19. İstanbul Tiyatro Festivali-4: ŞAHİKA’nın ‘şahika’sı ya da GERGEDANLAŞMA 2.014

Studio Oyuncuları’nın Tiyatro Festivali’nin kapanış gösterisi olarak, genç yaşta vefat etmiş olan oyuncuları Telma Berberyan’ın anısına sahneledikleri ‘Gergedanlaşma 2.014’ Şahika Tekand’ın oyunculuk yöntemine yönelik araştırmalarının başlarında yazıp yöneterek sahnelemiş olduğu, ‘Gergedanlaşma’ adlı oyunun yeniden ele alınmış, aradan geçen 25 yıl boyunca yöntemin kendisi gibi gelişerek evrilmiş nefes kesici bir yorumu

Erdoğan MİTRANİ Sanat
25 Haziran 2014 Çarşamba

1959’da doğan Şahika Tekand, hukuk fakültesini yarıda bırakarak, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü Tiyatro Anasanat Dalı Oyunculuk bölümüne geçmiş, mezun olduktan sonra aynı dalda doktora da yapmış.

Gizemli güzelliğinin ve sağlam oyunculuğunun öne çıktığı birkaç dakikalık bir performansın etrafında bütün ‘Anayurt Oteli’ni inşa etmiş olan Ömer Kavur haricinde, 1984’de tiyatro ve sinema oyunculuğuna başlayan Tekand’ın sinemamızda değeri pek anlaşılamamış.

Üniversitede oyunculuk dersleri veren Tekand, 1988’de Studio adıyla bir oyunculuk atölyesi kurmuş. 1990’da eşi Esat Tekand’la birlikte adını Studio Oyuncuları olarak değiştirdikleri bu toplulukta yazdığı, oynadığı ve yönetmenliğini yaptığı çok sayıda oyun sergilemiş. Gösteri sanatlarında, özellikle de oyunculuk sanatında ‘çağdaş olan’ın araştırılması ve uygulanması ilkesiyle yola çıkan topluluk, yurtiçi ve yurtdışında pek çok uluslararası festivale davet edilmiş, Avrupa’nın en dikkat çeken tiyatrolarının arasına girmiş.

Burada bir parantez açarak, Esat ve Şahika Tekand’ın Studio Oyuncuları ile Naz Erayda ve Kerem Kurdoğlu’nun 1991’de kurmuş oldukları Kumpanya’nın günümüz Genç İstanbul Tiyatrosu’nun oluşmasında oynadığı rolün öneminden söz etmeyi tiyatromuz adına bir vefa borcu olarak görüyorum.

Sinema Tarihi derslerimde, Amerikan Bağımsız Sinemasının Robert Redford’un Sundance Film Festivaliyle başlamış olduğu kanısının en azından eksik olduğunu, bu akımın asıl babasının John Cassavetes olduğunu ve yıllar önce çektiği filmlerin Sundance’e yol göstermiş olduğunu hep söylemişimdir. Benzer bir şekilde, Genç İstanbul Tiyatrosu’nun öncüsü hiç şüphesiz DOT’dur ama, DOT’un temsil ettiği çağcıl, öncü ve aykırı tiyatronun alt yapısını, bu tarzın oyunculuk kuramlarını oluşturarak, bu ‘yeni’ tiyatroyu anlayabilecek ve tadını çıkarabilecek izleyici kitlesini yetiştirerek DOT’un kuruluşundan on beş yıl öncesinden önünü açanlar, Studio Oyuncuları ve Kumpanya’dır.

Studio Oyuncuları’na dönersek, Tekand’ın yazarlık, oyunculuk, yönetmenlik dışında çok önemli bir yeteneği daha var; eğitmenlik. 20 küsur yıllık çalışma sonucunda geliştirerek ‘Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi’ adını verdiği sistemle çok sayıda oyuncu yetiştirmiş, son yıllarda içler acısı bir zavallılığa düşmüş olan Şehir Tiyatroları’nda bile iki yıl önce Beckett’in ‘Play /Oyun’unun olağanüstü yorumuyla bir mucize yaratmış olan Tekand, bu oyunla ilgili bir söyleşide yöntemini şöyle anlatmış: “Benim stüdyoda yaptığım çalışmalar sonucu vardığım bir yöntem... Bu da aslında basit birşey, tiyatronun zaten özünde varolan ‘oyun’ kavramı üzerine gelişiyor. En geleneksel metni bile elime aldığımda bu bir çocuk oyunu, kumar oyunu, kare bulmaca olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum sonra bu fikrin üstüne teatral olanı yerleştiriyorum. Burada oyunculara şöyle bir görev düşüyor, hem oyun oynayan yani kare bulmacayı çözen ya da onun parçası olan insana dönüşüyor, hem aktör olarak sahnede bulunuyor, hem de sahneye getirdiğim riskler gerçek olduğu için insan olarak aynı anda bütün koşullara maruz kalmış oluyorlar. Bu da çok inandırıcı bir süreç yaratıyor. Bu da demek oluyor ki oyuncular sahnede bir sürü zorluk yaşıyor ve hepsi o anda, sahne üstünde gelişiyor.”

