Filmekimi bilançosu

38 filmlik zengin programıyla Filmekimi bayram öncesi sinemaseverlere 10 günlük bir sinema ziyafeti sundu. Festivalin bilançosunu çıkarmaya çalışırken, izlediğim 26 film içinden en iyi 10 tanesine odaklanacağım. Altın Palmiye Ödüllü Fransız filmi ‘Mavi En Sıcak Renktir’in başı götürdüğü listenin ikincisi, hayattan tat alma sanatının inceliklerinden bahseden Şili filmi ‘Gloria’ idi.

Viktor APALAÇİ Sanat
31 Ekim 2013 Perşembe

38  filmlik zengin programıyla Filmekimi sinemaseverlere 10 günlük bir sinema ziyafeti sundu. Bu yazımda Filmekimi’nin bilançosu çıkarmaya çalışırken, izlediğim 26 film içinde en iyi 10 tanesini odaklanacağım.

Bütün seanslarının biletlerinin satışa çıktığı günde tükenen, sinefillerin merakla beklediği, Cannes’dan Altın Palmiye Ödüllü filmi ‘Mavi En Sıcak Renktir / La Vie d’Adele’ tartışmasız Filmkemi’nin en iyi filmiydi.

Bu film son yıllarda izlediğim en güzel aşk filmi. İki sevgilinin lezbiyen olması durumu değiştirmiyor.

Tunus asıllı Fransız yönetmen Abdellatif Kechiche’in Julie Moroh’un 1990’lı yılların aynı adı taşıyan çizgi romanından sinemaya uyarladığı film, iki genç kadının tutkulu, ihtiraslı aşklarını anlatıyor.

Cinselliğe cesur ve gerçekçi bir tavırla yaklaşan, ateşli sevişme sahneleriyle bezeli, erotizm ile hardcore porno arasında gidip gelen, sansürcüleri zora sokan kadın eşcinselliği sekansları ile izleyicileri sarsan filmin, Steven Spielberg başkanlığındaki Cannes jürisi tarafından Altın Palmiye ile ödüllendirilmesine kimsenin itirazı olmadı.

HAYATTAN KEYİF ALMA SANATI

Şubat ayında Berlin’de baş aktrisine Gümüş Ayı – En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandıran Şili filmi ‘Gloria’ Filmekimi’nin en keyifli, en seviyeli 2. Filmiydi.

Sebastian Lelio bizlere hayattan keyif alma sanatının tüm inceliklerini bilen, kocasından ayrılmış, biri kız, diğeri erkek, iki yetişkin çocuk annesi, 58 yaşındaki Gloria’nın öyküsünü, müthiş bir sinematografi eşliğinde anlatıyor.

Günümüz toplum hayatında, yalnızlıklarının paylaşma ihtiyacını duyan yaşlı insanların, aileleri ve çevrelerinde oluşan tepkileri, ileri yaşlarda tanışan partnerlerin yeni bir hayat kurmak için karşılaştıkaları engeller, filmde insanlık halleri üzerine ilginç mesajlar eşliğinde anlatılıyor. John Cassavetes’in ünlü ‘Gloria’sı Gena Rowlands’tan sonra, Şilili ‘Gloria’ Paulina Garcia akıllarda kalacak müthiş bir performans çıkarıyor.

2013 Sundance ve Cannes Film Festivalleri’nden ödüllü, Amerikalı yönetmen Ryan Coogler’in senaryosunu da yazdığı ‘Son Durak / Fruitvale Station’, gerçek hayattan alınan, insanın kanını donduran bir öykü anlatıyor. Bir yılbaşı gecesi metro çıkışı, bir polis tarafından, soğukkanlılıkla, sebepsiz vurularak öldürülen Oscar’ın trajik sonu filmde, izleyicilerin gözyaşı pınarlarını harekete getiren, duygulu ve gerçekçi bir dille anlatılıyor.

Her ne kadar bir baltaya sap olamadıysa da, eşini aldattıysa da, kızına örnek bir baba olamadıysa da, yılbaşı gecesi eğlencesinden eşi ve arkadaşları ile dönen Oscar’ın, sorumsuz bir polis tarafından elleri kelepçeliyken vurulması için bir sebep yoktu. Oscar’ın yaşamı ve trajik ölümü, sonraki günlerde bütün ABD ulusunu derinden sarsacaktır.

İKİ ÖZGÜN FİLM

Filmekimi, 84 yaşındaki aktör, besteci, çizgi roman yazarı, prodüktör, psikoterapist, yönetmen ve senarist, Şilili Alejandro Jodorowsky’nin 23 yıllık bir suskunluk döneminin ardından yaptığı ‘Gerçeğin Dansı / La Danza dela Realidad’ filmiyle sinefillere müthiş bir sinema şöleni sundu.

1970’lerde ‘Kutsal Dağ’ ve ‘El Topo’ gibi filmleriyle yeraltı sanat dünyasının ve uluslararası karşı kültür hareketinin süperstarı olan Yahudi sanatçının, derin tarih üzerine bir zihin egzersizi olan ‘Gerçeğin Dansı’ mizah gücüyle, değindiği sayısız konuyla hoşça vakit geçirtti.

