Başarısızlık öyküleri

Avram VENTURA Köşe Yazısı
15 Mayıs 2013 Çarşamba

Başkalarının beğenilerini bilemem, ama başarı öyküleri her zaman ilgimi çeker. Anlatılan yaşam ya da öz yaşam öykülerinden kendime göre bir pay çıkarabilir, bir başkasının başarısını örnek alabilirim. Bu güne kadar bu öykülerin iletilerinden maddesel anlamda bir yarar sağlayamadıysam da, düşünsel olarak beni beslediklerine, olaylara farklı açılardan bakma yetisi sağladıklarına inanıyorum. Bu konularda yazılmış kitapları elime geçtikçe de büyük bir keyifle okuyorum. Güçlükler karşısında nasıl davranılmış, olumsuzluklar nasıl geride bırakılmış, en umutsuz koşullar nasıl bir çabayla başarıya dönüştürülmüş?.. Bunlara benzer soruların yanıtları kuşkusuz herkesin ilgisini çeker; ama daha önemlisi, başarısızlık karşısında nasıl bir davranışın sergilendiğidir. Sanırım ünlü insanlardan dinlediğimiz ya da onlar hakkında yazılmış bu tür öyküler, yaşantımıza daha çok ışık tutabilir, bizi aydınlatabilir.

Yakın zamanda okuduğum, yaşam öyküsünün anlatıldığı Lüzumlu Adam kitabının bir yerinde İshak Alaton şöyle diyor:

“Başarı öykülerini okumak insana biraz mutluluk, biraz da ‘ben de başaracağım’ heyecanı verir. Ancak insana fazla bir şey öğretmez. Bir yerde vakit kaybıdır bu başarı öyküleri. Bence, esas faydalı olan yön, başkaların başarısızlıklarını izleyip, sağlıklı tahlil edip, aynı hataları yapmamanın yollarını bulmaktır. Bildiğiniz gibi ‘bir musibet, bin nasihatten iyidir’ derdi atalarımız. Yani, insanın kendi hataları insana önemli ders olur ve biraz akıllı insan, aynı hatayı iki defa yapmaz. Başka bir deyişle, insan kendi hataları yoluyla akil olma yolunda ilerler.”

İshak Alaton, bu kitapta başarıları kadar, başarısızlıklarını da sergilemekten kaçınmamış. Öyle ki, sürekli zarar eden bir işletmede nerede duracağını bilmek, en olumsuz koşullarda olsun bunları değiştirebilme yeteneğini göstermek de, bir başarı sayılabilir.

Ünlü sözdür: Doğru kararlar yaşanan deneyimlerden elde edilir, deneyimlerse yanlış kararlardan!

Arkadaşlarla bir araya geldiğimizde, okuduğumuz anılarda, yaşanmış başarı öyküleri, kimi zaman alçakgönüllülükle, kimi zaman da abartılarak anlatılıyor. Oysa başarısızlıkları dile getirmek, her şeyden önce yüreklilik ve özgüven sorunudur. Her nedense ayıplanacağımızdan, hor görüleceğimizden, başkaları yanında küçük düşeceğimizden korkarız. Sanki başarısızlık yalnızca bize özgüymüş gibi…

Gerek sosyal, gerekse iş yaşantımızda hangimiz hata yapmadığını, yanlış kararlar vermediğini söyleyebilir? Her başarı öykümüzün arkasında unuttuğumuz, aklımıza getirmek istemediğimiz ne çok başarısızlığımız vardır, kim bilir? Ama deneyimlerimizi onlarla kazanıyor, yaşadığımız olumsuz olaylardan bileniyor, kışkırtılıyoruz.

Edison, ampulü buluncaya kadar günler ve geceler boyu başarısız geçen deneylerlerle uğraşmış. Asistanı bir gün ona şöyle demiş: “Şu ana kadar iki binin üstünde deney yaptık ve bir sonuç alamadık. İsterseniz artık bırakalım!” Edison gülümseyerek şöyle demiş: “Bu doğru değil! Amacımıza ulaşamadık, ama bu bir sonuç almadığımız anlamına gelmez. Aradığımız şeyin bu iki bin deney içinde olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz.”

Her türlü başarısızlıktan çıkaracağımız paylar da, bir başarı sayılamaz mı?..