/SON YÜZYIL - 2 Milliyetçilik ve Sosyalizm

1881-1914 kırsal Avrupa’nın birçok kesimindeki nüfus patlaması daha önce görülmemiş ölçeklerde bir yoksulluğa ve toplumsal gerilime neden oldu. Milyonlarca insan ya büyümekte olan kentlerde veya başka kıtalarda daha iyi fırsatların peşinde evlerini terketti.

Sara YANAROCAK Kavram
17 Şubat 2010 Çarşamba

Bu patlama Doğu Avrupa’da çok daha dramatikti. Kötü politik koşullar Yahudilerin göçlerine yeni bir neden ekledi. Bu dönemde Avrupa’dan 2 milyonun üzerinde Yahudi göç etti.

Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleşen büyük göçlerin yanısıra, diğer ülkeler de, Yahudi haritasına ilk defa konuluyor veya buralardaki yerlerini geliştiriyorlardı. Bu durum kısmen, 1891’de Yahudi Kolonizasyon Derneği (ICA)’nın çalışmalarıyla olmuştu. Baron de Hirsch, Yahudi sefaletini ortadan kaldırmak için büyük bir servet harcadı. Baştaki planı, Rus Yahudilerini tarım ve el zanaatlarında eğitmekti. Ancak ilk girişimleri Rus Hükümeti tarafından geri çevrilince, dış göçün tek çözüm olduğuna karar verdi. ICA, sadece yoksulluğun ve zulmün en acil sorunlarını, iyi düzenlenmiş göçlerde, çözmekle ilgilenmiyor, ayrıca Yahudi yaşamında uzun dönemli iyileşmeler getirebilecek özgür koloniler kurmaya da çalışıyordu. Arjantin, tarımsal kolonizasyon için özellikle seçilmişti, bununla birlikte, Kanada, Brezilya, Filistin ve diğer yerlerdeki projeler için de bol bol yardım sağlanıyordu.

Filistin, kuşkusuz özel bir durumdu. Buradaki olanaklar ekonomik veya politik olsun, açık değildi. Filistin’e Yahudi göçü çok küçük kalmaktaydı. Bu göç azimli bir idealizm ile güdümlenmişti. Ülkelerdeki umut verici olmayan koşullardan ötürü sık sık düş kırıklığına uğruyordu. Ancak dışarıdaki hayırseverlerin ve yardım örgütlerinin desteğiyle, göçmenlerin payı büyüdü ve bir miktar tarımsal koloni kuruldu.

MİLLİYETÇİLİK VE SOSYALİZM

Diğer ülkelerdeki sorunun ağırlıklı olarak, Yahudi olmayan bir toplumla, Yahudilerin bir grup haline bütünleşmesi olmasına karşın, Filistin’de Siyonistlerin amacı sonunda özerk olarak bir Yahudi toplumu kurmaktı. Siyonizm; özümlenmeye karşı radikal bir tepki olarak veya kendisi, Avrupa milliyetçilik modeline özümlenmenin bir biçimi olarak görülebilir. Aradaki fark bir vurgu meselesidir. Bu hareket 1880’lerin ve 1890’ların birleşmiş antisemitizmini örtülü olarak beliren, Yahudilerin içinde oldukları toplumla bütünleşmesinin yadsınmasına karşı bir yanıt diye doğdu. Her ne kadar daha önceki milliyetçi düşünceleri kapsadı ve geliştirdiyse de, ona asıl mantığını ve kitlesel desteğini sağlayan antisemitzm idi. Leo Pinsker 1881’de pogromlara tepki olarak ‘Kendini Özgürleştirmek’i yayınladı. Theodor Herzl, Dreyfus’un yargılandığı zaman yaşanılan antisemitizmden sonra ‘Yahudi Devleti’ni yazdı. (1896) Onların düşünceleri, Batı Yahudileri arasında ancak küçük bir destek kazandı; halk imgelerini, ilkin pogram yorgunu Rusya’da yakaladı ve daha sonraları, Batı ülkelerindeki Rus göçmeni kitleler arasında yayıldı.

