YARON SHANI İstanbul’daydı / Filmde ayrımcılık ve şiddete dikkat çekmek istedik...

Bu yılın Oscar adayı ‘Ajami’, 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında ‘Sinemada İnsan Hakları’ yarışmasındaki Avrupa Konseyi Sinema Ödülü FACE’e layık görüldü. Filmini tanıtmak üzere İstanbul’a gelen yönetmen Yaron Shani ile keyifli bir söyleşi yaptık

Denis OJALVO
21 Nisan 2010 Çarşamba

Bir İsrailli ile bir Filistinlinin film yapmak için ortaklık kurmasıyla vermek istenen mesaj nedir?

Scandar Copti İsrailli bir Arap. Ancak benim açımdan İsrail vatandaşı Araplarla İsrail vatandaşı olmayan Filistinli Araplar arasında bir fark yok. Bunun dışında bu açıdan özel bir mesaj vermeyi düşünmedim. Esas mesaj, bu çevrede yaşanan şiddetin tanıtılması ve kişilerin bundan kaçamayarak gündelik hayatlarının bir gerçeği olarak yaşamakta olduklarını aksettirmek... Burada, değişik kişilerin aynı gerçeği nasıl farklı bir şekilde yaşadıklarına değinmek istedik. Burada her etnisiteden her dinden ve çeşitli kültürel altyapıya sahip olan insanlar, suçlular, polisler hep beraber yaşayıp gidiyorlar. Verilmek istenen mesaj daha çok şiddetin acı sonuçlarına odaklı.

 Biz lokantalarıyla ünlü turistik Yafo’yu tanıyoruz. Filminizde modern yüzlü Yafo hiç yok! Sadece halkın işsizlikle kıvrandığı Ajami Mahallesi var. Bu durumu nasıl açıklıyorsunuz?

Bunun sebebi, vermek istediğimiz mesaja odaklanabilmektir. Kişilerin ayrımcılık ve şiddete uğrama durumunu aksettirmek istedik. Burada ayrımcılıktan kastım, günlük yaşamda her düzlemde karşılaşılan ayrımcılık ve buna ilişkin şiddet kullanımıdır. Örneğin: kadın/erkek, yeni nesil/eski nesil,  suçlu/kurban, Bedevi Arap/Yerleşik Arap, Hıristiyan Arap/ Müslüman Arap, Filistinli Arap/ İsrailli Arap, Yahudi / Arap, polis/halk, ev sahibi /kiracı ve buna benzer diğer sosyal grupların arasındaki çelişkiler ve sürtüşmeler. Diğer yandan hiç birimiz kızgın ve şiddete eğilimli olarak doğmuyoruz. Şartlar bizi bu hal ve gidişe koşullandırıyor. Çaresizlik vs. Tabii sebeplerden en önemlisi bu ufak bir toprak parçası üzerinde yaşanmış olan Yahudi-Arap çatışmasının yansımaları.

  Ama benzer bir manzarayı herkesin birbirini öldürdüğü Irak’ta da görüyoruz. Bu film Irak’ta da çekilmiş olabilirdi. Esas sorun sakın Ortadoğu halklarının kültürel bagajı olmasın?

Evet, suç işlemek bu kişilerin verdikleri yaşam savaşının ve geçim dünyasının bir parçası gibi. Ve bu şiddeti de içeriyor. İsrailli Araplar İbranice biliyor ama İsrailli Yahudiler Arapça bilmiyorlar. Ben bu filmi çekerken hem kültürlerini daha yakından tanıdım hem de biraz Arapça öğrendim.

  Yani Arapça konuşulan bir evde büyümediniz, öyle mi?

Doğru! Benim ailem Doğu Avrupa kökenli.

 Finalde bütün kahramanların yazgısı belli oluyor. Kötümser olduğunuz söylenebilir mi?

Bunlar yaşayan karakterlerin gerçeklikleri. Bunu ondan kaçamadan yaşıyorlar.

 Kronolojik sıraya rağbet etmiyorsunuz, bu kurgu bilinçli mi?

Evet, bilinçli. Aynı olaya flash-back’ler yaparak değişik kişilerin hikâyeleriyle yaklaştık.

