Or-Ahayim’de sünnet

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
8 Aralık 2010 Çarşamba

Kurban Bayramı’nın ilk günü Or-Ahayim’de bir sünnet gerçekleşti. Çocukluklarını bildiğim Gülin-Beni Sevik’in oğulları Selim Eran’ın sünnetine çok istediğim halde,  şehir dışında olduğumdan katılamadım. Ancak annemle oğlumdan törenin çok güzel ve samimi geçtiğini öğrendim, minik Eran’a başarılı, şanslı, uzun bir ömür diliyorum. Hastanede sünnet yapıldığını da bu vesile ile ilk kez duymuş oldum. Oysa ki, hastanenin Kadınlar Kolu Başkanı Megi Küçük ile sohbet ederken bu uygulamayı daha önce de yaptıklarını söyledi.

***

Geçtiğimiz hafta, yazdan kalma güzel bir gün yaşandı. Aralık ayında güneş insanları mutlu etmek için başlı başına bir etken. Çarşamba günü bizleri daha da mutlu kılan bir olayı paylaşmak üzere Or-Ahayim’e gittik. Bir hastanede kişiyi mutlu edebilecek ne var, diyebilirsiniz. O gün ailenin en küçük ferdi Deren Levent’in sünnet töreni gerçekleşecekti.

Sünnet hastanenin midraşında yapıldı. Büyükbaba kucağında yastıklar, heyecan içinde torununun gelmesini bekledi. Büyükanne daha da heyecan içinde minik Deren’i teslim etti. Mohel, doktor ve hazan tevadaki yerlerini aldılar. Küçük bir mekânda olduğumuz için biz misafirler de olayla bütünleştik. Törenin ardından bahçedeki camlı seraya geçildi. Ailenin ve genç anne babanın arkadaşlarının da katıldığı çok keyifli bir seuda yapıldı. Bize bu günü yaşatmaya vesile olan Eliyahu Deren Levent’e sağlıklı uzun bir ömür diliyorum.

Yahudi yaşamında neşeyle kutlanan üç önemli olay vardır; brit-mila, bar-mitsva, ve evlenme töreni. Brit-mila’yı büyük bir düğün gibi kutlamak güzel bir olay. Ancak kişilerin bu konuda farklı tercihlerini uygulayabilmeleri gerektiğine inanıyorum. Kanımca, Or-Ahayim, bu seçeneği yaratarak önemli bir işlevi yerine getiriyor. Konuya kesinlikle rekabet gözüyle bakmamalı.

***

Her ne kadar çağımız gereksinimlerine ayak uydurmak gerekiyorsa da, biraz geçmiş yıllara gönderme yapacağım.

Her iki oğlumun sünnetini rahmetli İlya Geron gerçekleştirmişti. Büyük oğlumun sünneti, doğduğu Güzelbahçe Kliniği’nin küçük salonunda ıkış tıkış bir kalabalığın arasında yapıldı. Ortam ne kadar temiz ve sterildi, siz tahmin edin. İkinci oğlumun brit-milasını ise evde yaptık. Olay sadece temizlik v.s değildi. Kalabalık ve büyük bir kutlama yerine, daha ‘biz bize’ bir ortamı tercih etmiştik.  Bu bizim seçimimizdi. Sonuçta, gereken tedbirler alındığında sorun olmuyor.

Hep güzel olaylarımız olsun.

***

Perşembe günü Barınyurt’un toplumumuzdaki dernek, kurum ve kuruluşların hanım temsilcilerine verdiği geleneksel öğle yemeğindeydim. Barınyıldızlar bizi her zamanki incelik ve zerafetleriyle ağırladılar. Günün konuk konuşmacısı diyet uzmanı Dilara Koçak’tı. Tesadüfen Koçak’la aynı masada oturdum. İster istemez ne kadar yediğine dikkat ettim. Her gelen tabaktan iki çatal alıp bıraktı. Sonra da konuşmasında; ‘önünüze gelen yemeğin tümünü bitirmeyin,’ diye vurguladı. Son derece hoş bir hanımefendi olan Dilara Koçak ile çoğumuzun boy ölçüşemeyeceğimizi kavramış oldum. Zira o gün orada bulunanların çoğu, ‘tabakta yemek bırakmak günahtır’ düsturuyla büyüyen bir nesildi…