Asala’nın iki yüzü

Ermeni asıllı Fransız yönetmen Robert Guédigian ‘Bir Deli Hikâyesi’ ile ırkına bir 100.yıl armağanı sunuyor

Viktor APALAÇİ Sanat
5 Ağustos 2015 Çarşamba

19 filmlik zengin kariyerinde, konuları Marsilya’da geçen filmleriyle, iyi bir öykü anlatıcısı olduğunu kanıtlamış Robert Guédiguian ‘Ermenistan’a Yolculuk’ ve ‘Suç Ordusu’ndan sonra Ermeni meselesini ele alıyor. Asala’nın Madrid suikastında kötürüm kalan, İspanyol gazeteci José Gurririan’ın ‘Bomba’ adlı otobiyografik romanından esinlenen yönetmen, 1979’da Asala’nin Türk Büyükelçisine yaptığı suikastın ardından yaşananları, kurmaca bir öyküyle anlatıyor. Bu yazımda filmin konusundan ve senaryosunun barındığı hilelerden bahsediyorum. Guediguian’ın samimiyeti hakkında karar vermek sizlere kalıyor.

 

Ermeni asıllı Marsilyalı yönetmen Robert Guédiguian’ın son filmi ‘Bir Deli Hikâyesi/Une Hİstoire de Fou’ 68. festivalde yarışma dışı özel bir seansta gösterildi.

62 yaşındaki yönetmen, iki yıl önce tasarladığı bu filmi, soykırımın 100.yılına denk getirip, bir 100.yıl armağanı olarak sunmayı yeğlemiş. Film, kasım ayında vizyona girecek. 19 filmlik zengin kariyerinde çoğu Marsilya’da geçen filmlerinde, iyi bir öykü anlatıcısı olduğunu kanıtlamış bir yönetmen olan Guédiguian, Jose Antonio Gurriaran’ın ‘La Bomba’ adlı otobiyografik romanından yola çıkmış.

Fetiş oyuncusu olan karısı Ariane Ascaride’e rol verdiği ‘Bir Deli Hikâyesi’nde, senaryoyu Gilles Taurand ile müştereken yazmış.1921’de Talat Paşa’nın Berlin’de Solomon Telirian adlı bir militan tarafından öldürülüşü ve Telirian’ın jüri tarafından suçsuz bulunmasıyla neticelenen mahkeme safhası filmin ilk yarım saatinde, siyah-beyaz bir bölümde anlatılıyor.

Filmin renkli bölümünde ise, 60 yıllık, iki nesillik bir sıçrama ile Marsilyalı Ermeni bir ailenin ASALA militanı oğlunun öyküsünü izliyoruz. Guédiguian, Cannes’da görsel ve yazılı basına filmi hakkında verdiği tüm demeçlerde, taraflarına eşit mesafede davranmaya özen gösterdiğini, aşırı milliyetçi değil, komünist olduğunu söylüyor.

Filmografisinde Ermeni sorunuyla ilgili, ‘Ermenistan’a Yolculuk/Le Voyage en Arménie’(2006) ve ‘Suç Ordusu/L’Arménie du Crime’(2009) gibi filmlerini bildiğimiz Guédiguian’ın son filminin konusundan ve senaryosunun barındırdığı hilelerden bahsedeyim; samimiyeti hakkında kararı siz verin.

Marsilyalı orta halli ailenin reisi, bakkal Hovannes/Simon Abkarian) barış seven bir insandır. Kayınvalidesinin, torununa Türklerden gördüğü mezalimi sürekli anlatmasını tasvip etmez. Ama mağazasının adını ‘Ararat’(Ağrı Dağı) koymuştur. Evinin duvarlarında Ermenilerin öldürüldüğü şehirleri bir arada gösteren haritalar vardır.

TARAFLARA EŞİT MESAFEDE Mİ?

Türk kökenli olduğunu öğrendiğimiz beş kişilik ailede anne Anouch(Ariane Ascaride) ve yetişkin oğlu Aram, artık her şeyin geride kaldığı için Türklere karşı toleranslı olmalarını gerektiğini söyleyen Hovannes’e katılmamaktadırlar.

Nitekim Aram’ın ASALA örgütünün Marsilya kolunun bir militanı olduğunu öğreniriz. Aram Paris’e gidip, Türk Büyükelçisine hazırlanan suikastta başrolü oynayacaktır.

Aram’ın kız arkadaşı Anahit (Razane Jammal) ile yerleştirdikleri bomba büyükelçi ile şoförünün ölümüne sebebiyet veriyor. Yoldan bisikletiyle geçmekte olan tıp öğrencisi Fransız genci Gilles ise ağır yaralanıyor.

1979 yıllındaki bu suikasttan sonra Aram ile Anahit örgüt tarafından,80’li yıllarda ASALA’YA karargâhlık yapan Beyrut’a kaçılılır. Orada planlanan suikastlar, Orly Havaalanında, Madrid’te, Cenevre’de birçok masumun ölümüyle neticelenir. Bu, örgütte ikilik yaratır. Şahinlerin temsilcisi Vrej eylemleri bütün hızıyla sürdürmekten yanadır. Aralarında Aram’ın da bulunduğu karşıtları ise, ayrıldıkları örgütün ölüm tehdidi altında yaşamlarını sürdürürler.

