Uykusuz

Avram VENTURA Köşe Yazısı
13 Temmuz 2011 Çarşamba

Eşimin aklına bir şey takılmaya görsün, o geceyi uykusuz geçireceği kesindir. Kafasının içinde olayları yeniden yaşar, kendine göre şekillendirir, büyütür, farklı olasılıklarını tartar; sonuçta o uzun saatleri ya yatakta dönerek ya da televizyon izleyerek geçirir. Sabah olunca da geceyi uykusuz geçirdiğinden yakınır. Bu huyunu hiç sevmiyor, ancak kimi olayların baskısından sıyrılmak için de, her zaman elinden hiçbir şey gelmediğini söylüyor.

Uykusuzluk çok kimsenin sorunu, ancak geceyi iki-üç saatlik uykuyla geçiren ve bundan hiçbir rahatsızlık duymayan üç yakın tanıdığım var. Yaşam düzenini bu uyku süresine göre kurmuşlar ve başkalarına göre artırdıkları bu zamanda, farklı alanlarda kendilerini geliştirmişler; ancak bu arkadaşlar konumuzun dışında. 

Sorun olan, doğal olarak gereksinimi olup da uyuyamayanlar!

Bir keşişe Zen felsefesinin ne olduğunu sormuşlar. “Çok basit” diye yanıtlamış. “Acıkınca yemek yiyorum, uykum gelince uyuyorum.”

İlk anda çok yalın gibi görünen bu yanıtın, düşünüldüğünde ne kadar önemli bir iletiyi barındırdığını görebiliriz. Nitekim Zen felsefesinin temel anlayışlarından biri olarak şu örneği verirler:

“Ne yapıyorsan ona odaklan ve yalnızca onu yap; yemek yiyorsan yalnızca yemek ye, sohbet ediyorsan da sadece sohbet et. O zaman, hem yediğin yemeği farkındalıkla yemiş olmaktan dolayı büyük bir zevk, hem de ettiğin sohbetten büyük bir verim alırsın...”

Ünlü Fransız yazarı Louis-Ferdinand Céline, mutsuz olduğunu söyleyen birine hemen inanmamamızı, ona uyku uyuyup uyuyamadığını sormamızı söyler. Alacağımız yanıt “evet” ise her şey yolunda demektir.

Nietzsche de uyumanın sanıldığı kadar kolay bir iş olmadığını, onun uğruna bütün gün uyanık kalmamız gerektiğini söyler.

Kuşku yok ki bu tür konularda herkesin sorunu kendine… Ancak düzenli bir uykunun, üzerimizdeki olumlu etkileri hiçbir şekilde yadsınamaz.

Benim genelde uyku ile ilgili bir sorunum yok. Her gün alıştığım saatte yattığım zaman, yeterli uykuyu alabiliyorum. Geçenlerde solunum yollarıyla ilgili yaşadığım bir sorun yüzünden birkaç geceyi yarı uyur yarı uyanık geçirdim. O uykusuzlukla ilgili duygular nasılsa dizelere de yansıdı:

Kaç saat kaç dakika kaç saniyedir / Uykusuz geçen bir gece / Kaç karabasan pusuda bekler / Büyür giderek korkular bastırılmış / Oynaşırken duvarlarda gölgeler

Bir gece ne kadarı bir ömrün / Kimi göz açıp kapayıncaya geçer / Bir ömrün yükü taşınır kimi gün / Çekilir düşler kendi âlemine / Amansızca saldırır düşünceler

Bir umut yine gündoğumları / Uzun süren yalnızlıktan uyanış / Hele düşlere uzak kaldınsa eğer / Hiç bitmeyecek gibi gelir / Uykusuz geçen geceler

Şiiri bitirdikten sonra düşündüm:

Uykusuz kaldığım birkaç gecenin sonrasında bir şiir yazılabiliyorsa, kim bilir sürekli uykusuzluk çekenler, sanat ve edebiyat alanında ne yapıtlar üretiyordur!