Neve Şalom’da “DEMOKRATİK AÇILIM”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik geçtiğimiz hafta içinde Neve Şalom Sinagogu’nda 150 kadar Türk Musevi Cemaati bireyi ile bir araya geldi. Çelik, “Demokratik açılım”ı aktardığı yemekli toplantıda Türkiye’de Yahudileri de içeren ‘ötekileştirmenin’ yapıldığını ifade etti, yöneltilen soruları yanıtladı

Mois GABAY Toplum
21 Nisan 2010 Çarşamba

14 Nisan Çarşamba akşamı Neve Şalom Sinagogu Kültür Merkezi, devlet kademesinden son derece önemli konukları bir akşam yemeğinde ağırladı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik parti temsilcileri ile birlikte “Demokratik açılım” konulu gecede cemaatimizin kurum, dernek yöneticileri, hukukçuları, öğretim üyeleri, hekimleri, sanayicileri ve iş adamları, profesyonel yöneticileri ve cematimizin farklı kesimlerinden davetlilerin katılımı ile birlikte bir sohbet toplantısı düzenlediler. Son derece olumlu geçen toplantıda özellikle resmi yetkililerden uzun zamandır işitmeye özlem duyduğumuz konuların açılması ve toplumumuz ile paylaşılması adeta yüreğimize su serpti. Bunun yanında da cemaatimiz bireyleri yaşadıkları sıkıntıları ve endişelerini paylaşma fırsatı buldular.

SAMİ HERMAN:

Azınlık psikolojisinin ve özellikle de dini azınlık olma olgusunun sebep olduğu endişeyi, kötümserliği ve ruh halini  yaşamak gerçekten zor bir deneyimdir

Sunuculuğunu Moris Levi’nin üstlendiği toplantıda ilk konuşmayı Hahambaşımız Rav İsak Haleva yaptı. Hahambaşı Rav Haleva konuşmasına başlarken “Burada 1. Dünya Savaşı esnasında düşman kuvvetlerinin tekliflerini cesurca reddeden ve İtilaf  Devletlerine boyun eğmeyen bir Hahambaşının mirasçısı olmaktan gurur duyuyorum.” diyerek tarihsel bağlarımızın önemini vurguladı. Ardından konuklara katılımlarından dolayı memnuniyetlerini belirterek sözü Cemaat Başkanı Sami Herman’a bıraktı. Herman konuşmasında öncelikle bu gecenin oluşmasına katkısından dolayı İzi Hekimoğlu’na teşekkür etti ve ardından cemaatimizin ülkemiz için yapmış olduğu faydalardan söz etti.  Musevi Lisesi öğrencilerimizin TÜBİTAK başarısından duydukları memnuniyeti belirten Başkan Herman sözlerini şöyle sürdürdü: “Azınlık psikolojisinin ve özellikle de dini azınlık olma olgusunun sebep olduğu endişeyi, kötümserliği ve ruh halini  yaşamak gerçekten zor bir deneyimdir.

Özellikle, sebepsiz kin ve nefret tohumlarının binlerce yıllık tarihinde sebep olduğu iftiraları, yıkımları, toplu kıyımları, pogromlar ve nihayet 1941-45 yılları arasında   temerküz kamplarında   sistematik ve nerede ise endüstriyel bir yaklaşım ile 6 milyon dindaşının yok edilişinin acısını yaşayan bir dinin mensuplarıyız. Temerküz kamplarının duvarlarının aslında tuğlalarla değil, bu sonuçlara adım adım yaklaştıran sözlerle yükseldiğini söyleyebiliriz. Bu bakımdan sözlere dikkat etmeyi, kin ve nefret tohumlarının ekilmesinin önlenmesinde  tüm insanlık için önemli olduğuna inanırız”.

Herman konuşması esnasında Neve Şalom Sinagogu ve cemaat hakkında da bazı bilgileri izleyiciler ile paylaştı. Başkan Herman son olarak toplumumuzdaki Yahudi konusunda yaptıkları algı çalışmaları, görülen eksiklikleri belirterek devlet kademesinden de tanıtım olarak destek beklediklerini ve bu algıyı düzeltmede hepimizin rol oynayabileceğini belirtti. Cemaat temsilcilerimizin ardından gecenin konuk konuşmacısı Hüseyin Çelik “Demokratik açılım” konulu konuşmasını gerçekleştirmek üzere sahneye davet edildi. 

