Müziği barıştan geçen usta kemancı Ani Schnarch

1-2 Mart tarihlerinde CRR’de gerçekleşen ‘Dünyanın Kemanları Festivali’nin teması ‘Akdeniz Ülkelerinde Kemanın Hikâyesi’ idi. Farklı ülkelerden müzik üstatlarının katıldığı etkinliğin önemli konuklarından biri de üç ülkenin insanı, Romen-İsrail-İngiliz, ünlü keman sanatçısı Prof. Ani Schnarch idi. Kendisiyle İstanbul’da kaldığı otelde, keyifli bir söyleşi yapma fırsatım oldu

Elda SASUN Sanat
4 Mart 2015 Çarşamba

Elda Sasun


Festivale, özel keman koleksiyonunu getiren Amnon Weinstein’ın yanı sıra Ürdün, Lübnan, İsrail ve Türkiye’den birçok müzisyen de katkıda bulundu.

Ani Schnarch, birçok prestijli ödülün sahibi, kuşağının heyecan verici ve çok yönlü kemancılarından biri olarak tanınıyor. Yoğun konser programının yanı sıra kendisi aynı zamanda Londra Kraliyet Müzik Okulu’nda eğitim veren bir profesör. İsrail’deki ünlü müzik merkezi Keshet Eilon’un kurucusu, fakülte üyesi ve sanat danışmanı olan sanatçı, Avrupa, ABD, İsrail, Kanada, Japonya’da ‘master class’ ustalık sınıfları veriyor. Sohbetimizde müzik sevgisi, Romanya yılları, göç, keman, yaşam, festivaller, kadın sanatçı olmak ve ‘şalom’dan yani barıştan söz ettik.

Sizi nasıl tanıtmamı isterseniz?

Gazetenizin ismi Şalom, yani barış. Ben de kendimi her şeyden önce barış yanlısı bir kişi olarak görüyorum. Barışa inanan bir insanım ve her başlangıcın oradan geçtiğini düşünüyorum. Karşılıklı saygı, değer, birliktelik barıştan geçmeli. Benim için çeşitli ülkelerden, çeşitli insanların müzik ilişkileri de bu açıdan kaynaklanan bir bakış açısı. Müzik sayesinde birleşen eller… 1993 yılında, Oslo’daki barış görüşmelerinden hemen önce Lübnanlı bir flütçüyle birlikte, onun davetlisi olarak konser vermiştik; bu oldukça yenilikçi, barış amaçlı bir etkinlikti. Amacımız beynelmilel bir lisan olan müzikle yeni bir barış sembolü yaratmak, ‘beraberlik’ mesajı vermekti.

Weinstein, Schnarch ve Sasun



Romen, İngiliz ve İsrailli olarak tanıtılıyorsunuz. Bunlardan en çok hangisi sizsiniz?

Her üç ülkeye de aidiyetim var. Romanya’da doğdum. Romen’im, 17 yaşında kadar orada yaşadım, okula gittim. Bunu hiçbir şekilde inkâr etmek istemem. Doğduğum senelerde, Romanya’da yaşam çok zor şartlar altında idame ediliyordu. Tek bir odamız vardı, hep birlikte uyuyorduk, doğru dürüst banyo ve mutfak yoktu. Sevgili annem beni hep başka bir ortamda büyütmeyi hayal ediyordu. Günün birinde uzaktan, bir komşunun bahçesinden duyduğu keman sesiyle benim de müzikle ilgilenmem gerektiğine karar verdi. Annem-babam birbirini çok seven ve sayan, aşkları dillere destan bir çiftti. Her ikisi de birbirlerine rastladıklarında anne ve babalarını kaybetmiş iki yalnız çocuktular. Beni Bükreş’teki müzik okuluna yazdırmaya karar verdiklerinde kemanın hayatımızı bu kadar değiştireceğini tahmin etmemiştim. Beni müzik eğitimine iten kişi annemdir ve işte bu sebepledir ki, keman çalıyorum, ‘kemancı’ oldum.

Müzik sevgisi böyle mi başladı?

Aslında o yaşlarda kim kemancı olmak isterdi… Bale öğrenmek istiyordum, dansçı olmayı hayal ediyordum. Her gün saatlerce keman çalmak hiç de sevilecek bir olay değildi. Her şeye rağmen çok çalıştım. 14 yaşına gelince de kendi odam olan yeni bir evimiz vardı. Yeni bir mahalleye taşındık.

