Ortak bölenlerin en büyüğü

“Tiyatro bizim metresimiz; biz çalışıp çabalayıp para biriktirir, sonra da bütün paramızı ona yediririz”               

Kerem Kurdoğlu

Erdoğan MİTRANİ
5 Ekim 2011 Çarşamba

Çoğunluğunu mimar ve mühendislerin oluşturduğu İ.T.Ü.’lü bir grup gencin, yedi yıllık geçmişin sonunda oluşan bir ‘üniversite tiyatrosu’ birikimini ‘yarı profesyonel’ bir tiyatro kimliğine dönüştürmek için 1999 yılında bir araya gelerek kurduğu Altıdan Sonra Tiyatro, on küsur yıllık kesintisiz geçmişi ile artık İstanbul’un yerleşik tiyatrolarından. Bu yıl, 2009’da kavuşmuş oldukları Kumbaracı 50’deki mekânlarına, aynı binanın bir üst katını da katmışlar.

Bu yeni mekânı çok amaçlı olarak kullanacaklar: Şimdilik bir ‘Stop-Motion Film Atölyesi’ ve önümüzdeki hafta eğitim verilmeye başlanacak bir ‘Kukla Atölyesi’ ile başlıyorlar. Ayrıca her tür prodüksyona uygun 60 m2’lik bir bölüm de var.

Topluluk, İsveç’den Riksteatern’in yürütücülüğünü yaptığı ve SIDA’nın desteklediği, sekiz gerçek öyküden oluşan ‘İran’dan Sesler’ adlı radyo oyunları projesinin de Türkiye ayağını yürütüyor. Altıdan Sonra Tiyatro’nun “İnsan haltları ve insan hakları...” temasıyla sunduğu, hak ihlâlleri üzerine kaleme alınmış bu gerçek hikâyeler, İsveç, İngiltere, Almanya ve Türkiye’de radyo tiyatrosu ve sahne okuması olarak sunulacak. Türkiye’de 24 Ekim’den itibaren Açık Radyo’da yayınlanacak. Ardından yapılacak olan sahne okumaları ise 25 Ekim’de başlıyor. Salı günleri Kumbaracı 50’de devam edecek.

Ve tabii ki, kendi oynamadıkları günlerde mekânları başka topluluklara da açık olduğundan, Ekim ayıboyunca Kumbaracı 50’de her gün oyun var.

Böyle yoğun bir tempoda, 2011-2012 mevsimini daha önce sahnelemiş oldukları iki oyunla açıyorlar: İlk kez 2004’de Maya Sahnesi’nde oynamış oldukları O.B.E.B. ve 2006’da yine Maya’da sahnelemiş oldukları Öldün, Duydun mu? Her iki oyunu da Yiğit Sertdemir yazıp yönetmiş.

İBBŞT’nin internet sayfasında Yiğit Sertdemir’in keyifli bir biyografisi var. Aynen aktarıyorum: 1979’da İzmir’de doğdu. Fen Lisesi’ni 1995 yılında bitirdikten sonra, İTÜ’de Makine Mühendisliği okumak için İstanbul’a geldi. İTÜ’de tiyatro ile uğraşırken, mühendislik eğitimiyle amatör olarak ilgilendi. 1998 yılında, ilk oyun denemesi olan ‘Yumuşak Ge’yi yazdı. (Bu benim notum: acaba ‘Yumuşak Ge’nin başına ne geldi?) Buna rağmen yazmaktan vazgeçmedi. 1999 yılında, İTÜ’den yaşamdaşlarıyla, Altıdan Sonra Tiyatro’yu kurdu. Aynı sene Sadri Alışık Tiyatrosu’nda ilk kez profesyonel olarak sahneye çıktı. 2002 yılında kaydını alıp, Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde burslu olarak okumaya ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda ‘yevmiyeli sanatçı’ olarak çalışmaya başladı. Bir ara mezun oldu. 2009’da, Kumbaracı50 adlı sahne ile İstanbul’u buluşturanlar arasındaydı. Halen; Altıdan Sonra Tiyatro’da ve İBBŞT’de tiyatro ile uğraşmakta, geceleri yazmakta, boş kalan zamanlarında da uyumaktadır. Evlidir. Umutludur.

Evliliği ile ilgili bir not da benden: Eşi Gülhan Kadim de Altıdan Sonra Tiyatro’nun oyuncularından. (Hem de ne oyuncu!). Aynı takımdan Aslı Can Kortan (bir müthiş oyuncu daha) ile Erkan Kortan da karı-koca. Bayılıyorum yaşamlarındaki aşklarını tiyatro aşkları ile bağdaştırabilen bu gençlere... Artık orta yaşa adım atmak üzere olan sevgili dostlarım Kerem Kurdoğlu ile Naz Erayda da öyleydi. 1990’lı yılların başında kurmuş oldukları Kum, Pan, Ya,  bugünkü tüm akım dışı ve avangard tiyatrolara öncülük etmiştir. O günlerde Kerem, “Tiyatro bizim metresimiz; biz çalışıp çabalayıp para biriktirir, sonra da bütün paramızı ona yediririz” demişti.