“Zihinsel atom bombam, otobiyografik romanımın bir uyarlaması. Kendimi yeniden keşfetmek için çocukluğumun dibine iniyorum, büyüdüğüm yerlere geri dönüyorum” diye tariff ettiği filmde Stalin de var, Neo-Naziler de. Jodorowsky’yi filmde oğlu Brontis canlandırıyor. Brontis’in karşısında  eşini canlandıran Pamela Flores hiç konuşmuyor, kendini aryalarla ifade ediyor.

İki yüzlü burjuva ahlakını eleştirmedeki hüneriyle, Fransız sinemasının gözde auteur yönetmenleri arasına karışan François Ozon ‘Genç ve Güzel / Jeune et Jolie’yi “4 mevsim ve 4 şarkıyla 17 yaşındaki bir kızın çağdaş portresi” olarak tanımlıyor.

Luis Bunuel’in (Catherine Deneuve’lü) klasiği ‘Gündüz Güzeli / Belle de Jour’dan 46 yıl sonra, keyfi için fahişelik yapan bir genç kızın cinsellikle imtahanını anlatan film, ailesi tarafından tüm taleplerinin karşılanan, paraya ihtiyacı olmayan, sebepsiz yere fahişeliğe yönelen bir kızın üzerinden, burjuvaziyi eleştiriyor.

Aile, beden, ergenlik, cinsellik kavramlarını tartışmaya açan filmde, incelikli senaryosu başarılı görselliği, Françoise Hardy’nin şarkıları ve yeni keşif Marine Vacht’in güzelliği öne çıkıyor.

UZAKDOĞU’DAN

2 KALİTELİ FİLM

Cannes’da bu yıl üçüncülük ödülünü kazanan Japon yönetmen Hirokazu Kore Eda’nın ‘Benim Babam, Benim Oğlum’ doğumundan altı yıl sonra bebeklerinin hastanede karıştığını öğrenen, birbirlerinden çok farklı iki ailenin yaşadıklarını anlatıyor. Çağdaş Japonya’dan başarılı bir tablo çizen film hayatta kan bağının değil, kurulan ilişkilerin önemli olduğunu baba-oğul ilişkileri fonunda, samimi, gerçekçi bir tonda anlatıyor.

Günümüz Çin çağdaş portresini çizen, Çin toplumunun ülkenin tırmanan ekonomik yükselik temposuna ayak uyduramamanın sıkıntısını yaşadığını belgeleyen, Jia Zhange’nin ‘Günaha Dokunuşu’ yine Cannes’da, En İyi Senaryo Ödülü’nü aldı.

Filmin dört çaresiz anti-kahramanı, hayata sıkışmışlıklarını hızla, acımasızca ve şiddetle çözme yoluna gidiyor.

Woody Allen gibi her yıl bir film  üreten, İngiliz sinemasının çalışkan ve prestijli yönetmeni Michael Winterbottom ‘Ateşli Bakışlar / The Look of Love’ ile trajediyle komediyi ustalıkla birleştirmeyi başardığını gösteriyor.  Usta bir komedyen olarak tanıdığımız İngiliz aktör Steve Coogan’ın iyi bir karakter oyuncusu da olduğunu kanıtlayan film, “seks satar” sloganıyla yola çıkarak İngiltere’nin en zengin insanı olan Paul Raymond’un hayat öyküsünü anlatıyor.

Film, erotik dergiler ve striptiz kulüpleri sayesinde “porno kralı” olarak servetine servet katan Raymond’un hayatını 1950’lerden 1980’lere değin izliyor.

Filmekimi programında yer alan filmler şu gerçeği ortaya çıkarıyor. Bu yıl sinema endüstrisinin en çok ilgi duyduğu konu cinsellik.

Top 10 listemize giren ‘Mavi En Sıcak Renktir’, ‘Gloria’, ‘Genç ve Güzel’, ‘Ateşli Bakışlar’ filmlerinin dışında, sinemaseverlerin ilgi duyduğu filmler arasındaki ‘Kim Ki-Duk’tan Moebius’, ‘Pislikler’, ‘The Canyons’ hep cinselliği ön plana çıkaran yapıtlardı.

NOT: Top 10 listemizde yer alan, zor projelerin yönetmeni İsrail’li Aro Folman’ın ‘Son Şansı’nı geçen haftaki yazımızın konusuydu.

 

Top Ten

Filmekimi programında yer alan filmlerin 26’sını izledim.

En İyi 10 film listesi şöyle:

1-    Mavi En Sıcak Renktir –  

    Abdellatif Kechiche

2-    Gloria – Sebastian Lelio

3-    Son Durak – Ryan Coogler

4-    Genç ve Güzel – Francois Ozon

5-    Gerçeğin Dansı – Alejandro

    Jodorowsky

6-    Benim Babam, Benim Oğlum  

    Hirakuzu Kore – Eda

7-    Günahın Dokunuşu –

    Jia Zhang-ke

8-    Ateşli Bakışlar

     Michael Winterbottom

9-    Son Şans – Ari Folman

10- Locke – Steven Knight