Ağaçlardan insanlara uzanan bir Roş Aşana: Tu Bişvat

Talmud’da belirtilen dört ‘Yılbaşı’ndan biri olan Ağaçların Roş Aşana’sı Tu Bişvat, bu yıl 16 Ocak Perşembe günü kutlanıyor

Nazlı DOENYAS Kavram
15 Ocak 2014 Çarşamba

Yılların değiştiği Roş Aşana – Yılbaşı –1 Tişri dünya yaratıldığından beri vardı. 1 Nissan ise, ‘Ayların Yılbaşı’dır. Yahudiler’in Mısır’dan çıkıp özgür bir ulus olduktan sonraki ilk ayları, Tora’da da ayların başı (Şemot:12:1) olarak belirtilir. 1 Elul, hayvanlar için ondalık verginin hesaplandığı yılbaşıdır.

Tu Bişvat ise, tüm bitki âleminin ve meyve veren ağaçların yılbaşıdır. Tora’da ağaç ve meyvesi ile ilgili mitzvaların doğru olarak uygulanabilmeleri için bir başlangıç özelliği taşır.

Tora’daki ağaç ile insan benzetmesinden yola çıkarak, ağaçların Roş Aşana’sında bizler de aynen 1 Tişri’de yaptığımız gibi bir düşünme, yoğunlaşma, kendi içimize dönüş süreci yaşarız.

KISA KISA TU BİŞVAT

İsmi: Tu=15, Tu Bişvat= Şevat ayının 15’i.

Bayram: Tora’da söz edilmeyen Tu Bişvat Bayramı, sözlü Yahudi kanunlarının derlemesi olan Mişna’da karşımıza çıkar.

Neden böyle bir gün var: Tora’da belirtilmiş olan, ağaçlar ile ilgili kuralların yerine getirilebilmesi için, ‘meyvelerin yeni yılı’nın ne zaman başladığı büyük önem taşır. Çiftçilerin başlangıç yılını hesaplayabilmeleri için Rabiler 15 Şevat’ı, gerçekten ekildikleri tarihe bakmaksızın tüm ağaçlar için genel bir Roş Aşana - Yılbaşı olarak sabitler.

Meyvelerle ilgili kurallar: Tora, İsrael topraklarındaki ağaçların, ekildiği ilk üç yıl içinde meyvelerinin yenmesini yasaklar (Orla). Dördüncü yılın meyvesinden Bet Amikdaş’a sunu getirilir (Neta Revay). Beşinci yıldan itibaren ağacın meyvesi serbestçe yenebilir (Vayikra 19:23-25). 

Neden 15 Şevat: Kabul görülen Hillel ekolüne göre, yağmurların toprağı ve ağaçları suya doyurması, ağaçların artık topraktan su almayı bırakıp, kendi öz suları ile beslenmeye başlamaları, 15 Şevat tarihinde başlar.

Ağaç bayramını neden biz kutluyoruz:

1) Tora, birçok yerde insan ile ağacı karşılaştırır.

İnsan kırın ağacıdır.” (Devarim-20:19)

Çünkü halkım ağaçlar gibi uzun yaşayacak.” (Yeşayau-65:22)

Böylesi, su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer.” (Yirmiyau-17:8)

2) 500 yıl önce Kabalistler, Tu Bişvat’ın, Adem ile Havva’nın günahının onarılması için çok uygun bir zaman olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre, zengin meyvelerle donatılmış Tu Bişvat masasındaki meyveleri, berahaları ile yemek, bu tikun’a –onarıma katkı sağlar.

3) Tu Bişvat bize, meyve ağaçlarının Tanrı’nın sınırsız Cömertliğinin, İyiliğinin ve Lütfünün göstergesi olduğunu bir kez daha idrak etme fırsatı verir.

4) Tu Bişvat bize, ‘yemek’ gibi fiziksel bir olayı, söylenen berahalarla (Tanrı’ya şükür duaları) kutsal bir hale getirebilme, bu şekilde fiziksellik ile spritüelliği birleştirebilme, bedenimizle aynı anda ruhumuzu da besleyebilme gücümüz olduğunu hatırlatır.

Ağaç-insan benzerliği: “…İnsan, kırın ağacıdır” (Devarim-20:19)

Ağacın hayatı, toprağa ekilen tohumla başlar. Gelişebilmesi için toprağı devamlı sulamak, zararlı otlardan temizlemek gerekir. Her bir Yahudi’nin içine, Tanrı tarafından ekilen tohum, kendi ruhudur. Kişi, bu tohumu Tanrı yolunda yürüyüp O’nun öğretilerini takip ederek sular, zararlı arkadaşlardan ve kötü etkilerden temizleyerek korur.

Sağlıklı bir ağaç devamlı gelişmeye devam eder. Kutsal Kitap’ı okuyup, O’nun kurallarına göre yaşayan bir Yahudi de manevi olarak gelişmeye devam eder.

Bir ağacın gücü, köklerinin toprağa ne kadar sağlam bir şekilde bağlı olmasıyla orantılıdır. Bir Yahudi’nin gücü ise, peygamberleri Abraham ve Sara’ya kadar uzanan derin köklerine sıkı sıkıya bağlı olup, bundan kuvvet alması ve derin inancıdır.

