Dokunuyor musunuz?

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
24 Şubat 2010 Çarşamba

Dokunuyor musunuz yanınızdakilere, sevdiklerinize, çocuklarınıza, aşklarınıza?

Dokunup sıcaklıklarını duyuyor musunuz teninizde?

Korkularına, hüzünlerine, sevinçlerine yasaklarına değebiliyor musunuz ellerinizle?

Hiçbir şey söylemeden küçük bir çocuğun saçlarını okşamanın, eski bir dostun elini avucunuzun içine almanın, basit bir özrü, yakıcı bir özlemi sadece dokunarak anlatmanın tadını biliyor musunuz?

Dokunuyor musunuz zamana, hayata, geçmişe, geleceğe, korkularınıza, sevgilerinize, yüzleşebildiğiniz ya da yüzleşemediğiniz taraflarınıza, söylediklerinize, söylemediklerinize?

Bazen sözcüklerden kaçarız. Bakışlardan saklanırız. Ne bir yorum duymak ne de nasihat dinlemek isteriz.

Sevdiklerimiz; elleriyle iyileştirsin yaralarımızı, bir temasıyla sarsın sarmalasın yüreğimizi ve çocukluğumuzun o masum kaçamağını yaşama şansını bize versin, bize kucağını açsın isteriz.

Biz ne istersek isteyelim, onlar bize dokunmadan, yalnızca konuşarak, yalnızca bakarak, bizi duymadan; ama duyuyormuş gibi yaparak kendi usullerince severler bizi.

Ve bunun mutluluğunu yaşarlar, bunun bizi mutlu edip etmediğini düşünmeden, bilmeden.

Kimilerine göre çok da önemli değildir dokunmak.

Belki fazla samimiyet, belki fazla yüz verme, belki karşımızdakine sınırı aşma hakkını verme korkusundan yanaşmazlar buna.

Birine dokunmak için elinizi uzattığınızda geri çekilirler, değinmekten hoşlanmazlar.

Yeni temaslara kapalıdır tenleri, yürekleri...

Dokunuyor musunuz sevdiklerinize hem de hiçbir neden yokken, bayram değil, seyran değilken öpüyor musunuz onları,  hem de sadece içinizden gelmişken?

Tüm dokunmalı şarkıları dinleyip dinleyip özlem mi gideriyorsunuz yoksa onlara bu kadar yakınken uzak olmanın içinde?

Bazen cesaret eder, dokunuruz.

Bir ten temasıdır, ılık, yumuşak derinden...

Bakmadan yüzüne, belki de ona çok şey anlatmayı düşünüp hiçbir şey anlatamadan dokunuruz dokunduğumuza...

Dokundunuz mu hiç?

Sevmekten, dokunmaktan sevişmeye vakit bulamadığınız oldu mu?

Dokunmaktaki hassasiyetten, ürkeklikten, istek ve kaçma duygularının iç içe geçmişliğinden haberiniz var mıdır?

Doku’nuzun en derin yerine işledi mi birinin dokusu?

Dokundu mu size yeni doğmuş bir bebeğe dokunur gibi?

Bir kelebeğin tozlu kanadına değer gibi, bir avuç suya sahip çıkmaya çalışır gibi...

Kaydınız gittiniz mi ellerinin arasından?

Dokunulmuş, yüreğine değilmiş olmak iyidir.

Vurulmuş, hırpalanmış, yaralanmış olmaktan...

Dokundunuz mu birinin ruhuna hiç?

Bu size dokundu mu, siz hiç farkında bile değilken?