W. Allen evrenine dönüş “Kim Kiminle Nerede?” yaşlı erkek-genç kadın ilişkisine odaklı bir başyapıt

Kendinden genç kadınlara olan zaaflarını filmlerine yansıtan sanatçı “Yaşlıların da mutlu olma hakkı var” diyor. İflah olmaz karamsar, huysuz, geçimsiz, 60’lı yaşlarını sürdüren bir fizik profesörüyle, 21 yaşındaki taşralı saf bir genç kızın evliliğe giden ilişkisini W. Allen, yaş farkına dayalı yeni bir romantik komedide işliyor.

Viktor APALAÇİ
27 Ocak 2010 Çarşamba

Tüketim toplumunu hedef tahtasına oturtan zeki eleştiriler, esprili diyaloglar, güncel tespitler eşliğinde, sanatçı bizlere hayat dersleri vermeyi sürdürüyor.

45 yıllık bir kariyeri geride bırakırken, Woody Allen, 74 yaşından beklenmeyecek, neşeli, alaycı bir filmle, kendisiyle uğraşmayı sürdürüp, formunun zirvesinde olduğunu kanıtlıyor.

Londra’da üç, Barselona’da bir filmlik (4 yıllık) Avrupa gezisinden dönen sanatçı, “Kim Kiminle Nerede / Whatever Works” ile özüne, Manhattan’ın bildik W. Allen evrenine dönüş yapıyor.

New York Yahudi mizahının önde gelen temsilcisi W. Allen, takıntılı, nevrotik kişiliğini yansıtan yapıtları, karmaşık özel hayatı, Diane Keaton’dan Mia Farrow’a ve çocuğu yaşındaki (şimdiki eşi) Soon-Yi Previn’den oluşan fırtınalı aşkları, haftada bir Mahnattan’ın bir gece klubünde saksafon çalışıyla, gündemden düşmeyen çizgi dışı bir kişilik.

Kendinden genç kadınlara karşı zaafını filmlerine yansıtan sanatçı, “Kim Kiminle Nerede”de yaşlı erkek-genç kadın ilişkisinin başyapıtına imzasını atıyor.

İflah olmaz pesimist, huysuz, neredeyse Nobel’e aday gösterilmiş, karamsar ve geçimsiz, 60’lı yaşlarını sürdüren bir fizik professorü ile, New York’a kaçmış, parasız pulsuz, deneyimsiz güneyli saf genç bir kızın, evliliğe giden ilişkisini W. Allen, yaş farkına dayalı yeni bir romantik komedide işliyor.

Makineli tüfekten çıkmışcasına gelen esprili diyaloglar, tüketim toplumunu hedef tahtasına oturtan zeki eleştiriler, bir filozofun gözlemlerine dayanan güncel tespitler eşliğinde, sanatçı bizlere hayat dersleri vermeyi sürdürüyor.

 

YAŞLILIĞIN HÜZNÜGENÇLİĞİN ENERJİSİ

Kendisiyle dalga geçmekten vazgeçmeden, bizlere yıllardır Yahudi mizahından kaynaklanan sayısız komik ve dramatik sahneyi, arızalı, nevrotik ve geveze karakterleri sergileyen W. Allen, bu son filminde bizleri doyumsuz güzellikteki esprileriyle mest ediyor.

Alışık oluğumuz entellektüel, takıntılı ve mizantrop bir karakteri sanatçı kendisi canlandırmadan (Larry David’i sahaya sürerek) hayat, ahlak, felsefe ve psikanalizm üstüne düşüncelerini aktarıyor.

Kendi yaşamından izler taşıyan bu karakter, 60’lı yaşlarını sürdüren Yahudi bir ateist, insanlığa inançsızlığı ve nefretiyle tanınan, bir zamanların Nobel adayı, Boris Yellnikoff adlı eski bir fizik profesörü.

Herkesten daha zeki olduğunu düşündüğü için başkalarını küçük gören, sürekli kendini metheden, geçinilmesi zor bir insan olduğu için karısı tarafından terkedilen, bohem hayatı yaşayan bu huysuz ihtiyar, kuantum mekaniği alanında çalıştıktan sonra, emekliye ayrılmış, hayatını kazanmak için mahallesindeki çocuklara satranç dersi veriyor.

Film, W. Allen’in alter egosu Boris’in az sayıdaki arkadaşlarına, hayat ve insanlar hakkında pesimist düşüncelerini aktardağı bir sahneyle açılıyor.

TEATRAL MİZANSENLİ VODVİL

Başarısız bir intihar girişiminde bulunan Boris, oturduğu kasvetli evin kapısında, sokakta kalmış, tümüyle çaresiz gözüken bir taşralı kıza rastlamasıyla hayatı değişiyor. Güneyden kaçıp, taşı toprağı altın New York’a gelmiş, hayata pembe gözlüklerle bakan, masumiyet ve saflığın temsilcisi, 21 yaşındaki Melodie (Evan Rachel Wood) bir geceliğine evine girdiği Boris’in kasvetli yaşamını değiştirir.

Kendisinin tam tersi olan bu genç kızın kendisine aşık olmasından ve ondan hayata dair çok şey öğrenmesinden etkilenen Boris onunla evlenmeyi kabul eder.

Evden kaçan kızının izini süren, Melodie’nin annesinin (Patricia Clarkson), daha sonra da babasının New York’a gelmeleriyle, yeni evli çiftin düzeni bozulur. Dengelerin birdenbire değişmesiyle olay tipik bir vodvil konusuna dönüşür.

Baştan sana teatral bir mizansene sahip filmde Woody Allen kahkahalarla güldürmekten çok, acı acı gülümsetmeyi hedefliyor. Yaşlılığın hüznüyle gençliğin enerjisini harmanlandığı bu özgün öyküde, sanatçı evlilik ve aşk üzerine ilginç tespitlerde bulunuyor.

Kader ve şansın dengeleri değiştirebileceğini söyleyen Woody Allen, iyimser tonuyla herkesin mutluluğa ulaşmayı hak ettiğini gösteriyor. Hayata küsmüş, insanlardan nefret eden emekli fizik profesörü, tesadüfen hayatına karışan, taşralı, saf genç kızla ikinci baharını yaşıyor.

Metropollerin insanları mutsuz etmesi, taşralının cahil cesareti, deha, aldatma cinsel uyanışlar ve sevgisizlik gibi temalar filmde ustalıkla işleniyor.

W. Allen’in 70’lerde yazdığı senaryoya dayanan film, başrol için düşünülen Zero Mostel’in 1977’de ölümüyle 30 yıl rafa kaldırıldı. Manhattan’da sefil bir hayat süren Boris karakteri için, W. Allen’in kendisine çok benzeyen Larry David tercihi, projenin hayata geçmesini sağladı. Kendisi de verimli bir yazar-yönetmen ve oyuncu olan, TV’deki ‘Seinfeld’ ve ‘Curb Your Enthusiasm’ dizileriyle tanınan Larry David seçimi iyi neticeler vermiş.