Eğlenceli bir komedi macera

25 yıl öncesinin umut veren yönetmeni iken, yapımcılığa geçip düş kırıklığı yaratan Luc Besson, Fransız mizahıyla harmanlanmış, esprili diyaloglu, naif, hoşça vakit geçirten bu son filmiyle sinemaya sürprizli bir dönüş yapmış. Güçlü kadın kahramanlara olan zaafını Adele ile sürdüren sanatçı, bir çizgi romandan ilk kez bir uyarlama senaryo yazıyor.

Viktor APALAÇİ
22 Eylül 2010 Çarşamba

Akıcı ve dinamik kurgusuyla, mükemmel müzik partisyonuyla, kaliteli kostüm tasarımı ve sanat yönetimiyle, başarılı oyuncu kadrosuyla, kusursuz sinematografisiyle ‘Adele’ izlenmeyi hak ediyor.

80’li yıllardaki “Derinlik Sarhoşluğu / Le Grand Bleu”, “Nikita”, “Leon” gibi görkemli filmleriyle en umut vaadeden Fransız yönetmeni olarak gösterilen Luc Besson, zamanla yapımcılığa soyundu, kendisine bağlanan umutları başa çıkardı.

Amerikan tarzı alan filmlere düşkünlüğünü, senaryo yazarı ve yapımcı olarak imzasını attığı 2. sınıf Hollywood filmi taklitlerinde gösteren Besson, kamera arkasına geçtiğinde “Angel-A” gibi kalitesiz ürünler verdi.

51 yaşındaki çocuk ruhlu sanatçının vizyona giren son filmi “Adele’in Olağanüstü Maceraları / Les Aventures Extraordinaires D’Adele Blanc-Sec”, Besson’dan umudunu kesenleri yanıltan, eli yüzü düzgün bir komedi macera.

Güçlü kadın kahramanlara olan zaafın bildiğimiz Luc Besson’un, bir çizgi-roman kahramanın olan, (bir tür dişi İndina Jones) genç ve gözüpek gazeteci-yazar Adele Blanc-Sec’in maceralarını anlatmaya soyunmasına şaşırmıyoruz.

Eski eşi Anne Parillaud’un canlandırdığı Nikita erkekleri alt eden bir çocuksu kadındı. Natalie Portman kendisine uluslararası ün kazandıran “Leon”un manevi kızı rolüyle, sinemanın en unutulmaz kız çocuğu kahramanlarından biri oldu. Milla Jovovich “5. Güç”te adeta bir dişi süpermen, Jeanne d’Arc’ta bir milli kahramandı.

DİŞİ İNDİANA JONES

İlk kez 1972’de yayınlanan, Jacques Tardi’nin çizgi serisinin kahramanı, gözü kara genç gazeteci Adele Blanc-Sec, Luc Besson’a uygun bir kadın karakteri idi.

Hep kendi yazdığı özgün senaryolardan  yola çıkan Luc Besson ilk kez bir uyarlama senaryo yazıyor.

Akıcı ve dinamik kurgusuyla (Julien Rey), nefis görüntüleriyle (Thierry Arbogast), mükemmel müzik partisyonuyla (Eric Serra) ve kusursuz sinematografisiyle “Adele’in Olağanüstü Maceraları” Luc Besson’un son yıllardaki en eli yüzü düzgün işi.

Fransız mizahı ile harmanlanmış esprili diyaloglarıyla, sevimli mumya tiplemeleriyle, naif sinema tarzıyla, Luc Besson eğlendiren, hoşça vakit geçirten bir film yapmış.

Kendi yarattığı Arthur adlı kahramanın maceralarını anlatan iki filmde olduğu gibi, Adele’in de devam filmi kaçınılmaz gibi.

20. yüzyılın başlarının Paris’inde geçen, Maurice Leblanc’un Arsen Lüpen serisinin, Eugene Sue’nin “Paris Esrarı”nın atmosferini hatırlatan “Adele’in Olağanüstü Maceraları” Fransız çizgi roman geleneğinin başarılı bir örneği.

KARİKATÜR KARAKTERLER

Bitkisel hayat yaşayan, çok sevdiği kız kardeşinin yatalak kalmasına sebebiyet verdiği için vicdan azabı içinde kıvranan Adele Blanc-Sec’in Mısır macerasıyla başlayan filmde, kahramanımızın Firavun’un doktoru sandığı bir mumyayı Paris’e getirmesini izliyoruz. 1912 yılında geçen konusuyla filmde, Ulusal Tarih Müzesi’nde sergilenen, uçan dinazor cinsine ait 136 milyon yaşındaki bir yumurtanın çatlamasıyla, içinden çıkan kuşun Paris’te terör estirmesini izliyoruz.

En zorlu engelleri aşmakla ünlü, pratik zekalı, kısa cümlelerle konuşan, esprili cevaplar üreten, kesinlikle pes etmeyen Adele, hem kızkardeşini iyileştirecek mumya doktorla, hem dev kuş ile, hem de onun hamisi gizemli profesörle uğraşır.

Başbakanıyla, emniyet müdürüyle, polis teşkilatıyla bütün resmi erkanı uğraştıran dev kuşla tabii ki Adele başa çıkacaktır. Arkeolog geçmişiyle, egzotik ülkelerden getirdiği eşyaları Louvre Müzesi’ne armağan etmekle tanınan Adele, bu müzedeki mumyaları canlandırarak kız kardeşinin iyileşmesine olanak tanıyor.

Jean-Pierre ve Jeunet-Marc Caro ikilisinin başyapıtı “Amelie”nin izinde bir film olan “Adele’de o filmi hatırlatan bir anlatacının dış sesine rastlıyoruz.

Ülkeyi yönetenlere ve bürokratlara ciddi bir eleştiri getiren film onları karikatürize edip gülünçleştiriyor. Eğlenceli Louvre bölümünde, dirilen bir firavunun, görkemli müze meydanına bakıp “Keşke bu meydanda bir de primit olsaydı” demesi çok zekice.

Kostüm tasarımı, sanat yönetimi, oyuncu kadrosu 1. sınıf olan filmi, ilk kez izlediğimiz 29 yaşındaki aktris Louise Bourgoin ustalıkla sürüklüyor. Büyük beklentiler içine girmeksizin izlendiğinde, “Adele” düzgün ve eğlenceli bir aile filmi.