En iyisi ‘hora’

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
3 Mayıs 2012 Perşembe

Geçtiğimiz pazar günü bir cafe’deydik. Az sonra yan masaya pusette çocuğuyla genç bir bey geldi. Bebek boncuk mavisi gözleriyle bize bakınca, ‘Delikanlı çok yakışıklı; adı ne?’ diye soruverdik. Baba yabancı şivesiyle, ‘Teşekküğler ismi  Emğediye yanıtladı. Bu arada telefonu çaldı ve Fransızca konuşmaya başladı. Ardından ortak bir sohbet gelişti. Fransızca’yı nasıl öğrendiğimizi duyunca çok şaşırdı. Haklı tabii, Fransızlar kendi lisanlarından başkasına rağbet etmezler. Aralarında İngilizce konuşanları anlamak da mümkün değildir. O gün Fransa’da seçimler yapıldığından sabah erkenden konsolosluğa gitmiş. Biraz Sarkozy, Hollande çekiştirmesi yaptıktan sonra, ‘Zaten Fransa bitmiş. Öbür Avrupa ülkeleri de öyle. Türk gençlerinin Avrupa’da iş aramalarını anlayamıyorum. Ben Türkiye’de çok mutluyum’ dedi. Adamın ne gibi şartlarla çalıştığını bilemiyorum tabii. Ama hayat bu. Buradaki dışarıyı, dışarıdaki de burasını cazip bulur. Genç Fransız, kahvesini bitirdikten sonra el sallayıp boncuk gözlü bebeğiyle gitti. Kısa bir an için düşündüm, gençler için doğru yön nerede?

***

Çarşamba akşamı bir anma duası için Neve Şalom’daydım. Tören başladığında etrafıma bakındım. Ve yaşlanan bir cemaat gördüm. İyi niyetle bile gözlemlediğimde katılımcıların ancak %10’u gençti. Hahambaşı Rav İsak Haleva yaptığı çağrıda son derece haklıydı. Böyle bir günde yarısı boş bir kehila ile karşı karşıya kalmak üzücüydü. Sinagog çıkışı arkadaşımla bunun tartışmasını yaptık. Önce çuvaldızı kendime batırdım. Ne yapmıştık da gençlerin içindeki alevi yaşatamamıştık? Öte yandan  hayatın başka gerçekleri de vardı. Babadan oğula geçen ticaret anlayışı kaybolduktan sonra yeni nesil farklı kurum, kuruluşlarda çalışmaya başladı. Çalışma saatleri belirsiz ve sınırsız. Bugün iş aslanın ağzındayken, hangi genç saat 18:00’de çıkmak için izin ister? Yukarıda bahsettiğim genç Fransız’ın dediği gibi, ‘niye dışarı giderler, anlamam’ denen gençlerimiz de var. Karamsar mıyım, gerçekçi miyim, bilemem ama kendimizi zaman zaman Şalom’da yazdığımız ‘Kaybolmakta/azalmakta’ olan Yahudi Cemaatleri’nden biri olarak görmeye başlıyorum.

***

Kuruluşunun 10. yılını geride bırakan Golden Age, geçtiğimiz Salı günü çeşitli kurumların da başkanlarını bir araya getirerek üretmenin yaşı olmadığını hatırlattı. Toplumumuzda 70+ bireyleri bir araya toplayıp gerek açık havada, gerekse kapalı mekanlarda etkinlikler düzenleyerek yaşamlarına renk katmayı hedefleyen, Golden Age üyeleri bence düşünmediğimiz kadar büyük bir ‘mitsva’ yapıyorlar.

29 Nisan’ın Dünya Dans Günü olduğu düşünülerek gerçekleştirilen “Yahudilik’te Dans” konulu sunum toplantının en güzel bölümüydü. Bu arada ‘hora’nın bir Romen dansı olduğunu bilmiyordum. Birlik ve beraberliği simgelediğini de yeni öğrendim. Artık bizimle olmayan, Golden Age kurucu üyelerinden Eti Telvi’yi anmadan geçemeyeceğim. Eminim şimdi yapılan çalışmaları görseydi, gurur duyardı.