Anlatamıyoruz

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
15 Nisan 2015 Çarşamba

Türkçe konuşuyoruz ya da öyle sanıyoruz.

Sokakta, televizyonda, okulda, iş yerinde bambaşka bir lisan oluşturduk. Özellikle televizyondaki haber bültenlerinde canlı yayın bağlantılarında, bize farklı ülkeler ya da şehirlerden bilgiler aktaran spikerlerin ses tonları ve cümle vurguları o kadar yanlış ve o kadar İstanbul Türkçesine uzak ki sanki farklı bir lisanı duyar gibiyiz onlardan.

Sanki Türkçe ikinci dilleri de ana dilleri İngilizceymişçesine farklı tonlamalarla ve tekrarlarla bizi yoruyorlar maalesef. Eskiden haber bülteni sunanların Türkçesi o kadar temizdi ki bizler için bu kişilerin programları birer ders niteliğindeydi. Ses tonları adeta kulaklarımıza kazınmıştı. Şimdi sanki hep aynı kişi konuşuyormuş gibi bir izlenim var ekranlarda. Aynı erkek ve aynı kadın, sürekli aynı yanlışlar ve aynı yanlış vurgularla tekrarlı cümlelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyor adeta.

Bu söylem ve dil beceriksizliğinin yanında zaten alışılagelmiş bir hata da durmaksızın yapılan anlatım bozuklukları… Karşımızdaki bizi nasılsa anlıyor, neden bahsettiğimiz, konunun gidişatından anlaşılıyor diye, özenmeden, dikkat etmeden ya da çok umursamadan kurduğumuz cümleler, bazen yanlış anlaşılmamıza sebep oluyor.

Bu alışkanlık o kadar yaygın ki konuşmanın dışında yazım kurallarını hatta noktalamaları da olumsuz etkiliyor.

Çünkü konuştuğumuz gibi yanlış yazar, yazarken de yanlış ifade eder olduk anlatmak istediklerimizi.

Hele de sosyal medya paylaşımlarının belli karakterlerle sınırlı kalmasının ya da çabuk ulaşma kaygısı taşımasının etkisiyle az sözcükle çok şey ifade etmeye çalışan, bunu becerecek alt yapısı olmadığı için bu işi yüzüne gözüne bulaştıran o kadar çok kişi var ki…  

Gençlerin telefonlarını alıp sohbet bölümlerindeki yazımlarına ve ifadelerine bakın, ne demek istediğimi hemen anlarsınız. İşin tuhaf ve bir o kadar da acı tarafı, onlar birbirlerini anlıyorlar.

Türkçede birçok anlatım bozukluğu sebebi var:  Anlamsal bozukluklar, cümle içinde gereksiz sözcüklerin, anlamca çelişen sözcüklerin kullanılması, sözcüğün yanlış yerde kullanılması, deyimin kalıbının bozulması, anlam belirsizliği, mantık ve sıralama hataları, yapısal bozukluklar, dil bilgisi yanlışlarına dayalı hatalar... 

Örneğin, Çok başım ağrıyor, değil; Başım çok ağrıyor, denmeli. Çünkü ağrı çok olan, baş değil…

Ya da, Cumhurbaşkanı yirmi gün içinde petrol üreten ülkeleri ziyaret edecek, değil; Cumhurbaşkanı petrol üreten ülkeleri yirmi gün içinde ziyaret edecek denmeli. Çünkü yirmi gün içinde petrol üreten bir ülke yok, ziyaret yirmi gün içinde gerçekleşecek, gibi…

Buna benzer yüzlerce, binlerce yanlış yapıyoruz. Üstelik bunu sadece konuşurken yapmakla kalmıyor, yazıya da geçiriyoruz.

Türkçede konuşma dili ile yazı dili aynı değil.

Geliyor, diye yazdığınız bir fiili, r ile vurgulayarak bitirmezsiniz konuşurken. Yazarken ise mutlaka o r kullanılmalıdır, ‘geliyorr’, diye yazamazsınız.

Yazarsanız ya da r’ li şekliyle gereksiz bir şekilde vurgulayarak söylerseniz, siz Türkçeyi yanlış konuşuyor ya da yazıyorsunuz demektir.   

Bu sadece özen ve dikkat meselesi. Dili kaybedersek, her şeyi kaybederiz. Bu iş, çok ciddiye alınmalı.