İnce Memed gitti, destan bitti

Neden sağlamdı İnce Memed? Neden yüzyıllarca okunacak aynı merakla? Sahici olduğu için. Birilerinin gerçek hikâyeleri temel alınarak yazıldığı için.

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
4 Mart 2015 Çarşamba

Cumhuriyetle yaşıt bir edebiyatçıyı pazartesi günü son yolculuğuna uğurladık. Onun yaşadığı bir dönemde yaşamış ve edebiyat tarihinin bu yönüne tanıklık etmiş olmanın onuru kaldı bize.

Yaşar Kemal’in bir edebiyat söyleşisine katılmış, büyük ustanın elini öpmek şerefine nail olmuştum. Öptürmek istememişti, sıkı sıkı kavramıştı elimi, dostça ve babaca sıkmıştı. On beş yıl önceli bu anıdan aklımda kalan en önemli cümle ise şuydu onun dudaklarından dökülen:

“Bu memleketin toprağı asla kurumaz.”

Yazar ve şairlerin en büyük dehası, az sözcükle kurdukları cümlelerin altına gizledikleri hazinelerdir. Onlar bu cümlelerle bir destan yazarlar adeta… Yarattıkları kahramanlar, her gün aramızda yürür, bizimle yemek yer, güler, ağlar, hislerimize ve düşüncelerimize ortak olurlar. Yaşar Kemal bizi yazdı. Anadolu köylerinde, kasabalarında yaşayanların acılarını, gülümseyişlerini, ellerinin toprak kokusunu, yüreklerindeki yara izlerini taşımıştı öykü ve romanlarına… Nobel’e ilk aday gösterilen Türk yazar olmasıyla tarihe geçmişti.

Ama edebiyat tarihinin en güzel, zor, acı ve hüzünlü, bir o kadar da düşündürücü romanlarından birini yazmakla bizim edebiyat tarihimizin en sağlam yapıtaşlarından biri haline gelmişti.

Onun en güzel çocuğuydu İnce Memed.

1947’de yazmaya başladığı bu romanı yarım bırakmıştı. Aradan altı sene geçti, yeniden yazmaya başladı ve bir sene içinde tamamladı satırlarını.

Bu romanı Anadolu’da bir eşkıya olarak yaşayan amcasının oğlunun vurulmasından sonra, ondan etkilenerek yazmaya başladığını söylemişti bir söyleşisinde.

Neden sağlamdı İnce Memed?

Neden yüzyıllarca okunacak aynı merakla?

Sahici olduğu için.

Birilerinin gerçek hikâyeleri temel alınarak yazıldığı için.

Adana’nın Hemite köyünde dünyaya gelen yazar, beş yaşında babasını kaybeder. Evde besleme olarak büyüyen genç vurmuştur babasını ve annesi, bu ölümün intikamını onun almasını bekler. Yapmaz, Yaşar Kemal.

Çevrede ve ailede kim varsa eşkıyadır, yiğittir. Mert ama tehlikeli bir dünyanın içinde büyümenin zorluğundan olsa gerek barut kokusu yerine dağların kokusunu içine çekmeyi tercih eder hayatı boyunca.

Eşkıyalık, bir felsefeye de sahipti aynı zamanda. Bunu bilen ve o dönemde Anadolu’da eşkıyalık yapanları bizzat anlayan biri olarak, o kültürün ve hayatın izlerini anlatırdı tatlı sohbetlerde.

Çok iyi saz çalamayan ama çok iyi atışabilen bir ozan olarak da tarihe geçti.

Annesinin âşık olup, eline sazı alarak yollara düşen, diyar diyar dolaşarak içindeki aşkı anlatan biri olmasından çok korktuğunu da eklemişti bizimle sohbet ederken. Omuzlarını sarsa sarsa gülmüştü bunu anlatırken. Kendinden emin sesi hala kulaklarımda.

Tarih, kültür ve edebiyatı aynı teknede yoğurmuş bir eldir o.

Sayısız ödül sahibidir Yaşar Kemal. Bunları merak ederseniz, internetten araştırabilirsiniz.

Ama onu asıl ödüllendiren, ardından milyonların akmasıdır bana göre.

Ötekileşmenin ve ötekileştirmenin karşısında sapasağlam durarak, ‘sarı sıcak’ bir dille anlattığı insan sevgisidir onu ölümsüz yapan.

92 yıllık ömrüne sığdırdığı sayısız mücadeleden en önemlisi, insan sevgisini her şeyin üstünde tutmak olmuştur.

İnce Memed gitti, destan bitti.

Şimdi yazdıklarını okuyarak o ve onun gibilerin değerini bilmekle işe başlamalı…