Altıdan Sonra Tiyatro’nun İTÜ’lü elemanları da (kendini tamamen tiyatroya verebilmiş olan Sertdemir haricinde) mesleklerini bırak(a)mamışlar. Gündüz işe gidiyorlar amaaaa Altıdan Sonra da Tiyatro yapıyorlar!

Yiğit Sertdemir, üretken bir yazar. Tema ve konusu Altıdan Sonra Tiyatro’nun elemanları tarafından belirlenmiş olan ilk oyunu Bekleme Salonu’nu 2003’de yazmış. Bu oyunu 2004’de O.B.E.B, 2005’de Öldün, Duydun mu?, 2007’de 444, 2008’de Medeniyet Tiyatrosu, 2010’da Fail-i Müşterek ve Surname 2010 izlemiş. Bir gençlik oyunu olan ve 2008’de Özel Liselerarası Tiyatro Festivali’nde Kadıköy Güzel Sanatlar Lisesi tarfından sahnelenen Medeniyet Tiyatrosu ile İBBŞT’nin geçen yılki büyük prodüksyonu Surname 2010 dışındaki diğer beş oyunu Altıdan Sonra Tiyatro’da oynanmış. Oyunların hemen hepsi ile önemli ödüller kazanmış.

1 Ekim’den itibaren tekrar sahnelenmeye başlanan ve ‘Mizah/ İki Perde’ olarak adlandırılan O.B.E.B.’i ilk sahnelenişinde olduğu gibi yine Yiğit Sertdemir yönetiyor:

Şimdi bu oyunda anlatılmak istenen şey... Konusu yani... Bundan bir zaman önce yaşanan bir olayın... Yaşandı mı bilinmez tabii... Bir bakıma ‘komplo teorisi’ bu oyun... Yani o olayın anlatıldığı, aktarıldığı bu oyun... O olay ne tabii, değil mi? Şimdi birbirine benzemeyen dört kadın var... Mizaçları da, görünümleri de farklı... Ama buluştukları bir nokta da yok değil! O noktaya psikolog diyoruz. Erkek bu psikolog. Bir de yardımcısı var ki o da erkek. Hah, bir de psikodrama diye bir yöntem var. Yani, bir nevi ‘psikolojik oyun’...En önemlisi  ‘dönüştürme projesi’ denilen bir... Yok, o söylenmez şimdi! İşte bütün bunlar... Yani oyunun sonunda kadınlar... Bu hiç söylenmez! Erkekler oyunun son... Ee, bu da olmaz! O zaman... Özetle bu oyunda anlatılmak istenen şey... Şşş...

Oyunu A’dan Z’ye anlatıp hiç bir şey anlatmamayı başaran bu olağanüstü yorum ne yazık ki bana ait değil. O.B.E.B.’in minik broşüründe, minnacık harflerle yazılmış. Belki de yazara ait.

Yukarıdakilerin hepsi var oyunda. Hem de uzun uzun anlatılmış. Bana sorarsanız oyunun tek yapısal kusuru da bu: Biraz fazla uzun. Özellikle ilk perdede tempo arada bir düşer gibi oluyor. Çok değil, 135 dakika iki saate indirilebilse oyun soluk soluğa izlenebilir. Bunun dışında, son zamanlarda izlediğim gerçekten güldürmeyi başaran az sayıda güldürüden biri.

Bunda oyunculukların da payı büyük. İlk sahnelemenin kadrosu pek fazla değişmemiş. Psikologla yardımcısını bu kez Yiğit Sertdemir ve Erkan Kortan ikilisi Yaman Ömer Erzurumlu ve Onur Kahraman ile dönüşümlü olarak oynuyorlar. Ben Y. Ömer Erzurumlu ve Onur Kahraman’ı izledim ve çok başarılı buldum. Bir de yazar/yönetmenimizle Erkan Kortan’dan izlemeyi istiyorum.

Dört kadına gelince, O.B.E.B. sadece Seda Özen Yürük, Aslı Can Kortan, Gülhan Kadim ve Ebru Gözdaşoğlu’nu izlemek için bile seyredilmeye değer! Dördü de müthiş ama elde kadın karakterlerinin son derece dengeli yazıldığı ve hiçbirini öne çıkarmayan bir metin olmasına rağmenbu dörteşitkarakterarasından Aslı Can Kortan, “daha eşit” olarak sıyrılıyor. 2005’de En Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü’nü bileğinin hakkıyla almış.

Sonuç: Bakmayın fazla uzun dediğime, mutlaka görün O.B.E.B.’i. Sıkılmayacaksınız. Bol bol güleceksiniz. Belki de biraz düşüneceksiniz, “1970’lerden günümüze ne çok şey değişmiş diye”  ya da “1970’lerde günümüze hiç bir şey değişmemiş” diye. Ya da... Şşşş

Hepinize iyi seyirler.