 Profesyonel olmayan oyuncularınızı senaryoya göre mi oynattınız yoksa doğaçlama yapmalarını mı istediniz?

Oyuncuları kontekstin içine yerleştirdikten sonra onları serbest bıraktık. Onlar genelde nasıl yaşıyorlarsa onu yansıttılar. Zaten oyuncularımızı da Ajami Mahallesi sakinlerinden seçtik. Her rolü oynayan aslında o rolü yaşayan kişilerdi.

 Filmde anlattığınız imkânsız aşklar hep yaşanıyor mu? İsrailli ile Hıristiyanlar arasında evlilikler oluyor mu?

 Bu cins imkânsız aşkların sadece Ajami’de değil Türkiye’de veya Balkan ülkelerinde de yaşandığını var sayabiliriz. Parasal sıkıntıların olduğu her yerde bu cins hikâyeler yaşanıyor. Karışık evliliklere gelince bunlar genelde Arap gençlerle Yahudi kızlar arasında yaşanıyor. Arap toplumunun muhafazakâr yapısı Arap bir genç kızın bir Yahudi ile beraber olmasına elverişli değil.

  Türkiye’de gençler birbirine âşık oldukları zaman kız erkeğe kaçar. Arap toplumunda böyle şeyler olmaz mı?

İsrail ufak bir yer, böyle çiftlerin kaçarak yeni bir hayat kurabilecekleri bir yer olmadığı ve ayrıca aile dayanışması / baskısı çok güçlü olduğu için bu çok zor.

 Filmdeki kan davası nereye kadar sürer? Ortadoğu’da barış ortamının sağlanması neye bağlı?

Bu cins kan davaları çeşitli grupların beraber yaşadığı her yerde olabilir. Türkiye’de Kürtlerle veya İrlanda’da da olabilir.

 Peki, bu barış ortamının gelememesinde yerel kültürün hiç mi kötü etkisi yok?

Bürokrasi, belediye vs. Yahudilerin kontrolünde olduğu için Araplar geniş topluma açılmakta zorlanıyorlar.

 Ama İsrail polis teşkilatında çok sayıda Arap asıllı polis var. Bunları niye Yafo’da görevlendirmiyorlar?

Araplar, devlete çalışan diğer Araplara hain gözü ile baktıklarından bu bir sorun olarak ortaya çıkıyor.

 Filminiz benzer konulu Amerikan filmlerinin düştükleri tuzağa düşmüyor. Bunu belgeselvari tarzınız mı engelliyor?

Amerikan filmlerinde genelde iyi ve kötü tiplemeleri daha belirgin. Biz ise filmimizde gerçek hayatı yansıtmaya çalıştığımız için böyle bir ayrışma olmadı. Karakterler hem iyi hem zayıf yanlarıyla perdeye aktarıldılar.

 Bundan sonraki projeleriniz nedir?

Şimdilik yeni bir projem yok. Dinleniyorum.

 Türkiye’ye daha önce geldiniz mi? Kaç gündür buradasınız?

Bu ilk gelişim ve üç gündür şehrinizdeyim. Çok güzel ve ilginç bir şehir. Buraya mutlaka tekrar ve sıkça gelmeyi düşünüyorum.

 Türk sineması hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Türk sinemasını yakından tanıma imkânını maalesef bulamadım. Umarım yakın zamanda bu fırsatı bulurum.

FİLİSTİNLİ ORTAĞINIZ SCANDAR COPTİ İLE BU FİLMİ YAPMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Yafo’daki kozmopolit hayat ,  muhtelif grupların birlikte yaşaması ve aralarındaki farklılıklar/çelişkiler dikkatimi hep çekmişti. Aslında makine mühendisliği eğitimi alan ama garsonluk yapmayı tercih eden Scander Copti ile tanışıp, kendisinin Ajami Mahallesi’nden olduğunu ve orayı çok iyi bildiğini öğrenince bu projem için doğru adam olduğuna karar verdim; böylece beraber çalışmaya başladık. Bu film projemizin gerçekleşmesi tam yedi yılımızı aldı.