Kendimle dost

Avram VENTURA Köşe Yazısı
28 Kasım 2012 Çarşamba

Max Frisch’in günlüklerini okurken, değişik tarihlerde kaleme alınmış, çeşitli konulardaki soruşturma soruları ilgimi çekti. Bunların hiçbirine kendince bir yanıt getirmemişse de, yalnızca ortaya koyduğu sorular, okuyan kişiyi o konuda yoğunlaştırmaya, düşündürmeye itiyor. Günlüklerinde yer alan bu soruşturmanın biri de dostluk üstüne... Sıraladığı 25 soru, içindeki seçeneklerle birlikte oldukça uzun bir liste oluşturuyor.

Bu sorular, “Kendinizi iyi bir dost olarak mı nitelendirirsiniz?” diye başlıyor, “Kendinizle dost musunuz?” diye bitiyor. Yalnızca benim için de olsa, tümünü yanıtlamaya kalktığımda çok yoracağını, zaman zaman bu konuya eğilmiş olmama karşın, bu kavramı baştan sona yeniden sorgulamam gerekeceğini de biliyorum. Bu yüzden başkalarıyla olan ilişkilerimin üstünde hiç durmadan, yalnız son soruya odaklanarak, kendimce bir yanıt bulmak istiyorum:

-Ben, kendimle dost muyum?

Bu güne değin doğrudan ya da dolaylı, belki böyle bir soruyla karşılaşmadığımdan, hiç üstünde durmadım! Kendini sevmek, kendine değer vermek, kendiyle barışık olmak, özgüven sahibi olmak, kendine yetmek gibi kavramlar zaman zaman karşıma çıkmış, yeri geldiğinde bunlar üstüne düşünmüşümdür. Bu konularda değişik kitaplar okudum, bazen de bir denemenin sınırları içinde görüşlerimi aktarmaya çalıştım. Tüm bu ilgime karşın, soru yine yanıtını bekliyor: Kendimle dost olup olmadığımı nasıl bilebilirim? Sanırım, saydığım bu kavramlarla ilişkilendirerek, kendimle olan dostluğu sınayabilirim.

Bunlardan her birine kıyısından yanaşalım:

Yaşam koçları, düşünürler, bir başkasını sevebilmesi için, öncelikle insanın kendisini sevmesi gerektiğini söylüyor. Sevginin ilk koşulu, tanımaktan, bilmekten, anlamaktan geçiyor. Kendini sevmek, bencillik ya da narsislik değil; suya atılan bir taşın çevresinde oluşturduğu halkalar gibi, içimizde geliştirdiğimiz sevginin başkalarına da dağılmasıdır.

Kendime değer verdiğim kadar, başkalarını önemseyebilirim. İnsanlarla olan olumlu ilişkilerimin, mutluluğumun, başarılarımın da ancak kendime verdiğim değerle doğru orantılı olacağını düşünüyorum.

Kendimle barışık olmak için duygularımı denetim altında tutmayı başarmalı, yaşantımı amaçlarım doğrultusunda yönlendirebilmeliyim.

Özgüvenim için kendimi küçük görmemem, kimi konularda risk almayı bilmem, olumlu düşünmem, doğru hedefler koymam, insanlarla iyi bir iletişim kurmam, kendimi tanımam gerektiğini düşünüyorum.

Kendine yetmenin, başkasına gereksinim olmamak değil, öncelikle kendim olmam gerektiğini biliyorum.

O halde sorumu yineleyeyim: Ben, kendimle dost muyum?

Öyle olduğumu sanıyorum!

Eksiklerim, hatalarım, yanılgılarım mutlaka vardır, her zaman da olacaktır; ama hiç değilse bu yolda bir çaba harcadığımı, kendi heykelimi en yetkin şekilde yontmaya çalıştığımı düşünüyorum.