Yöntem güzel; okunduğunda ilginç de geliyor ama sonuç? Sonuç şu ki, son yıllarda, genç tiyatrolarımızda hepsi üst düzey oyunculuk sergileyen gençlerin arasında hangisi beni gerçekten heyecanlandırmışsa, eğitim geçmişini araştırdığımda karşıma hep Şahika Tekand çıkıyor.

Studio Oyuncuları’nın 19.İstanbul Tiyatro Festivali’nin kapanış gösterisi olarak, genç yaşta vefat etmiş olan oyuncuları Telma Berberyan’ın anısına sahneledikleri ‘Gergedanlaşma 2.014’ Tekand’ın oyunculuk yöntemine yönelik araştırmalarının başlarında yazıp yöneterek sahnelemiş olduğu, ‘Gergedanlaşma’ adlı oyunun yeniden ele alınmış, aradan geçen 25 yıl boyunca yöntemin kendisi gibi gelişerek evrilmiş nefes kesici bir yorumu.

‘Gergedanlaşma 2.014’den söz etmeden önce, İonesco’nun ‘Gergedan’ını anımsamak gerekli. 1909’da Rumen bir baba ve Fransız bir annenin oğlu olarak Eugen Ionescu adıyla Romanya’da doğan, II.Dünya Savaşı yıllarında çocukluğunun büyük bir kısmını geçirdiği Fransa’ya yerleşen Eugène Ionesco, İrlandalı Samuel Beckett’le beraber Absürd Tiyatro’nun babası kabul edilir. Yaşarken klasikler arasına girmeyi başaran, yazdığı 30’dan fazla oyun Fransa ve Fransa dışında büyük başarılarla sahnelenen Ionesco, Absürd Tiyatro tanımlamasını kısıtlayıcı bulduğunu, anlamsızın ve anlaşılmazın eşanlamlısı olan absurde’e karşın, yaşamın olağandışılığının getirdiği hayranlık ve korku duygularını da içeren insolite’i tercih ettiğini ve oyunları için absurde=saçma, anlamsız yerine insolite= alışılmadık, tekinsiz nitelemesini daha uygun gördüğünü söylemiştir ki bu yönüyle Ionesco’nun tiyatrosu surréalisme=gerçeküstücülük’e de yakın durmaktadır.

Çevresinin, en yakın arkadaşlarının ve yavaş yavaş bütün vatandaşlarının Romanya’da 1930’larda kök salmaya başlayan faşizme teslim olmalarına şahit olan, ikinci vatanında işbirlikçi Vichy Hükümetinin Hitler’den fazla Hitler’ci kesilmesini yaşayan Ionesco, Nazi dehşetini, ünlü oyunu ‘Rhinocéros/ Gergedan’da irdelemişti. Bir taşra kentinin büyük meydanından bir gergedanın geçmesiyle başlayan, giderek herkesin tıpatıp birbirine benzeyen bu hayvanlara dönüşmesi, gergedanların önlerine çıkan her şeyi ezerek ve yok ederek caddelerde garip homurtularıyla inleme ve öfkeyi andıran marşlar söyleyerek dolaşmalarıyla gelişen ‘Gergedan’, giderek bütün kurumların gergedanlaşmaktan paylarını almasıyla sonuçlanır.

Şahika Tekand’ın 1970 sonrası sanat anlayışının yanı sıra, günümüzün anlayışıyla mücadele eden ‘Gergedanlaşma’sı, bu kez farklı bir tek tipleşmeyi, günümüz insanının ötekileşme ve farklılaşmadan korkusunu; düşüncelerinde, zevklerinde, estetik arayışlarında kişisellikten uzaklaşarak, bireyleri birbirinin hemen hemen aynı olan sürülere dönüşmesini hicvediyor.

