Bir büyük lazım

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
20 Kasım 2013 Çarşamba

Her ailenin, her gencin, hatta her yetişkinin kendinden büyük birine ihtiyacı vardır. İnsana hayatla ilgili ipuçları verecek, yol gösterecek, zaman zaman kolaylıkları fark ettirip zaman zaman da zorluklarla nasıl başa çıkacağını öğretecek bir büyüğe ihtiyacı vardır.

Yalnız bu da değil tabii.

İnsanın hayat boyu biriktirdikleri, deneyimlediklerini; yeri geldikçe, doğru zaman oldukça, doğru olaya denk geldikçe ortaya çıkarıp kendisiyle paylaşacak bir büyüğünün olması aslında çok büyük bir şans…

Kendimden büyüklerle zaman geçirmeye, onların anılarını dinlemeye, yaşanmışlıklarından bir sonuç çıkarmaya; yaptığım yanlışları ya da doğruları fark etmeye, dinlediklerimi aklımın bir kenarına yazmaya bayılıyorum.

 Anne ve babamla aramdaki yaş farkının fazla oluşundan, aile büyüklerimizin çok şükür ki uzun yaşamasından dolayı şanslı bir çocuk, genç ve yetişkin oldum bu konuda.

Belki de bunu yaşadığım için, bunun keyif kadar bir gereklilik de olduğuna sonsuz inanıyorum.

Annemin iki yaşlı halasına haftada bir ziyarete gidişlerimizde dinin gereklerini hiç yorulmadan ve zorlanmadan nasıl öğrendiğimi, tatlı dilli dayısından neredeyse bütün atasözü ve deyim dağarcığımı nasıl biriktirdiğimi, büyüklerin yanında nasıl davranmam gerektiğini ancak onlarla öğrendiğimi, bu alışkanlıklarımın kendiliğinden bambaşka şeylere dikkat ederken geliştiğini fark ediyorum.

Büyüklerin en büyük özelliği, her anlamda büyük olmaları…

Akılları, gönülleri, zamanları büyük…

Gençlerle uğraşmak, onlara yardım etmek, onlara faydalı olmak için varlar sanki…

Anlattıklarının nasıl koşuluz doğru, neredeyse hiç yanlışsız, sonuçları sağlam oluşuna onları ne zaman dinlesem şaşırırdım. Dinlediklerim, masal gibi gelirdi. Anlattıkları insanlar, olaylar, sanki var olmayan bir dünyaya aitmiş gibi, kutuların içine saklanmış oyuncaklar gibi gelir, muhabbetlerden sonra da hepsi saklandıkları kutulara geri dönerlerdi.

Bu insanların oyuncak olmadıklarını anlayınca dinlediklerine eskisi kadar şaşırmadığını görüyor insan.

Büyüdüğünü anlıyor büyüklerinin elinde, yanında, dizinin dibinde…

Neyse ki her yaşımıza göre bir büyüğümüz olabileceği için şanslıyız.

Bir akşamüstü çayında, bir kahve molasında, bir yemek masasında, bir aile toplantısında onları dinlemek, onlara sormak, onların yönlendirmelerine gönüllü olmak kadar şahane bir şey yok.

Aile büyüğü; adının ağırlığı ve içinin doluluğuyla, bir hazine gibi, bir mücevher gibi, bir bilmece gibi, gizemli yorumları olan bir bilici gibi dinlenmeli,  kıymeti bilinmeli…

Onlarla bir araya gelmek için her türlü fırsat değerlendirilmeli. Hayat kısa ama birikecek zenginlik birçok ömre sığacak kadar çok ve değerli…

Varsa aile büyükleriniz, onlarla beraber olmanın tadını çıkarın.