Düşünceleri, Yahudi devletinde eşitlikçi bir toplumun kurulmasında, dinsel baskıdan ekonomik sömürüden ve antisemitizm gazabından kurtuluş olacağını gören Rus sosyalistleri arasında özellikle güçlüydü. İlk Siyonist kongre, 1897’de Basel’de toplandı. Bu kongrede bir bayrak ve bir ulusal marş seçildi. Filistin’de de bir Yahudi anavatanı gerçekleştirme amacının peşine düşecek uluslararası bir örgüt kuruldu. Siyonist önderler amaçlarında vaya bunu gerçekleştirme araçlarında birleşemediler, ama hepsi de Avrupa ülkelerindeki kurtuluşun, bireysel Yahudiye hangi imkânları tanırsa tanısın Yahudilerin bir ulus olarak sorunlarını çözebilmek için yetersiz kalacağında anlaştılar.

Bütün Yahudi sosyalistleri Siyonizmin cazibesine kapılmamışlardı. Yahudilerin Sosyalizmle ilgilerinin Moses Hess (1812-75) ve Ferdinand Lasalle (1825-64)’ın ilk dönemlerine ulaşan uzun bir tarihi vardır.

Bunlar genel olarak, toplumsal devrimini, burjuva toplumunun ve kapitalist ekonominin bir ürünü olarak betimledikleri Yahudi sorununu sona erdireceğini düşünmüşlerdir. Önceki pogromlardan sonra, Rusya’daki çeşitli radikal hareketler, durup dinlemeksizin bir dünya düzeltici ideolojiden, diğerine sürüklenen Yahudi taraftarları kendine çekiyordu. Öncelikle dil engelleri, Yidiş konuşan Yahudi işçi kitleleri arasında sosyalizmin yayılmasını sınırladı. Fakat 1897’de Vilna’da özellikle Yahudi olan sosyalist bir hareket kuruldu. Bund (resmi adıyla, “Litvanya, Polonya ve Rusya Yahudi işçileri Genel Birliği” başından beri, Yahudi işçilerin çıkarlarını savunmak ve Yahudi aleyhtarı ayrımcılıkla mücadele etmek amacını benimsemişti; çünkü “Yahudi işçiler sadece işçi sınıfı olarak değil, Yahudi olarak da acı çekmekteydiler.” Hareket güçlü bir desteğe ulaştı ve özellikle politikalarının Yahudi içeriği, giderek daha fazla önem kazandı. 1901’de Bund, Yahudi milliyetçiliğini bir politika olarak benimsedi. Yidiş dilinin yasal bir dil olarak tanınması çağrısını yaptı. Bundistler, Siyonistler ve daha evrensel inançları olan  Sosyalistler arasında üç yönlü bir ideolojik çatışma çıktı. Sosyalistler, Siyonistleri ‘Burjuva milliyetçisi’ diye reddettiler. Rus Yahudiliği’nin çektikleri konusunda derin bir duyarlılığı olan Lenin, Bundistleri “deniz tutmasından korkan Siyonistler” olarak nitelendirdi. Her iki Yahudi hareketi de, birbirlerine karşı keskin bir düşmanlık duymakla beraber, sosyalist saflarda bile ortaya çıkabilecek bir anti-semitizm kalıntısından kuşku duyuyorlardı. Bu arada, hem sosyalizme, hem de milliyetçiliğe, Yahudi dünyasında, hâlâ eski çağların görece özerkliğinin özlemini çekmekte olan dinsel gelenekçilerden;  aydınlanma ve ilerlemeye güvenle iman eden batıdaki dinsel modernistlere kadar, geniş bir cephe tarafından muhalefet ediliyordu. Bu iki grup, birbirlerine karşı, ateşli bir polemiği de sürdürüyorlardı. Bu bölünmeler, ikinci Tapınak döneminin sonunun belirleyen farklı fikir çekişmelerinin kalıntılarıydı.

devam edecek…