Şey gibi her bi şeyim

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
2 Haziran 2010 Çarşamba

Can Yücel’in Hasan Ali Yücel’ in oğlu olduğunuzu bilir miydiniz?

21 Ağustos 1926 doğumlu olan şair, uzun bir ömür yaşamış sayılır belki; ama şairlere bir ömür yeter mi yaşamak ve yazmak için, bilinmez.

Onun şairliğinde Tanrısal bir güç vardır sanki.

Şairlerin bazıları bizim düşündüğümüz, hissettiğimiz asla söyleyemediğimiz ne varsa bir anda söylemiş gibidirler. Bu yüzdendir belki de yüzlerini görmesek de kalemlerinin gücünden onları tanıyıp sevmemiz, okudukça dizelerinde kendimizden bir şeyler bulmamız...

İşte Can Yücel de böyle bir şairdir.

Ne söylemişse sanki bizim yerimize söylemiş gibidir.

Yergici anlatımıyla hayatı ve insanları bizim yerimize yermiş, düşündürücü tavrıyla da hayatı yeniden gözden geçirmemizi sağlamıştır:

O, duygularımızın sağlamasını bizim için bizim yerimize yapmış gibidir:

“Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. / Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, / Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. / İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...”?Şiirlerinde yine bizim yerimize bize ayıp denen ne varsa yazıp kullanmıştır. Söyleyemediklerimizi söylediği için sevdik belki de onu... Toplumsal olanı, bizim olanı yansıtmada gülmece denen o büyülü üslup  şiirinin en önde gelen öğesi olmuştur. Gülümsetirken düşünmüştür Can Baba bizi. Kendine göre bir dünya yaratmış ve kendi doğrularıyla yaşamayı düstur edinmiştir, kimseye kendini beğendirmek, kimsenin ona yol göstermesine izin vermek gibi bir niyeti yoktur. Kendiyle , insanlarla alay eden tavrı , sözcükleri seçmedeki başarısı ve hayata başkaldırısıyla bizim asi ruhumuzun da aynası olmuştur. Zaman zaman boyun eğer gibi görünse de bu kandırmacaya aldanmamak gerekir:

İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, / Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.  Gökyüzünü sahipleneceksin, / Güneşi, ayı, yıldızları... / Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. / “O benim.” diyeceksin. / Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... ?Mesela gökkuşağı senin olacak. / İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. / Mesela turuncuya, ya da pembeye. / Ya da cennete ait olacaksın.

Can Yücel, söz oyunlarıyla ulaştığı dil ustalığıyla bizi kendine çekmiştir. Günlük konuşma dilini, yöresel deyişleri, deyimler ve argo sözcükleri kendine has bir üslupla kullanmayı başarmıştır:

“sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa / kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi dilimizde akşamdan kalma bir küfür / salonlar piyasalar sanat sevicileri / derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni / yakanda bir amonyak çiçeği / yalnızlığım benim sidikli kontesim / ne kadar rezil olursak o kadar iyi”

Hepimizin bir hazine değerinde olduğunu, kendi kıymetimizi önce kendimizin bilmemizin gerektiğini, herkesin düşüncelerinin tek ve benzersiz olduğunu uzun uzun anlatmak yerine, kendini bizim yerimize koyarak ve bu dizelerde kendimizi bulmamızı sağlayarak, sanki geçiştirmiş gibi yaparak; ama gerçeği en derininden anlatarak sanatsız sanat yapmıştır.

12 Ağustos 1999’da aramızdan ayrıldığında hayatı şiirlerine taşımayı çoktan başarmıştı. Hayatın tamamını bir şiire sığdırmak mümkün değildir elbette; ama bir zamirle (şey diyerek) bu işi bu kadar başarıyla halleden yalnız o vardır belki de:

“Çünkü ben bir şeyim / Her şey de bir şeydir ama / Ben başka bir şeyim.”