Hüseyin Çelik: “Amacımız birlikte yaşama, hayatı paylaşma felsefesini oluşturmak”

Çelik konuşmasının başında öncelikle içinde bulundukları sinagogun cemaat için öneminden ve ne yazık ki, yaşadığı terör saldırılarından dolayı üzüntülerini belirterek bu saldırıların son bulmasını temenni etti. Hemen ardından Başbakan Erdoğan’ın da bu toplantıdan haberdar olduğunu ve cemaatimize selamlarını ilettiğini belirtti.  Çelik konuya giriş yaparken öncelikle bu topraklar üzerinde yaşayan dini, ırkı, etnik kökeni ne olursa olsun herkesin insan olmak gibi doğal bir paydası olduğunu vurguladı. İnsan’ın, Arapçada kökeninin birbiri ile barışık olma durumu ve karşıtının ise vahşet kelimesi ile eş anlamda olduğunu belirtti. Bu bağlamda da amaçlarının birlikte yaşama, hayatı paylaşma felsefesini oluşturmak olduğunu söyledi.

Çelik konuşmasının ilk bölümünde özellikle Osmanlı’dan günümüze Yahudi toplumunun ülkemize yapmış olduğu katkılardan övgü ile söz etti. Özellikle 19. yüzyılda devlet kademesinde hizmet vermiş cemaat bireylerimizden başlayarak, Lozan’da diğer birçok farklı grubun batan gemiden mal kapma derdinde iken Yahudi toplumunun azınlık statüsünü bile reddeder tavrının asla unutulmaması gerektiğinin altını çizdi. Bunun yanında özellikle 1930’lu yıllarda Almanya’da gittikçe artan antisemitizm ile birlikte Almanya’yı terk etmek zorunda kalan 34 değerli bilim adamının dönemin Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından ülkemize davetinin bir insanlık örneği olduğunu belirtti. Bu bilim adamlarının özellikle o dönemde gerek İstanbul gerekse de Ankara üniversitelerinden kurdukları kürsüler sayesinde hem yetiştirdikleri öğrenci hem de yeni bilim adamlarının değerli katkılarının olduğunu ve onları da şükranla andıklarını ekledi.  Çelik tablonun bu parlak yüzünün yanında tamamıyla bundan ibaret olmadığını bazı tarihsel hataların da var olduğunu görmek gerektiğini belirtirken özellikle tek partili dönemle başlayan ötekileşmeden payını alan Yahudi toplumunun Trakya ve Çanakkale Olayları ile göçe zorlanmasının tarihimize kara bir leke teşkil ettiğini ve sadece Yahudiler ile değil o dönem köylüsü, Alevisi, Kürt vatandaşı ile bir öteki yaratıldığını ve bunun da daha sonra acı sonuçlarının görüldüğünü söyledi. Onursal Başkan Bensiyon Pinto’nun “Anlatmasam Olmazdı” isimli eserini okuduğunu, 1942 Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül Olayları’nın canlı tanığı olarak Pinto’yu kitapta dinlemenin önemini belirtirken “Keşke herkes yaşadıklarını yazsa da biz de bunlara saklasak…” diyerek gerçeklerin öğrenilmesinin ders alınması için önemini vurguladı. Bunun bir özeleştiri ve utanç meselesi olduğunu belirten Çelik, Varlık Vergisi ile Aşkale’ye gönderilen Yahudiler için “Bir devlet, kendi vatandaşına bunu reva görmemeliydi.” diyerek görüşlerini belirtti. Nasıl ki, derin devletin bir tezgâhı olan 6-7 Eylül Olayları’nın ortaya çıktığı gibi 1986 ve 2003 yıllarında sinagog saldırılarının arkasındaki güçleri bulmalarının bir devlet meselesi olduğunu belirtti.  Çelik konuşması sırasında ülkemizde yaratılan antisemitizmde bazı yazarların da katkısı olduğunu örneklerle belirtti. Özeleştirinin önemini vurgulayan Çelik geçmişten söz ederken, 1900’lerin başında 100 bin kadar olan Yahudi nüfusunun  her ne kadar İsrail kurulmuş olsa da,  bugün 20 bine  inmesinin düşündürücü olduğunu ve burada insanın rahat olabileceği yere göç ettiğini düşünerek biraz da özeleştiriye açık olmaları gerektiğini belirtti.

