Metsora - Kendini bilmek

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
2 Nisan 2014 Çarşamba

Tsaraat rahatsızlığının mesajında önemli bir tema vardır. Konuşma ile ilgili olan, dedikodu, iftira ve benzeri günahların cezası olarak gelen bu rahatsızlığa yakalanarak, derisinde renk değişimini gören bir kişinin, vakit kaybetmeden bir Koen’e gelerek bu değişikliği ona göstermesi gerekir. Değişikliğin ne anlama geldiği konusundaki statüyü belirlemek Koen’e düşer ve yetki bununla sınırlı değildir. Bir Koen, durumu değerlendirdikten sonra, ağzından çıkan bir kelimeyle adamı Tame (manevi saflığını geçici olarak kaybetmiş kişi) ilan edebildiği gibi taor yani halen saf durumda da tutabilir.

Fiziksel belirtileri olan Tsaraat, kesinlikle bulaşıcı bir rahatsızlık değildir. Öyle ki, Tora, tüm belirtiler bu rahatsızlığı gösterse bile, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi Koen’in bu kişiyi Tame ilan etmeyebileceği bazı istisnai durumlardan bahsetmektedir. Örneğin bir damat, evlendiği hafta içinde Tsaraat belirtileri gösterirse bile, Koen onu Tame ilan etmez ve damat da cemaat dışına izole olmanın vereceği utançtan kurtulmuş olur. Rahatsızlık bulaşıcı olsa bunun mümkün olmayacağı ve hastanın vakit kaybedilmeden izole edilmesi gerekeceği açıktır. Tora açık bir şekilde ifade etmektedir: “Yara onun üzerinde olduğu sürece, Tame olarak kalacaktır. Tame olduğu için yalnız oturmalı ve yaşam yeri kamp dışında olmalıdır” prosedür bu yöndedir.

Basit bir soru… Bu hastalığa sebep olan şey, kişinin antisosyal davranışı ise, adam neden kamp dışına atılmaktadır? Halkın içinde kalıp biraz utanç duyması, bir yandan da toplumsal alışverişlerle kendisini geliştirmesi daha iyi olmaz mıydı? Bu yalnızlık onun bu toplumsal rahatsızlığının tedavisinde ona ne sağlayacaktır?

Adam uçak biletini alır. Bu yolculuk konusunda çok heyecanlıdır ve havaalanındaki görevliden pencere kenarında bir yer ister. Fakat neden bilinmez, görevli onu istemediği koridor kenarına yerleştirir.

Yolculuk boyunca adam yerinde bir türlü rahatça oturmaz, sürekli kıvranır ve varış noktasında ilk iş olarak uçak şirketinin şikâyet bürosuna gider.

“Ben açık bir ifadeyle pencere kenarında bir yer istemiştim!” diye bağırmaya başlar. “Oysa sizin o kendini bilmez görevliniz, bana pencere kenarı vereceğine, gidip koridora attı! Şu rezalete bakın! Aklınız alıyor mu? Ben ve koridor.”

Halka ilişkiler görevlisi ise fazla renk vermez. Adama basit bir soru sorar: “Pencere kenarında oturan bir yolcuya yer değiştirmeyi teklif ettiniz mi?”

“Hayır! Bu mümkün değildi!”

“Neden mümkün olmasın?”

“Çünkü pencere yanındaki koltukta bu teklifi yapabileceğim kimse yoktu! Koltuk boştu işte!”

Rabi Yaakov Kamenetsky, kitabı Emet Leyaakov’da şu açıklamayı yapar: İnsanlar genelde kendi yanlış davranışlarının suçunu başkalarında bulurlar. Gerçeği söylemek gerekirse, Tsaraat’a yakalanan bir kişi, bir Koen’e görünmeyerek ya da renk değiştirmiş kıllarını tıraş ederek, söz konusu izolasyonu bertaraf edebilir. Fakat böyle bir kişi başkalarına görünmek de istemeyecektir. Bu durumda kendisini evine hapsetmiş, ellerini birbirine bağlayıp dişleriyle tutan garip birinden farkı kalmayacaktır. Kaçmamak için kendi kendisinin nöbetçisi olmak zorundadır başka şansı yoktur.

Özde, Tsaraat lekesi, Tanrısal bir “uyan – kendine gel” çağrısıdır. Bu, Tanrı’nın bir kişiye, bazı şeylerin yolunda olmadığını bildirme şeklidir. Bu mesaj kişiseldir ve kişisel olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, yalnızlık içinde, Tsaraat’lı kişi oturur ve tam olarak neyin düzeltmeyi gerektirdiğini derin derin düşünür. Bir kişi kendisini düzeltecekse, düzeltmesi gereken noktayla ilgili suçu başkalarına atabileceği bir ortamda bulunmaması daha doğrudur. Eğer sahte kibir ve sosyal yalancılık engellerini ortadan kaldırmayı gerçekten istiyorsa, kendi işini kendi görmelidir; bunu başkalarının yapmasını beklemek ona bir şey sağlamayacaktır.