4) Tıpkı bir ağaç gibi, ayaklarımız sıkıca yere basarken, gelişmek, daha ileri gitmek için Tanrı yolunda yürüyerek gerçekleştirdiğimiz sevaplarımız, iyiliklerimiz sayesinde kollarımızla yukarıya göklere, cennete uzanırız. İnançlı, içinde Tanrı sevgisi ve Tanrı’dan uzaklaşma korkusu taşıyan çocuklarımız, köklerine sıkı sıkıya bağlı yeni nesiller de, bu ağacın bereketli meyveleridir.

 Roş Aşana’da ağaçların ‘heshbon’u: Tişri’de, Roş Aşana’da içimize dönüp heshbon nefesh-iç muhasebemizi yaptık; yaşamımızı sorguladık. Ağaçların Roş Aşana’sı olan Tu Bişvat’taki, ağaçların olası kendi iç muhasebelerini, Rabbi Shlomo Yaffe dile getirdi:

Dallarımın ve yapraklarımın koruması altında yaşayan fidelerimi, benim gibi, hatta benden iyi bir nesil olacak şekilde barındırabildim mi?

Bir ağacın yapması gerektiği gibi, hiç bir zaman onu tutamayacağımı bildiğim halde, ona ulaşmaya gayret ettikçe beni bir o kadar besleyen güneşe doğru uzanmaya, daha yükseğe daha yükseğe ulaşmaya yeterince çabaladım mı?

Köklerimin, onları besleyen toprağa sıkı sıkı bağlı kalmalarını temin edebildim mi?

Yapraklarımın sonbaharda dökülerek, beni besleyen toprağa hayat vermelerini sağlayabildim mi?

Meyvelerimin tatlı olmalarını ve ulaştıkları kişileri beslemelerini sağlayabildim mi? Herkes benim yanımdan gülümseyerek ayrıldı mı?

Gelen rüzgârlarda hafifçe eğilip, Tanrı’nın yolladıklarını kırılmadan ve umudumu kaybetmeden kabullenebildim mi?

Bu sene, gövdemdeki her yeni halkayla kendimi güç ve bilgelikte geliştirebildim mi?

Aslında bu liste bizler için de hiç de fena olmazdı!

Tu Bişvat’ta ne yapılır:

Masada özellikle Erets Yisrael’in mübarek kılındığı meyvelerin; buğday, zeytin, hurma, üzüm, incir, nar bulundurulmasına özen gösterilir.

Ağaçta yetişen ve toprakta yetişen meyveler, şarap ve bunların dışındaki kategorideki yiyecekler (ağaçta veya toprakta yetişmeyen ürünler, şarap dışındaki içecekler, çikolata, şeker, tatlılar vb) berahaları söylenerek yenilir.

O sezon henüz tadılmamış bir meyve ilk defa yenilerek Şeeheyanu berahası söylenir.

Geleneksel olarak ağaç dikilir.

Kendi içine dönülür ve düşünülür:

* Köklerimizle toprağa, toplumumuza, tarihimize, dönemsel heves ve eğilimlerle yıkılmayacak şekilde sıkı sıkıya bağlı mıyız?

* Susuz kalıp kurumamak, yönümüzü şaşırmamak için, yaşamımızı devam ettirebilmek için gerekli suyumuzu, Tora’yı yeteri kadar alabiliyor muyuz?

*Bilgimizi, Tora öğretilerimizi hareketlerimize, yaşantımıza da yansıtabiliyor muyuz, yoksa sadece kuralları ve felsefesini öğrenmekle mi yetiniyoruz?

*Ruhumuzun nefes alabilmesi için gereken havayı, maneviyatı sağlayabiliyor muyuz?

*Sağlığımız ve gelişimimiz için gereken ateşi, sıcaklığı, ona yakın yaşayarak, ait olduğumuz toplumdan ve çevreden edinebiliyor muyuz?

Tu Bişvat’ta ne yapılmaz:

Tu Bişvat bir bayram günü olduğundan, dualarda Tahanunim (Yakarışlar) bölümü okunmaz.

 Bu günde (16 Ocak Perşembe) oruç tutulmaz.

Masaya ne konulur: Masada, öncelikle Erets İsrael topraklarında yetişen meyvelere yer verilir. Buna ek olarak, Tanrı’nın bizlere bağışladığı berekete ve nimetlere şükretmek için masaya başka çeşitler de eklenir. İstanbul Sefarad cemaati adetlerine göre: buğday, zeytin, hurma, üzüm, kaşer şarap, incir, nar, arpa (bira) ve badem, fındık, portakal, elma, ceviz, muz, havuç, karpuz/kavun, leblebi, yer fıstığı, şekerlemeler, limon (varsa etrog) alınır(Bunlardan sembolik miktarlarda almak yeterlidir).

Masa düzeni: İstanbul Sefarad Cemaati adetlerine göre Tu Bişvat Sederi (düzeni)- Bu yıl 15 Ocak Çarşamba akşam yemeği ve Birkat Amazon’dan sonra Teillim 120.Mezmur’dan, 134.Mezmur’un sonuna kadar okunur. Masaya konulan yiyecekler, mutlaka berahaları söylenerek, düzene göre yenilir. Detaylı bilgi için:

https://www.salom.com.tr/haber/89556#.Us24UPRdXy5