Herkesin anlatacak bir öyküsü vardır/ Hocaların hocası YOMTOV GARTİ

Sayısız öğrenci yetiştiren Yomtov Garti bugün 95 yaşında ve halen yaşam zevkini yitirmedi

Dora NİYEGO Toplum
21 Temmuz 2010 Çarşamba

Haydarpaşa’da Yeldeğirmeni Karakolu’nun karşısındaki evde doğdum. Babam veterinerdi. Küçük yaşta onu kaybettim. Birinci Dünya Savaşı’nda tifüsten öldü. Beni, dayım Yaakov Uziel büyüttü. Moda’daki Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi’nin Matematik ve Fizik bölümünden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi’nde İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’dan gelen Profesör Von Misses hocam oldu. Mezun olduktan sonra, kendisi bana doktora yapmamı önerdi, böylece onun sayesinde doktor unvanına sahip oldum.

Doktora tezim istatistik fonksiyonlar üzerine idi. Bir teorem bulmuştum, bu teorem bugün benim adımla anılır. Ben aslında, mühendislik okumak istiyordum, fakat o yıllarda Teknik Üniversite’de çok antisemitizm vardı, ayrıca Alman profesörler de İstanbul Üniversitesine gelince, çok sevdiğim matematik dalında okumayı tercih ettim. Galatasaray Lisesi’nde kırk yıl matematik öğretmenliği yaptım.

Ardından Saint Joseph ve Notre Dame de Sion Liselerinde uzun yıllar hocalık yaptım. Bir süre Musevi Lisesi’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde de görevde bulundum. Emekli olduktan sonra, eski bir öğrencim olan YÖK Başkanı Erdoğan Kasiş bana Galatasaray Lisesinin son sınıfında matematik öğretmenliği yapmamı teklif etti. Böylece 1990-2007 yılları arasında orada çalıştım.

Fransızca eğitimine yaptığım katkılardan dolayı Fransız Devleti bana Palme Académique Ödülü’nü verdi. İki kızım var, her ikisi de öğrencim oldular, şimdi ikisi de evli ve doktorluk yapıyorlar.

Dine bağlılığı ve cemaatte aldığı görevler

Küçüklüğümde bütün aile fertleri aynı evde yaşardık. Beni büyüten dayım Yaakov Uziel dine çok bağlıydı. Her cumartesi günü beni Haydarpaşa Sinagogu’na götürürdü. Sadece dinimizi değil, İbranice lisanını da rahmetli Eli Perahya’nın büyükbabası Sinyor Perahya ve Sinyor Kasavi sayesinde öğrendim.

Cuma akşamları Kiduş söylerdik ve o akşam için pişen özel yemekleri yerdik. Kaşer kurallarına da bağlıydık. Bugün halen bu geleneğimizi sürdürüyoruz. Her cuma akşamı kızım, damadım ve torunlarım bize gelir, Kiduş okuruz. Peynirli börek yedikten sonra, et yemeği için tabaklarımızı değiştiririz.

Genç yaşlarda Kadiköy’de Kültür Kolunda çalıştım, gençlerle bilimsel toplantılar yapar, konferanslar verirdik. Hayır işlerine Or-Ahayim’de başladım. Daha sonra Haydarpaşa Cemaati’nin başkanlığını yaptım. 28 yıl Hahambaşılık Konseyinde ve Hahambaşılık Temsilciler Meclisi’nde görev aldım.

Gençlik ve evlilik yılları

Çocukluğumda ve gençliğimde Talimhane’de otururduk. Hafta sonları genellikle Acıbadem’deki La Blankeriya dediğimiz papatyalarla kaplı platoya piknik yapmaya giderdik. Yayan gider, sonra da tramvayla dönerdik. Yaz aylarında Heybeliada’ya giderdik. Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilanından sonra Heybeliada’ya gelişini ve törenlerle karşılanışını çok iyi hatırlıyorum. Tek bir kız kardeşim vardı, onu da yıllar önce kanserden kaybettim.

