Alkolik pilot

Animasyon destekli filmlerle kariyerinin 12 yılını boşa harcayan Robert Zemeckis, uzun bir sessizlik döneminden sonra sinemaya görkemli bir dönüş yapıyor. Psikolojik derinlikli, heyecanlı, gerilimli bir drama olan ‘UÇUŞ’, kahramanlıkla suçluluk arasında gidip gelen bir pilotun öyküsünü anlatıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
19 Aralık 2012 Çarşamba

Etkileyici bir uçak kazası sekansı ile açılan film, kahraman pilotun, dört kişinin ölümünden sorumlu tutulan bir sanığa dönüşmesini işliyor. Alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı üzerine ahlaki göndermeler yapan film şaşırtıcı finaliyle öne çıkıyor.

Robert Zemeckis, 6 Oscar’lı, unutulmaz ‘Forrest Gump’ın yaratıcısı olarak saygıyı hak eden bir yönetmen.

Performans yakalama tekniği ile çevirdiği, teknik becerisini sergilediği, 3 boyutlu animasyon destekli ‘The, Polar Express’, ‘Boowulf’, ‘A Christmas Carol’ gibi filmlerle kariyerinin 12 yılını boşa harcayan 61 yaşındaki yönetmen, ‘Uçuş / Flight’ ile biçimsel meydan okumalara ara verip, yeniden klasik sinemaya dönüş yapıyor.

Psikolojik derinlikli, heyecanlı, gerilimli dramatik hikâye anlatıcılığına dönüş yapan Zemeckis, kahramanlıkla suçluluk arasında gidip gelen bir pilotun öyküsüyle, etkili bir karakter dramına imzasını atıyor.

‘Forrest Gump’ ile 1994’te En İyi Film, En İyi Yönetmen Oscar’larını kazanan, ancak uzun süredir sesi soluğu çıkmayan Zemeckis, ‘Uçuş’ ile formundan bir şey kaybetmediğini kanıtlarken, 2013 Oscar’ları için iddiasını ilan ediyor.

John Gatins’in senaryosundan çekilen ‘Uçuş Avusturyalı usta Peter Weir’in ‘Korkusuz / Fearless’ filminden ödünç alınan, unutulmaz bir kaza sahnesi ile başlıyor. Pilot olan babası sayesinde bu mesleği seçmiş, temel zaafı alkolizm olan Whip Whitaker (Denzel Washington), evliliği becerememiş, boşandığı karısıyla yaşayan oğluyla sağlıklı bir ilişki kuramamış, hosteslerle yatıp kalkan orta yaşlı bir erkektir.

Alkol duvarını aştığı, bir kokain şoku yapıp kendine geldiği bir gecenin sabahında, Orlando’dan kalkıp Atlanta’ya varacak olan dev bir uçağı kullanan Whitaker, bir hava türbülansı içinden uçağını maharetle geçirir, havadayken alkol alınca koltuğunda yarım saat sızıp kalır.

Mekanik bir arıza sonucu kontrolden çıkıp yere hızla çakılmakta olan uçağı Whitaker ters uçurup boş bir araziye, akıllara durgunluk veren hamlelerle indirir.

 AĞIR BİR KARAKTER DRAMI

Usta kameraman Don Burgess’in göz alıcı görselliği ile, korkutucu ve müthiş bir uçak kazası sahnesiyle, teknik becerisini sergileyen Zemeckis, birden kulvar değiştirip, alkol bağımlılığının sorgulandığı ağır bir karakter dramına geçiş yapıyor.

Hastanede genç bir uyuşturucu bağımlısı, seksi fotoğrafçı Nicole (Kelly Reilly) ile tanışan pilotumuz, 96 yolcusunun hayatını kurtaran bir kahraman iken, yapılan kan testinden, aldığı alkol yüzünden dört kişinin ölümüne sebep olan bir pilot konumuna geçer. Mesai arkadaşı Charlie’nin (Bruce Greenwood) ve havayolu şirketinin iş bilir avukatı Lang’ın (Don Cheadle) desteğiyle ömür boyu hapis cezasından kurtulacakken, Whiteaker vicdanıyla baş başa kalır ve mahkemede ömründe ilk kez yalan söylememesi gerektiğine inanır. 

Kazada ölen genç ve seksi hostesin pilot ile geçirdiği gecede, soft bir porno tadında başlayan film, Junkie Nicole’un devreye girmesiyle, çok işlenmiş bir tema olan, alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı üzerine ahlaki göndermelere kayar.

Boşandığı eşinin ve yetişkin oğlunun nefretini kazanan, sorunlarla boğuşan, kendisi gibi alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir kadını kader arkadaşı olarak seçen, hakkında açılan soruşturmadan suçsuz çıkmak için alkolü bırakması gereken, ancak her kritik anda olduğu gibi kendisini içkiye vuran Whitaker’in öyküsünde film finalde keskin bir virajla yön değiştirir.

“HAPİSTE KENDİMİ İLK KEZ ÖZGÜR HİSSEDİYORUM”

İyi bir öykü anlatıcısı olarak ustalığını kanıtlamış Zemeckis filmdeki bazı duygusal sahnelerle yüreğimizi ısıtıyor. Hastane merdivenlerinde gizlice sigara içen Whitaker ve Nicole’a katılan, ölümü bekleyen kemoterapi hastasının sıcak mesajları, babasıyla barışmaya gelen dışlanmış, ihmal edilmiş yetişkin oğulun yaklaşımı, finalde pilotun itirafı:

“Bunu hapiste söylemek belki tuhaf, ama ömründe ilk kez kendimi özgür hissediyorum!”

Yönetmen Zemeckis’in şansı müthiş bir oyuncu kadrosu ve ‘Forrest Gump’tan beri fimlerinin müzik partisyonlarını hazırlayan Alan Silvestri gibi bir besteci ile çalışmaktan kaynaklanıyor.

Sidney Poitiers’den boşalan yeri çoktan doldurmuş, 2001’de ‘Traning Day’ ile En İyi Aktör Oscar’ın kazanmış, yakışıklı, karizmatik, entelektüel, zeki aktör Denzel Washington birinci sınıf bir oyunculuk sergiliyor. Güven verici kahraman rollerinden tanıdığımız yetenekli aktör bu kez alkolik, kokainman, sorumsuz bir pilotu canlandırıyor.

Bu rol belki kendisine 2. bir Oscar heykelciği kazandırmaz ama ‘ilk beş’ adayın biri yapabilir.

Kokain torbacısı Harling Mays rolünde eski tüfeklerden John Goodman ‘By Lebowski’ filmindekine benzer bir kompozisyonda, ekrana her geldiğinde ilgi odağı olmayı başarıyor.

Sorunlarıyla baş edemeyen, kırılgan çiçek fotoğrafçı Nicole’da Kelly Reilly, eski pilot-yeni yönetici Charlie’de Bruce Greenwood gayet iyiler.

Oyuncu kadrosunun asıl sürprizi (bu rol ile En İyi Yardımcı Aktör Oscar’ına aday gösterilebilecek), iş bilir avukat Lang’da müthiş bir kompozisyon çizen Don Cheadle’den geliyor.

“FLIGHT/UÇUŞ” Yön: Robert Zemeckis

Sen: John Gatins Gör: Dan Burgess Müzik: Alan Silvestri oyuncular: Denizel Washington Kelly Reilly – Don Cheadle, John Goodman, Bruce Greenwood, Tamara Tunie, Melissa Leo