Oyun başladığında izleyicileri, dekor ve kostümlerini Esat Tekand’ın tasarladığı oyun alanının fonunu tamamen kaplayan üç katlı bir konstrüksiyonda oturan 48 kişilik bir koro karşılıyor. Sırtlarında gergedan boynuzu olan, siyah cübbe giyen, magazin haberlerinin botokslu dudakları ve estetikli burunlarıyla birbirinin tıpatıp benzeri ‘ikoncanları’ gibi aynı maskeyi takan bu kızlı erkekli koro, bir gergedan boynuzuyla simgelenmiş olan ve ödülü ‘gergedanlaşma /sürüye katılma’ olan oyunların jürisi olacaktır.

Şahika Tekand bu koroyu, farklı bireylerden oluşmuş, benzer de olsa kişisel düşünceleri olan bir grup değil de sanki kopyalanmış, klonlanmış bir sürü gibi yönetmiş. Öyle bir birliktelik oluşturmuş ki Gergedanlaşma 2.014, koro elemanlarının sesleri ve bedenleriyle, tek ses olarak konuşurken, hatta gerektiğinde mevcut düzeni bozarken bile oluşturdukları müthiş uyum için bile defalarca izlenmeyi hak ediyor.

‘Gergedanlaşma’nın asıl amacı, sahne önündeki -tabii ki maskeli ve cübbeli- iki yöneticinin vurmalılarla yönlendireceği ‘oyun’lardır. Sahneye gelen her oyuncunun, sahne üzerine yerleştirilmiş oyun aletleriyle belirlenen oyun alanının içinde, bu aletlerden biriyle oynamak zorunda olduğu belirli bir oyunu ve bu oyunun kendine ait kuralları vardır. Seksek, denge veya koşu gibi oyunların oyuncuları olarak karşımıza çıkan maskesiz oyuncular, oyunlarını bu kurallar içinde devam ettirerek boynuzu, maskeyi yani kişiliksizleşmeyi hak etmek için yırtınmaktadırlar. Sınırlarının belli olması ve yapılarını gizlemeyen biçimleriyle bu oyunlar Tekand’ın Performatif Sahneleme ve Oyunculuk Yöntemi’nin temelini oluşturmaktadırlar.

Vurmalıları ve oyunların akışını sahnenin sol başından yöneten Tekand, son oyuna eşlik ederek Rhinocéros /Gergedan’ın gergedanlaşmaya direnen tek kişisi Beranger’ye seslenecek ve Gergedanlaşma 2.014, Ionesco’ya koca bir selam göndererek bitirecektir.

Oyunu izlediğim gece topluluğun tamamı, oyun bittiğinde kopan ve dakikalarca devam eden coşkulu alkışlara maskelerini çıkarıp yeniden bireyleşerek selam verdi. Sahnedeki o altmış küsur genç insanın merkezinde, yılların neredeyse değiştirmediği fiziği ve enerjisiyle o yarı yaşındaki gençlerden de genç duran Şahika Tekand, gözlerinin içi gülerek seyircilere selam veriyor, arada dönüp korosunu da alkışlıyordu...

Gergedanlaşma 2.014, metninin söyleyebileceklerini aşan, ancak seyrederek algılanabilecek olağanüstü bir performans. Yarışmacıların oyunları, hem üst düzeyde oyunculuk, hem pantomimci ya da soytarıda bulunabilecek hınzır ve ince mizah yeteneği, hem de olimpiyatlarda yarışacak sporculara lâyık bedensel kapasite gerektiren birbirinden zorlu çalışmalar. Oyunu izlemek, yıllardır kendime sorduğum “bir başına bir kadın, nasıl böyle olağanüstü bir tiyatro eğitimi vererek bu kadar çok üst düzey oyuncu yetiştirebiliyor?” sorusunu da bir bakıma cevaplamış oldu. ‘Nasıl’ını öğrenmemiş olsam bile Şahika Tekand’ın yöntemiyle neler yapılacağını görmüş oldum.

Gergedanlaşma 2.014, önümüzdeki mevsimin en önemli tiyatro olaylarından biri olmaya aday. Studio Oyuncuları’nın Nişantaşı’ndaki sahnesinin ne yazık ki bütün koroyu alamayacağını söylediğimde Tekand, koroyu iki guruba ayıracağını, grupları dönüşümlü olarak sahneye çıkararak ‘sıcak’ tutacağını ve uygun mekân bulduğunda oyunu koronun tamamıyla sahneleyeceğini söyledi.

ENKA Kültür Sanat Buluşmaları’nın açılışı, 1 Temmuz 21.15’de okulun İstinye’deki Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda Gergedanlaşma 2.014’le yapılıyor. Oyunu görkemli korosunun tamamıyla izlemek için bu sezonun son fırsatı. Sakın kaçırmayın derim. Hepinize iyi seyirler.