1957 yılında Haydarpaşa Hemdat İsrael Sinagogu’nda evlendim. Eşim Aşkenaz Yahudisidir. Düğünüme Katoliklerin Başrahibi de geldi. O zamanlar onlarla çok samimiydim. Onlara çeşitli konularda ve Yahudilik hakkında konferanslar verirdim. O zamanlar hahambaşılıkta görevli olduğum için, düğünüme hahambaşı da katıldı. Gençlik yıllarımız kötü geçmedi diyebilirim. Kadıköy Deniz Kulübü’nün altmış yıllık şeref üyesiyim. Eşimle oraya sık sık dans etmeye giderdik. Ayrıca Union Française’deki balolara ve Or-Ahayim balolarına da çok giderdik. Balolar genellikle Hilton veya Pera Palas’ta yapılırdı. Hanımlar tuvalet, erkekler smokin giyerdi. Yazları ise Pazar akşamları Burgazada’ya canlı müzik eşliğinde dans etmeye giderdik. Eşimle tango yapardık. Caz müziği dinlemeyi de çok severim.

Bugünkü yaşantısı

Bugün eskisi kadar mutlu olduğumu söyleyemem çünkü arkadaşlarımın sayısı azaldı. Öğrencilerim ve eski dostlarım zaman zaman beni toplantılara davet ederler, beni seven insanların olduğunu görmek beni memnun eder. Hayatta insan samimi arkadaşlar, dostlar edinmeye çalışmalı, budur bizi en çok mutlu eden. Günümüzde maddi yönden de hayat çok zor. Her şey pahalı, insanların gelirleri kısıtlı. Şahsen ay sonunu zor getiriyorum, sigortadan aldığım emekli maaşı yetmiyor. Çok param olsaydı bugün dahi dünyayı dolaşmak isterdim. Şimdi geceleri iyi uyuyamadığım için, gece yarısı uyanırım eski konferanslarımı okurum, formda kalmak için eski problemleri tekrar çözerim. Allaha şükür hafızam iyi, sadece bazen isimleri unutuyorum. Bazen içimden alfabeyi geçiririm, bu yol isimleri hatırlamama yardımcı olur. Bugün insanlar bir sevgi krizi geçiriyorlar. En ufak bir şey için kavga ediyorlar, birbirlerini öldürüyorlar. Öldüren kişi insan değil, hayvandır. Alman şair Shiller şöyle der: ‘İnsan, insan için bir kurttur’.

Gençlere tavsiye

Son olarak gençlere bir tavsiyem olacak. Hayatta verdiğiniz bir karardan dönmeyin, verdiğiniz kararları sonuna kadar uygulayın. Tabii ki bu çok kolay bir şey değil, çünkü hiç kimse durumundan memnun değildir. İbranicede bir atasözü vardır: “Kim zengindir? Durumundan memnun olan zengindir”

Bu saygıdeğer kişiye sevdikleriyle birlikte daha uzun yıllar dileriz.

Vefakâr öğrencilerim

Özellikle Galatasaray Lisesi’nde okuttuğum öğrencilerim çok vefakâr oldu. Son ameliyatımda, eski bir öğrencim olan Dr. Murat Doğantan’dan yakın ilgi gördüm. Ayrıca Rahmi Koç’un yeğeni, eski bir öğrencim olan İnan Kıraç sayesinde Amerikan Hastanesi’nde yattığım zaman bana büyük kolaylıklar yaparlar. Avrupa’da birçok ülke gezdim, her gittiğim ülkede de birçok öğrencime rastladım, evlerine davet ettiler, şehrin turunu yaptırdılar, güzel yerler gezdirdiler. Duru Turizm’in sahibi benim eski bir öğrencimdi, bana maddi yönden çok büyük kolaylıklar yaptı. THY’da da görevli bir öğrencim var, o da işimi kolaylaştırmak için çok uğraşır. Ankara’da yaşayan, yine eski bir öğrencim olan bir profesör, komiserleri çok iyi tanıdığı için, havaalanlarında beni business class’a alırlar, gümrükte bana büyük kolaylıklar yaparlar.

Filozof Jean Paul Sartre’ın bir sözü vardır: ‘Geçmiş, bizde ölen şeydir’ der. Bence bu söz sadece fiziki yönden doğrudur, çünkü zihnimizde geçmişi hep yaşatmaya devam ederiz.