Fanatik

İsrailli spor yazarı Liel Leibovitz, Ortadoğu’da yaşanan karmaşanın fitilini ateşleyen iki olaydan biri olan 15 yaşındaki Muhammed abu Khadir’in yakılarak öldürülmesi konusuna ışık tutuyor. Leibovitz, Beitar Jerusalem’in ultra fanatik taraftar grubu La Familia’ya daha derinden bakılması gerektiğini söylüyor

Vedat LEVENT Spor
16 Temmuz 2014 Çarşamba

Yeşiva öğrencisi masum üç gencin öldürülmesi, İsrail toplumunda büyük infiale sebep oldu. Bunun bir intikam hareketine dönüşmesinden ve bölgede bir kez daha savaş ateşini yakmasından korkuluyordu. Korkulan maalesef gerçekleşti. On beş yaşında Filistinli bir genç, aynı üç Yahudi yaşıtı gibi nedensiz yere vahşice katledildi. İsrail polisi failleri sıkı bir takipten sonra yakaladı. Altı kişiydiler, gençtiler, eğitimsizdiler... Bir ortak yönleri daha vardı. Beitar Jerusalem’in La Familia taraftar grubunun birer üyesiydiler.

La Familia, birkaç bin kişinin üye olduğu, Arap düşmanlığı ve etrafı yakıp yıkmaları ile bilinen bir taraftar grubu. Olayın faili olan altı kişi, polisin açıklamasına göre futbol ile alakalı bir yürüyüş sonrası Abu Khadir ile karşılaşıyorlar ve onu yakarak öldürüyorlar.

La Familia’nın ülkeye verdikleri zararlar saymakla bitmiyor. Kendi tribünlerinde sürekli kavga çıkarıp kendi taraftarlarını dövmeleri artık alışılmış durumlar.

1990’ların sonunda Maccabi Tel Aviv ile oynadıkları şampiyonluk maçını kaybettikleri gün yaptıkları hâlâ İsrail kamuoyunun zihinlerinde. Maçın oynandığı Ramat Gan Stadı’nda son düdük çaldıktan sonra La Familia önderliğinde galeyana gelen binlerce Beitar taraftarı, stadın yanındaki dönemin en büyük alışveriş merkezine daldı ve etrafı ateşe vermeye, dükkânları yağmalamaya başladı. Atlı polisler olay yerine geldiklerinde onlara da saldırdılar. Polisleri dövmek yetmedi, atları da yumrukladılar.

2012 yılında kulüp iki Çeçen futbolcu transfer etti. Oyuncular her çıktıkları maçta kendi taraftarları tarafından yuhalandılar.

La Familia üyeleri, maç çıkışlarında rakip takım taraftarlarını bıçakla tehditten, soymaktan, yaralamaktan defalarca göz altına alındılar.

Genç Muhammed’in öldürülmesinden evvel gerçekleştirdikleri en yıkıcı olay ise, kendi kulüp müzelerini yine kaybedilen bir maç sonrası, 2013 yılında, takımın kötü gidişatına duydukları tepki sebebiyle yakmalarıydı. Kulübün tüm tarihi bu yangında kül oldu.

Bu olay sonrasında takımın hocası şu açıklamayı yapmıştı: “Bugün bina yakanlar, yarın insan yakarlar. Derhal bu gruba karşı önlem alınmalı.”

İsrail polisi bu vandalizm sonrası çetenin tüm elebaşlarını yakaladı ve yargı önüne çıkardı. O dönem İsrail Spor Bakanı Limor Livnat şu açıklamayı yapmıştı: “Polise suçluları bu kadar kısa sürede yakalayabildikleri için teşekkür ederim. Beitar’ın on binlerce taraftarı ve İsrail halkı, aşırı bir taraftar grubunun ırkçı ve saldırgan tutumlarıyla kendi kulüplerine yarardan çok zarar getirdiklerini bu olayla bir kez daha tanık oldu.”

Fakat yine fanatizmin önü alınmadı!

Bir tarafta üç masum İsrailli, diğer tarafta bir masum Filistinli vahşice katledildi. Henüz 18’lerinde bile değillerdi.

Kıvılcım, yangına döndü, olan yine masum halklara oldu.

Yine bazı politikacılar nemalanmadıkları tarafa ‘katil’ diye bağırıp ‘fanatikçe’ oy toplamaya çalışacak.

Yine bazı gazeteciler nereden nema gelirse, o tarafı tutacak. Hiçbir araştırmaya gerek duymadan, gerçekleri bilmeden ‘fanatikçe’ halkları galeyana getirecek.

Hiç kimse birkaç delinin kuyuya attığı taşı çıkarmayacak, hiç kimse birbirini anlamaya çalışmayacak. Olan masum canlara olacak.

Yine fanatizm kazanacak.

Fanatizmi yok etmedikçe çözüm elde edilmez...

İster Ortadoğu’da olsun, ister futbolda...