Dünyanın her köşesindeki Yahudilerin yanındaki insan: ISAAC JACOB (ADOLPHE) CREMIEUX (1796-1880)

Fransa’da ‘özgürlük-emansipasyon’ kanunundan dört yıl sonra doğan Isaac-Jacob Crémieux, yeni yüzyıla özgür giren Yahudi neslindendi. Ailesinden gelen geleneksel Yahudilik ve ‘Alman Aydınlanması’ ile yoğruldu. Dönemindeki, Heine, Disraeli gibi bir çok Yahudi Hristiyanlığa geçerken, o, ömrü boyunca Yahudi kaldı ve kendi deyimiyle, “Yahudi kalarak dönemini ve o dönemin Fransa’sını etkiledi”.

Metin DELEVİ Kavram - Tarih
29 Aralık 2010 Çarşamba

Isaac-Jacob Crémieux 22 Nisan 1796’da Nimes kentinde köklü bir Yahudi ailenin ilk erkek evladı olarak doğdu. Büyükbabası Jacob Crémieux (Carmi) İspanya kökenli bir Sefarad ailesinden gelmekteydi. Anneannesi ise Rav Jacob Ispir Ashkenazi’nin kızıydı, yani dindar Aşkenaz bir aileye mensuptu. Rav Ispir, din öğretmesi için Prag’dan ilk önce Avignon’a sonra da Carpentras’ya gönderilmiş ve bölgenin en saygın din adamları arasında yer almıştı. Bölgedeki Yahudiler Papa’nın koruması ve himayesi altında olduklarından Carpentras dönemin ‘Yeruşalayim’i sayılmaktaydı. Yahudiler, rahat ve huzurlu bir yaşam sürdürebiliyor, din ve ibadet konusunda tam bir serbesti yaşıyorlardı.

Isaac-Jacob’un babası David 1787’de yayınlanan ‘Yahudilere Hoşgörü Genelgesi’ sonrası yerleştiği Nimes’de 1792 yılında kuzini Rachel Crémieux ile evlendi.

Göürüldüğü gibi, Isaac Jacob’un çocukluğu hem Sefarad, hem Aşkenaz, hem gelenekçi, hem seküler bir ortamda geçti. Özgürlük (emansipasyon) döneminin tüm olanakları ve aile bağları sayesinde çok yönlü ve köklü bir Yahudi eğitimi aldı. Küçük yaşlarında , belki de asimilasyon rüzgarlarının etkisiyle adı Isaac-Jacob’dan Adolphe’e değiştirildi.

Babası iplik ticareti yapıyor, aynı zamanda bölgenin ihtilal yandaşlarının safında politika yapıyordu. Bu yönden de Adolphe çok genç yaşta politikanın inceliklerini yaşama imkânını buldu.

NAPOLEON’UN ATEŞLİ SAVUNUCUSU

Başarılı bir ilkokul dönemi sonrası, ailesi onu Paris’e gönderdi. 1808’de Paris Kraliyet Lisesi’ne girebilen ender Yahudiler arasındaydı. Bu okuldaki eğitimini 1815 yılına kadar başarıyla sürdürdü. Burada Napoleon hayranı oldu ve hatta Tuileries’de (Kraliyet Sarayı Bahçesi) lisesinin temsilcisi olarak Napoleon’a hitap etme imkânı oldu. Bu hayranlığı zaman içinde büyüdü ve uzun süre Bonaparte ailesinin resmi savunucusu oldu. Okulunda bu ateşli savunuculuğundan dolayı lakabı ‘Avukat’ oldu.

1815 sonbaharında yüksek eğitimi için Aix-en-Provence kentindeki hukuk fakültesine girdi. 1817’de fakülteyi birincilikle bitirdi. 21 yaşında Aix-en-Provence barosuna kaydoldu. Artık hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirme zamanı gelmişti. Küçüklüğünde sürekli duyduğu “Yahudiler hiçbir işe yaramaz” sözlerinin intikamını almak istercesine, Yahudilerin hem toplum içinde yer alabileceğini hem de vatanlarının sadık fertleri olabileceklerini ispatlamak amacıyla avukat olarak iş hayatına atıldı. Tek hedefi vardı: Yahudi bir vatandaş olarak toplumun yüksek mevkilerinde kendini ispatlamak.

Bu arada Masonluk ile de igilendi. 1818 yılında 22 yaşında Nimes Mason Locası’na girdi. Bu kurumda yüksek mevkilere çıktı hatta uzun süre bölge başkanlığı da yaptı.

Mesleğinde ise, derin hukuk bilgisi ile ve başarılı bir hatip olarak ünlendi. Kısa sürede, Fransa’nın Midi Bölgesi’ndeki önemli bir dava avukat olarak kendisine teslim edildi. Kral taraftarı ve kralın himayesinde ama eşkiya olan Trestaillon’u mahkum ettirmesi, adının Paris’te de duyulmasına neden oldu. Paris’te, ihtilalin marşı olan ancak kraliyet tarafından yasaklanan ‘de la Marseillaise’ söylemekten mahkemeye çıkartılan üç genci, her türlü kraliyet engellemesine rağmen beraat ettirmesi başarısını Paris’te de kanıtlamasına vesile oldu.

Ancak babası 1819 yılında vefat edince ailesinin yanına döndü. Babası vefatından önce tüm servetini kaybetmiş, üstelik etraftan çok büyük miktarda borç para almıştı. Babasının iflası ve borçlarla lekelenmiş ismini temizlemek için tüm borçları üstlendi ve 1837 yılına kadar sahiplerine veya varislerine ödedi: Hem anaparayı hem de 18 yıllık faizlerini ödeyerek babasının ismini temize çıkardı.

