Siper mektupları

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
26 Mart 2014 Çarşamba

Mart ayı demek, Çanakkale demektir biraz da... Okullarda tarih ve edebiyat derslerinde başlar bugünün ön hazırlığı. Sanki yeni yaşanmış gibi farkındalık kazandıran, heyecan uyandıran; o gün zafer kazanılmasaydı, neler yaşanırdı, diye düşündürüp tüyler ürperten bir dönem olduğu için olsa gerek, başka bir duyguyla bekleriz o günü.

Nusrat mayın gemisi, Seddülbahir, Anafartalar...Bu sözcükler, o günlerin şifreleri gibidir adeta ve tabii Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal...Çanakkale’yi geçilmez kılan en büyük komutan...Siperdeki resmiyle zihinlerimize kazınan Mustafa...

Mektup, en özel edebi tür... Eski mektupların tozlu, heyecanlı, mahrem, sevinçli ve bir o kadar da hüzünlü tarafları vardı. Bilgisayarın birkaç satırına sıkıştırılmamış, adresleri otomatik bulunmayan, çoğu zaman gideceği yere adresi bile olmadan elden ulaşan mektuplar... Aşkı, hayatı, sevgiyi, hasreti, savaşı anlatan mektuplar... Onu edebiyat tarihi anlatmasa da edebi yapan tarafı, insanların en güzel ifadeleri mektuplarda kullanmasından herhalde. Sevdiklerine kalplerinin kapılarını sonuna kadar açmaları ve sonradan bir zarfla kapamalarından... Anılar ise anmaktan hoşlanılan zamanları ölümsüz kılan türler. İkisi birleşince ortaya geçmişi bugüne taşıyan kitaplar oluşuyor.

Prof. Dr. Mimar Necati İnceoğlu’nun kaleme aldığı Siper Mektupları işte böyle sıcak, etkileyici ve özel bir kitap... Necati İnceoğlu Hoca’yla Ocak 2014’te tanıştım. Konumuz kitap değildi ama söz dönüp dolaşıp hayatı anlatmaya gelince bana satırlara döktüğü duygu ve düşüncelerinden söz etti. Sayısal alanda başarılı olan bazı yaratıcı kişiler gibi o da yazar ve ressam olmasıyla diğer mimarlardan farklı ve ayrıcalıklı bir yere sahip... Sayısız mimar yetiştirdiği, çok fazla sayıda başarılı projenin altına imza attığı gerçeğinin yanında, tarih kitaplarında adı savaş olarak geçen bir dönemi, anı ve mektuplarla anlatmayı seçmiş olması da çok önemli...

Siper Mektupları, Çanakkale Savaşları sürecinde ve Birinci Dünya Savaşı’nda Türk cephelerinde savaşan askerlerin anılarını anlatan hem düşündüren hem öğreten bir kitap. 25 Nisan 1915’de Arıburnu ve Gelibolu yarımadasının güneyindeki Seddülbahir Cephesi’nde başlayan ilk çıkarmada ve Anafartalar Cephesi’nde yaşananlar kitabın konusunu oluşturuyor. Kitaptaki anıların birçoğu Cahit Önder’in “Yaşayan Çanakkale Gazileri” İbrahim Sorguç’un anıları ise “İbrahim Sorguç’un Anıları-Kaybolan Filistin” isimli kitaplarından derlenmiş. Anzak ve İngiliz askerlerinin mektup ve anıları ile Alman askerlerinin anıları kitap olarak yayımlanmış farklı eserlerden alınmış. Kitabın en güzel tarafı da mektup ve anıların bir bölümünün gerçekten savaşa katılmış askerlerin ağzından aktarılıyor olması...

Hem anılardan hem mektuplardan hem de tarihi dipnotlardan yararlanılarak yazılmış bu kitap, o döneme ışık tutması ve savaş kavramının nasıl bir cinayet olduğu, nasıl zorluklar ve insanlık dışı durumlar içeren bir mecburiyet olduğu hakkında bize somut örnekler vermesiyle de önemli...

Savaşları yazmak zordur.

Savaşlar iki tarih arasına sığdırılmış yıllardan ibaret değildir çünkü.

Hele ki o savaşlar bizim Çanakkale gibi büyük bir zafere ya da Birinci Dünya Savaşı gibi korkunç bir kayba sürüklemişse insanları... Gündüz ve gece kadar birbirinden ayrı sonuçları olan ama aynı tarih aralığında anılan bu iki savaşın hikâyesini okumak isterseniz Siper Mektupları’nı alın. Anne babaysanız, oradaki hikâyelerden anlatın çocuklarınıza. Öğretmenseniz, kitaptaki bazı pasajlar üzerinden anlatın konunuzu. Tarih bir ilim değil bilimdir. Bunun sebebi de yalnızca kronolojik olması değildir, vak’anüvistlerin kayda geçtikleridir. Necati İnceoğlu gibi yazarlar, dünü araştırıp bugüne taşıyan yeni vak’anüvistlerdir bana göre.

Necati İnceoğlu, Ulus Özel Musevi Lisesi’nin mimarıdır aynı zamanda.

Ne kadar şanslıyız!

Hem okulumuza hem de sözcüklere bu kadar güzel dokunan biri var dostlarımızın arasında.