GÖKKUŞAĞI

Futbolun en güzel yanı, farklı dinden, farklı milletten, ırktan birçok insanı bir arada tutan bir unsur olmasıdır. Ancak tabi ki her şeyi karıştırmayı seven insanlar olduğu gibi, futbol dünyasını karıştırmayı seven insan sayısı da oldukça fazla. UEFA ve FİFA Irkçılık ile alakalı birçok önlem alsa da ırkçılık maalesef hala kanayan bir yara

Rıfat KARAKÖY Spor
13 Şubat 2013 Çarşamba

Örneğin Galatasaray’ın futbol takımına bakın. Fildişi Sahili’nde doğan bir adam ile Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinden Hollanda’da doğan adam aynı forma altında aynı hedef doğrultusunda koşturacak. Bir Fildişili, bir Türk, bir Hollandalı, bir İsveçli ve bir Brezilyalı adamı isteseniz de kolay kolay bir araya getiremezsiniz. İşte bu yüzden futbol asla sadece futbol değil.

Futbol, Afrika’da doğmuş bir adamın Karadeniz kolbastısı yapması, Türkiye’nin doğusundan gelen bir adamın gol sevincini Brezilya Samba’sı yaparak kutlaması, İsrailli Haim Revivo’nun ‘güz gülleri’ şarkısını söylemesidir.

Farklı dinler, ırklar, diller demişken, çocukluğumdan beri sıkı bir futbol takipçisi olduğumdan olsa gerek hangi milletten olursa olsun hiçbir insana asla kendimi kapatmadım. Futbolu küçük yaşlardan itibaren aşkla, tutkuyla takip eden bir insanın asla başka bir insana mensup olduğu din, dil, ırk yüzünden düşman olamayacağını düşünüyorum.

Ancak tabi ki her şeyi karıştırmayı seven insanlar olduğu gibi, futbol dünyasını karıştırmayı seven insan sayısı da oldukça fazla. Uefa ve Fifa Irkçılık ile alakalı birçok önlem alsa da ırkçılık maalesef hala kanayan bir yara. En son Türkiye’de bir dönem Bursaspor forması da giymiş bir isim Jozzy Altidore, ten renginin siyah olması sebebiyle ırkçılıktan nasibini alan isim oldu.

Kimse gözlerinin çekik mi olacağını, ten renginin siyah mı yoksa beyaz mı olacağını, Müslüman bir ailenin çocuğu olarak mı yoksa Hıristiyan bir ailenin mensubu olarak mı dünyaya geleceğini belirleyemez. Bu yüzden bu tarz farklılıklar üzerinden hakaretlendirmeler bana her zaman ‘aptalca’ gelmiştir.

Siyahî bir adama ırkçı söylemde bulunan bir beyaz, beyaz olarak dünyaya geleceğine kendisi mi karar vermiştir? İşte o anda kendine sorması gereken soru budur.

Irkçılık bana göre adam öldürme ile eş değer bir suçtur, çünkü o sözler, ırkçı söylemde bulunduğun adamı ölmekten beter etmektir.

Jozzy Altidore haberlerine göz atarken ve ırkçılığın ne kadar kötü bir durum olduğunu düşünürken aklıma bir soru geldi: Neden Avrupa’nın genelinde ve Türkiye’de siyahî teknik direktör yoktu?

Avrupa’nın hemen hemen her kulübünde siyahî en az bir futbolcu olmasına rağmen, şimdiye kadar neden 1-2 tane dışında siyahî teknik adam görememiştik?

Hemen insanların fikrini almak için Tweet atıp sordum. Gelen cevaplar ilginçti. 1-2 kişi siyahî teknik direktör örnekleri verdi. Birkaç kişi Rijkaard ve Tigana dedi. Ancak Rijkaard ve Tigana tam olarak siyahî diyemeyeceğimiz, ‘melez’ olarak adlandırabileceğimiz kesimdeydi.

Gelen bazı cevaplar ise kanımı dondurdu. “Siyahîlerin kafası çalışmaz”, “siyahîler taktik veremez” tarzında gelen bu cevaplar aslında büyük bir insanlık ayıbıydı.

Düşünsenize bir sezonda iki takımı küme düşüren beyaz teknik direktörler varken, 6 yabancı kuralı varken oyuna farkında olmadan 7. yabancıyı sokan beyaz teknik direktörler varken, “siyahîlerin kafası çalışmaz” tezini öne süren kişiler, siyahî bir teknik adamdan daha ne kadar kötü bir iş çıkarmasını bekleyebilirdi?

Yapılan hiçbir hata, elde edilen hiçbir başarı ya da başarısızlık insanların ırkına bağlanamaz. Çocukluk kahramanları; Okocha, Amokachi, Uche, Atkinson olan biri olarak umarım aynı kahramanları bir gün sahada gördüğüm gibi yedek kulübesinde takım elbise ile görürüm. İnsanlığın kanayan yarası ırkçılığın bitmesi dileğiyle....

NOT: Geçtiğimiz haftalarda İsrail Futbol Ligi’nde mücadele eden, “Beitar Jerusalem” takımının iki Müslüman futbolcuyu transfer etme girişimi üzerine, taraftarlarının tepki olarak açtığı pankartta yer alan “Beitar daima saf kalacak” sözlerini, bir futbolsever ve bir insan olarak şiddetle kınıyorum.