Meslek hayatında özellikle muhaliflerin ve kraliyet mağdurlarının savunmasını üstlendi. 1824 yılına gelindiğinde, 28 yaşında Nimes Barosu’nun bir numaralı ismi ve restorasyon döneminin en ünlü avukatları arasında yer aldı.

YAHUDİLERİN HİZMETİNDE

Kariyerini sağlam bir zemin üzerine oturttuktan sonra Adolphe, savunma becerilerini, önyargılar neticesinde haksızlıklarla karşı karşıya kalan Yahudi toplumunun hizmetine sundu. Yerel Yahudi kuruluşlarında fiilen görev aldı. 1828’de Marsilya Bölgesi Yahudi Laik Konseyi üyeliğine alındı. “Fransa’da Hürriyet-Eşitlik-Kardeşlik ilkeleri uygulanıyorsa bu ilkeler tüm vatandaşlara uygulanmalıdır” sloganıyla yola çıktı. İlk icraatı, ‘More Judaico’ olarak adlandırılan, yalnız Yahudilerden talep edilen, mahkemede Yahudilerin başlarında takke, bir haham nezaretinde, Tevrat üzerine yemin etmeleri uygulamasının kaldırılması yönünde çalışması oldu. Yoğun çabası sonucu uygulama ilk önce 1827’de Nimes’de kaldırıldı. Sonra tüm Midi Bölgesi’nde kaldırıldı. Ancak Adolphe için yerel kararlar yeterli değildi. Uygulamanın iptali tüm Fransa sathında olmalıydı. Nihayet 1846’da uygulamanın iptal kararı tüm Fransa için geçerli oldu. Artık Fransız Yahudilerinin özgürlük (emansipasyon) süreci tamamlanmıştı.

1830 yılında temelli olarak Nimes’den Paris’e taşındı. Paris’te ünlü avukat Odillon Barrot’un işlerini ve bürosunu devraldı. Politik görüşleri, Yahudilere karşı tutumları ne olursa olsun politika mağdurlarını savunmaya devam etti. Özellikle muhalifleri savunmasına rağmen, hükümetle, kraliyet mensuplarıyla arası hiç bir zaman açılmadı. 1836 yılında hukuk bürosunu sattı ancak baroyu ve avukatlığı bırakmadı.

Ağırlıklı olarak Yahudi toplumunun idari sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Milletvekili olmamasına rağmen mecliste Yahudi sorunlarının savunuculuğunu yaptı. Bu çalışmaları ‘Yahudilerin Babası’ olarak adlandırılmasına yol açtı. Bu çalışmalarının doğal neticesi olarak, 1830’da Fransa Laik Konseyi üyeliğine, 1834’de başkan yardımcılığına, 1843’de başkanlığına getirildi. Kurumun mali ve hukuki sorunları üzerine yoğunlaştı, kurumun reorganizasyonunu gerçekleştirdi. Fransa Yahudi Cemaati’nin tüm sorunlarına el atıp çoğunu çözümledikten sonra dünya Yahudiliği sorunlarıyla ilgilenmeye başladı.

1840 yılında Şam büyük bir antisemitik olayla çalkalanıyordu. Katolik Papaz Thomas ve hizmetkârı Ali, son kez Yahudi mahallesinde görüldükten sonra ortadan kaybolmuşlardı. Yahudilerin bu iki kişiyi öldürüp kanlarını hamursuz yapımı için kullandıkları söylentisi kısa sürede tüm Şam’a yayıldı. Birçok Yahudi işyeri talan edildi. Çok sayıda Yahudi tutuklandı; öldürülenler, yaralananlar oldu. 63 çocuk rehin tutuldu. Saldırılar Şam dışına da taşmaya başladı. Söylentilere inanan Bölge Valisi ve Fransız Konsolos Rotti Menton olayları körüklemeye devam ettiler. Olay uluslararası bir boyut kazanmaya başladı. Bu gelişmeler üzerine Adolphe Crémieux ve Sir Moses Montefiore Şam Yahudilerini savunmak üzere bölgeye gittiler. Mısır’da Mehmet Ali Paşa’yı olayın iftira ve söylenti olduğuna ikna ettiler. Hatta Montefiore Sultan Abdülmecid’i Osmanlı İmparatorluğu’nda kan iftirası suçlamalarının yayılmasının önüne geçmek için bir ferman yayınlamaya ikna etti.

SİYASET YOLUNDA

Crémieux bu seyahatten istifade ederek bölgedeki Yahudi toplumlarıyla temasa geçti. Sorunlarını irdeledi. Mısır’da iki Yahudi okulunun açılmasına önayak oldu. Bu gezide Crémieux, ileride Alliance Israelite Universelle’in ana prensipleri olacak temel taşlarını oluşturmaya başladı: “Yahudilerin haklarını savunacak evrensel bir kuruluş”. Bu fikir ancak on beş yıl kadar sonra hayata geçebilecekti.

1842‘de muhalefet liderleri, Adolphe’un seçimlerde Chinon bölgesinde aday olmasını önerdi. Seçimi az bir farkla da olsa kazandı. Artık Adolphe için aktif politika hayatı başlamıştı.

1845’de ani olarak eşi ve çocukları Hristiyan oldular. Laik Konsey Başkanlığı’nı yürütmekte olan Cremieux istifa etmek zorunda kaldı.

Yahudi geleneklerine bağlı olmasına rağmen “Din Tanrı ile insan arasındaki bir bağdır. İnsanlar başkalarının inançlarına karışmamalıdır” prensibine uyarak eşinden hiç bir zaman ayrılmadı.