan Yahudilerinin evrensel dili oldu.

16. ve 18. yüzyıl aralarında Selanik Yahudi toplumu dünyanın en büyük nüfuslu Sefarad merkezi unvanını korudu.

1552 yılında Rodos’un Osmanlılar tarafından fethi sonrasında önemli sayıda Selanik Yahudi’si adaya yerleşti.

19. yüzyıla gelindiğinde yalnız Selanik’te 30 bin Yahudi yaşamaktaydı. Balkan Savaşı sona erdiğinde Yunanistan’da Sefarad nüfusu 100 bine yaklaşıyordu.

1821’de başlayan Yunan isyanı ile birlikte ülkedeki sosyal uyum bozulmaya başladı. Başkaldırının yayıldığı bölgelerde geleneksel Hıristiyan Ortodoks Yahudi karşıtlığı ve Yahudilerin Osmanlı idaresine bağlı kalmak istemeleri nedeniyle, Yahudi toplumlarına saldırılar başladı. Tripolis ve Patras kentlerinde neredeyse tüm Yahudiler katledildi. Yeni kurulan bağımsız Yunan devletinde Yahudilere yer verilmedi. Baskılar nedeniyle yaşanan göçler nüfusun azalmasına yol açtı. Prensipte eşit haklara sahip olmalarına rağmen Yahudiler siyasi hayattan tamamıyla silindiler. Yahudilere karşı saldırılar hızla devam etti. 1847 yılında Cebelitarık vatandaşı Yahudi Don Pacifico’ya yönelik saldırılar Atina Yahudilerine karşı saldırılara dönüştü. Çok sayıda ev ve işyeri tahrip edildi. Topraklar işgal edildi. Yine bu dönemde kan iftirası olayları yaşanmaya başlandı. 1891 yılında Korfu Adası Yahudilerine karşı saldırılar günlerce sürdü.

Aynı dönemlerde, Osmanlı denetiminde kalan Makedonya ve Batı Trakya’da bölgelerinde ise olağan hayat devam etti hatta Yunanistan Sefaradları ikinci altın dönemlerini yaşamaya başladılar. Tanzimat Fermanı ile birlikte başlatılan reformlar sayesinde eğitime ağırlık verilmeye başlandı. Bölgede Alliance Israelite Universelle Okulları açılmaya başlandı. Batı’ya açılma sayesinde ekonomik gelişme sağlandı; refah yükseldi. Başta Selanik olmak üzere Yahudi cemaatleri sağlam yapılara kavuştu. 20. yüzyıl başlarında Selanik nüfusunun yarısından fazlası Sefarad Yahudi’siydi.

1912-13 yıllarındaki Balkan Savaşları sonrasında Yunanistan’ın Makedonya ve Batı Trakya’yı ele geçirmesi sonrası bu altın dönem son buldu ve gerileme dönemi başladı. Yaklaşık 100 bin Yahudi artık Yunanistan denetimine girdi. 1922’deki mübadele ise çöküş dönemini başlattı. 1917 yılındaki büyük yangın zaten Selanik ekonomisi için tam bir felaket olmuştu. Selanik, serbest ticaret bölgesi iken devlet denetiminde korumalı ticaret bölgesine dönüştü. Mübadele sonrası bölgeye gelenler nedeniyle nüfus dengeleri değişti. Geleneksel tatil günü olan cumartesi pazar gününe alındı. Artan ulusalcı akımlar nedeniyle azınlıklara ve özellikle Yahudilere karşı saldırılar arttı. Bu gelişmeler neticesinde faşist Yunan Ulusal Birliği partisi üyeleri 1931 yılında Selanik’te Campbell Yahudi mahallesine saldırdılar.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen başta Selanik olmak üzere tüm Yunanistan’da Sefarad kültürünün gelişmesi devam etti.

1920 yılında yürürlüğe giren yasalar ‘Yunanlı Yahudi’ kavramını getirdi. Bu sınıflandırmaya girenlere ilave haklar sağlandı. 1930’lu yıllarda nihayet Yahudi-Hıristiyan uyumu sağlandı. Bu kader birliğinin önemi II. Dünya Savaşı esnasında kendini belli edecekti.

 

Sonraki bölümde, başta Selanik olmak üzere önemli Yunanistan kentlerindeki Yahudi varlığının başlangıcından II. Dünya Savaşı’na kadar olan bölümünü inceleyeceğiz.

(devam edecek)

2 Yorum