Okulda çok başarılı bir öğrenciydim; hiçbir dalda zorlanmadım, matematikte bile notlarım iyiydi. 1974 yılında ailece İsrail’e göç ettik. 17 yaşında bir genç kız ve yeni ufuklar…

Neden birdenbire 1974’te?

Ailem Romanya’dan ayrılmayı 1958’den beri düşünmüş. Ancak çıkış izni almak mümkün değildi. Bükreş’ten ayrıldığımızda, uçak Ben-Gurion Havaalanı’na inene kadar oraya doğru uçtuğumuzdan bile emin değildik (kocaman bir gülümseme). Yolculuk boyunca, uçak rota değiştirebilir endişesi son ana kadar bizi hiç terk etmedi. Be Shaa Tova (hayırlısıyla) uçak alana inince hepimiz derin bir nefes aldık.

1974 sonrası aile yeni bir hayata alışırken sizin müzik hayatınızda ne gibi değişimler oldu?

Çok değerli hocam Felix Andrievsky’yi İsrail’de tanıdım. Bana 13 sene emek verdi. Kendisiyle Tel Aviv Üniversitesi, Rubin Müzik Akademisi, Londra Kraliyet Müzik Koleji ve diğer müzik okullarında eğitim aldım. Hocam, müzik alanında kendimi serbest ve özgür hissetmemi sağlayan kişidir. “Bu müziktir Ani, istediğin gibi, kendi tarzını bulacaksın” dedi. O andan itibaren güven ve hürriyet anahtarını adeta elime vermiş oldu. Sadece hoca, eğitmen değil, ailem oldu, beni büyüttü. Ben de kendi öğrencilerime onun gibi davranmaya çalışırım.

Hürriyet anahtarıyla tam olarak neyi kastediyorsunuz?

Hocam, hayat felsefemi değiştirdi. Romanya’daki büyütülme şekli ve katı kurallı eğitimden sonra müzik sayesinde hürriyeti, hayal etmeyi, üretken olmak için yeni düşler, amaçlar kurabilir olmanın mümkün olduğunu öğretti bana. Romanya’da her şey bize dikte edilir, ne yapılması gerektiğini başkalarından duyar, kararları onlar verirdi. İngiltere’deki iki sene eğitim de çok yararlı oldu.

Londra’ya nasıl gittiniz?

Hocam Felix, Yehudi Menuhin ve Isaac Stern’den yetenekli talebelerini kendilerine Londra’ya getirmesi için davet aldı, böylece beni onların yanına götürmeye karar verdi.

Keshet Eilon Müzik Okulu sizin kurduğunuz bir merkez; bize nasıl yola çıktığınızı anlatabilir misiniz?

Konsept, İsrail’de olmayan, ‘master’ kursları olan bir yer açmaktı. Yetenekli gençlerle ilgili bir merkez kurmak istedik ve birçok yöreyi ziyaret ettik. Sde Boker’e, Sina Çölü’ne yakın yerlere yolladılar ama tahmin edersiniz ki, çöl ortamı müzik aletleri için hiç iyi bir iklim ortamı değildi. Ben talebeyken eksik olan her şeyin orada olmasını istiyordum. Galil’deki Kibutz Eilon’a geldiğimizde Amnon Weinstein ile beraberdik. Birlikte kocaman bir “woaaw” dedik ve işte bu yerel hayranlıktan sonra merkez yola çıktı. Amnon Weinstein ve Gilad Shiva’yla tam 25 sene önce…

Bu merkez ismini Kibutz Eilon’dan aldı, ya Keshet eki?

Bu yere tam istediğimiz anlamı verdi. Bir şeyleri birbirine bağlayan köprü, renkli bir müzik yelpazesi olacak sembolik bir isim.

Tam bunları konuşurken Amnon Weinstein yanımıza yaklaştı. Ani hemen kalktı ve onu da yanımıza davet etti. Bu sıcak ve samimi sohbet daha çok uzayabilirdi ancak birazdan CRR’de prova vardı.

Ayrılmadan önce hem kemancı, hem hoca-eğitmen ve danışman Ani’ye “İstanbul’u tanıma fırsatınız oldu mu, düşünceleriniz nedir?” diye sordum.

“Buraya üçüncü gelişim fakat maalesef ‘work, work, work’ (çalışma,...), çok yer gezemiyorum, çalışma, çalışma, çalışma… Her şeye rağmen şehir bana genç, canlı görünüyor. Çok inşaat var, inşallah bir gün ailece gezeceğiz. Shalom ve Leitraot /  Tekrar görüşmek üzere.”