‘My Life As a Turkish Jew’

 

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
11 Nisan 2012 Çarşamba

Bazen, size sorulan bir soruya evet, dersiniz ve hayatınız değişir. 2004 yılının ocak ayında İstanbul’un büyük bir meydanına bakan güzel bir ofiste, soğuk bir akşam üstünde, karşımdaki koltukta gülümseyen gözleri ve kendinden emin ses tonuyla bana, anılarımı yazmak istiyorum, bu yolculuğa benimle çıkar mısınız, diye soran beyefendiye, elimden geleni yaparım, demiş olmak benim de hayatımı değiştirmişti.

Bu beyefendi, Türk Musevi Cemaati Başkanı Bensiyon Pinto’ydu.

Üç buçuk yıl süren, bazen çok duygusal, bazen son derece seri, bazen de zorunlu ertelemelerle şekil bulan, uzun, keyifli ama en önemlisi son derece zengin bir çalışmaydı bizimki…

Bir yazımda, bir insanın hayatını yazmak onun yaşamına dokunmaktır, demiştim. Onun tüm sıfatlarına, tüm duygularına, tüm düşüncelerine yani yaşamının tamamına onun müsaadesiyle şahitlik etmek kadar zevkli ama bir o kadar da sorumluluk isteyen başka ne olabilirdi ki…

Şalom Gazetesinin nazik jestiyle düzenlenen imza gününde yüzlerce kişiye kitap imzalamıştık.

Tüyap Kitap Fuarında Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğrencilere, ev hanımlarına, farklı meslek gruplarından kişilere kitap imzalarken büyük bir onur yaşamıştık. 

2008 Eylülünde kitabımız Doğan Kitap Yayınlarından çıktığında eğer iki bin okura ulaşırsa şanslıyız demiştik, on katına ulaştık.

Bir gün yabancı bir dile çevrilse ne muhteşem olur, bütün anlattıklarımızı Türkiye dışında birileri de okur diye düşündüğümüzde bir gün Orient Institut Istanbul kapımızı çalmış ve kitabın tüm haklarını Almanya basımı için almayı teklif etmişti. Bir yıl sonra Almanya İstanbul Konsolosunun bizim için verdiği özel bir davette Alman Konsolosluğu binasında kitabımızın Almancasına imza atarken ülkemiz adına da farklı bir iş yaptığımızın farkına varmıştık.

Kitabımızın İngilizcesi de olmalıydı artık.

Bir yıl boyunca çeviriyi kimin yapması gerektiği konusunda çalıştık. Sevgili Nicole Pope, bize bu konuda yardımcı oldu ve çok yakın dostum Leyla Engin Arık, kitabımızın düzeltmenliğini yaptı.

Kitap e-book olarak internet üzerinden satışa sunulacaktı. Kitabımız, Jeffi Medina’nın olağan üstü girişimiyle geçtiğimiz hafta online satış yapan Amazon sitesinde ‘MY LIFE AS A TURKISH JEW’ Memoirs of the President of the Turkish-Jewish Community 1989-2004 adıyla satışa sunuldu. Türkiye’de henüz satış yapmayan site, şimdilik sadece yurt dışındaki okurlara hitap ediyor. Kindle e-book okurları bir dakikada kitabımıza ulaşabiliyor.

Bir gün bu ülkede de kitap sayfalarına dokunmak, yerini bir cam levhaya dokunmaya bıraktığında, herkesin çantasında iki bin kitap taşıdığı günlere gelindiğinde biz de kendi kitabımızın ilkler arasında yer aldığını düşünerek mutlu olacağız.

Paperback ve hardcover baskıları da yayınlandığında kitabımız, ülkemizi, Türk Musevi Cemaatini, Türkiye’de Yahudi Olmak cümlesinin içerdiklerini dünyanın dört bir tarafına taşıyan nitelikte bir başvuru kaynağı haline gelecek.

Düşünüyorum…

Sekiz yıl önce dünyaya gelen bebekler, şimdi ilkokula gidiyor ve bir yerlerde yazılar yazıyor. Sekiz yıl önce dikilmiş ağaçlar bu bahar çiçek açıyor. Sekiz yıl önce bana sorulmuş bir soruya evet, demiş olmak bugün benim yüreğimi mutluluk, gurur ve onurla dolduruyor.

Bir insanın hayatını yazmak, o insanın güvenine layık olmak, o insanın tüm mucizevi özelliklerini anlatan kalem olmak, onun gözü kulağı, dayanağı, sırdaşı, kızı olmak; nasıl bir hazinedir?

 Bir insan başka ne ister?..

Şimdi gece belli bir saatte uyanıp Amazon’a bir tık yapıp kitabımızın o çok tanıdık ama şimdi İngilizce olan kapağının ayrıntılarına bakarken gözlerim doluyor. Tanıtım metnini okurken hayatta iyi olan, güzel olan ve doğru olan ayrıntıların kalem gücüyle nerelere ulaştığını görerek şaşıyorum.

Nazım, bir şiirinde “yaşamak: / birer birer  / ve hep beraber / ipekli bir kumaş dokur gibi... / Hep bir ağızdan / sevinçli bir destan okur gibi Yaşamak…” der.

Bu da Bensiyon Pinto ve Tülay Gürler Kurtuluş için böyle bir şey işte.

Yazdıklarının keyfine vararak yaşamak…