Olayın Fransa boyutunda Paris’teki hastanelerdeki Gilles ve oğulları sürgün hayatı yaşayan Marsilyalı Ermeni aile vardır. Geçirdiği ameliyatlarla hayati tehlikeyi atlatan, ancak iki bacağını kullanamayan Gilles teröristlere karşı kin içerisindedir. Düğün hazırlıkları yapan nişanlısını bile görmeyi reddetmektedir.

Paris’e giden Anouch, sakat kalmasına sebep olan oğlu ve Ermeniler adına Gilles’ten özür dilemek için hastaneye gider. Kovulmasına rağmen Gilles’e kartvizitini bırakır. Yaşama sevincini kaybeden genç adam, ani bir kararla Marsilya’ya gidip Aram’ın ailesiyle tanışır ve Aram’la buluşmak üzere Anouch ile Beyrut’a gider. Roma’da THY bürosuna ASALA’nın düzenlediği bombalı saldırı masum insanları öldürünce, Aram, Vrej ile kavga edip örgütten ayrılır. Ana-oğlunun buluşması Gilles’in Aram’ı affetmesini anlatan final bölümü dramla noktalanır.

GİLLES, TARAF OLMAYAN ÜLKELERİN TEMSİLCİSİ Mİ?

Osmanlı-Ermeni çatışmasında taraf olmayan ülkelerin filmdeki temsilcisi gibi duran Gilles’in Aram’ı ve örgütünü affetmesini, ben senaryonun bir tuzağı olarak görüyorum. “Bakın, kötürüm bıraktığımız bir Fransız bile bizim davamızı haklı görüyor” neticesini çıkaran senaryo, dengeyi sağlamak için Vrej karakterine sarılıyor. Ermeni yönetmen Henri Verneuil, şarkıcı Charles Aznavour gibi kanaat önderlerinin söylemleri Guédiguian’ın ‘Bir Deli Hikâyesi’ndeki kadar sivri olmamıştı.

Bu konuda ‘Ararat’ filmini yapan Kanadalı Ermeni yönetmen Atom Egoyan, senaryosunda tarafsızlığını korumaya daha çok özen göstermişti.

1981’deki ASALA’nın Madrid suikastında sakat kalan Jose Gurriaran’ın anı kitabından yola çıkan film, terör örgütünün yapısını incelerken, militanlar arasındaki  fikir ayrılıklarını da gösteriyor. Ancak Osmanlı’nın mirasçısı oldukları için öldürülen Tük elçilik mensupları için bir şey söylemiyor.

Kariyerinin 19.filmi ‘Bir Deli Hikâyesi’nin Cannes’daki basın konferansında Guédiguian, Ermeni meselesine bakış açısını şöyle özetledi: “Soyadım Guédiguain olduğuna göre, kendimi Fransa’daki Ermenistan temsilcilerinden biri olarak görüyorum. Bu temsilcilikten de gurur duyuyorum. Filistinli ya da Kürt olsaydım, aynı sorumluluğu Filistin ve Kürt sorunu için üstlenirdim. Ermeni kökenli olduğumuza göre Ermeni sorununun emrinde olmam gerektiğine inanıyorum.1915’lerde henüz soykırım terimi kullanılmıyordu. İnsanlığa karşı katliam, ancak 1. Dünya Savaşı sonrasında dile getirilmeye başlandı.

Raphael Lemkin tarafından, 2. Dünya Savaşı sonrasında telaffuz edilen soykırım konseptini Türk Devleti inkâr etti. Bu konuda çevrilen belgeselleri yetersiz bulduğum için, konuyu işleyen bir kurmaca film yapmayı tercih ettim. ASALA’nın 1981 Madrid suikastında kötürüm kalan İspanyol gazeteci José Gurriaran ile bir kitap fuarında karşılaştıktan sonra ‘Bomba’ adlı otobiyografik romanını okudum. Yaşadığı tecrübe filmim ‘Bir Deli Hikâyesi’nin anahtarı oldu”.

İyi yazılmış senaryosu, tıkır tıkır işleyen mizanseni, kusursuz tekniği ve başarılı oyuncu kadrosu ile Guédiguian’ın bu son filmini(önceki filmleri gibi)beğendiğimi söyleyeyim. Oğlunun terörist olduğunu öğrenen bir annenin yaşadığı şoku, usta işi oyunculuğuyla inanılır kılan Ariane Ascaride ve Ermeni asıllı Fransız oyuncularının en ustası olduğunu kanıtlamış Simon Abkarian’ın yanında (adını ilk kez duyduğum) genç oyuncular rollerinin hakkını veriyorlar.

Ancak kasım ayında vizyona girecek bu filmin bizde afişlere çıkacağına pek ihtimal vermiyorum.