Başkan Yardımcısı Çelik günümüzde Türk Musevi Cemaati’nin,  Vakıflar Kanunu, İzmir Cemaati’nin taşınmaz beyanları, mezarlıkların mülkiyeti ve korunması, cemaatin güvenlik için yaptığı ekstra harcamaları, medyadaki antisemitizm, hamursuz ithalatının zorlukları gibi mevcut sorunlarından haberdar olduklarını ve çalışmaların devam ettiğini açıkladı. Bunun yanı sıra,  Kadıköy Sinagogu’na bir Şabat günü ibadet esnasında denetim yapmaya gelen vergi memurlarının bu davranışını da tam bir saçmalık olarak yorumladı.  Çelik’in “Bir sorununuz, siteminiz var ise tabii ki, kendi hükümetinize yapacaksınız, gidip de Putin’e Merkel’e, Sarkozy’e yapacak değilsiniz!” sözleri salonda alkışlarla karşılandı.  Çelik konuşması sırasında Davos Krizi ile ilgili olarak Başbakanın asıl sinirinin sunucuya olduğunu yineleyerek, ülkemizin şu anda İsrail ile diğer devletlerarasında arabuluculuk gibi önemli bir göreve soyunduğunu belirtti. Bu bağlamda bir intihar terör eyleminin ne amaçla olursa olsun meşru bir yanının da kabul edilemez olduğunu sözlerine ekledi. İsrail hükümetini eleştirmek ile bundan, dünyanın herhangi bir yerinde hatta İsrail’de yaşayan Yahudileri sorumlu tutmanın ayrı konular olduğunu ve İsrail’in herhangi bir günahını onlara yüklemenin vahim bir hata olacağını da sözlerine ekledi.

AK Parti Başkan Yardımcısı senelerce ülkemizin alıştırılmaya çalışıldığı ‘öğrenilmiş çaresizlik’ ten artık kurtulma vaktinin geldiğini belirtti. ‘Öğrenilmiş çaresizliğin’ sosyolojik bir kavram olduğunu belirten bakan bunun bizim toplumumuza yakışmadığını belirterek amaçlarının arkamızdan adam gibi bir iz, kubbede hoş bir seda bırakmak olduğunu söyledi. Demokratik açılımın artık tabular ile yüzleşmeyi sağlayacağını vurgulayan Çelik,  artık Davut’un ve Davit’in İshak’ın ve İzak’ın insanlık ortak paydasında buluştuğu bir dünya bırakma dilekleri ile sözlerini sonlandırdı.    

Geçtiğimiz hafta düzenlenen bu yemek cemaatimizin yeni yönetimi ile birlikte artık kendimizi tanıtmanın, anlatmanın sadece kendi çabalarımız ile değil devlet desteği ile de daha mümkün olabileceğini bize gösterdi. Bu bağlamda Hüseyin Çelik’in özellikle konuşmasının ilk bölümünde sarf ettiği cemaati anlattığı sözlerini umarız ki, kendisi gibi diğer devlet kademesindeki büyüklerimiz de sadece bizle değil bizim dışımızdaki toplumumuz ile de paylaşırlar. Yoksa tıpkı bakanın da belirttiği gibi sadece bizi bize anlatmış oluruz. Bunun yanında yine Çelik’in söylediği gibi kabul edilebilir eleştirinin sınırlarının çizilmesinin gerek arabuluculuk gerekse de diğer tüm konularda tarafların zarar görmemesi için önemi büyüktür. Konuşma sonunda Hahambaşı Rav Haleva’nın da dediği gibi devlet büyüklerinden bu sözleri duymak yüreğimize su serpmiştir ancak söylenen bu sözlerin yanında asıl yapılacak hareketlerin de önemi büyüktür. Antisemitizm ile mücadelede devlet desteği olmadan ve kanunda değişiklikler sağlanmadan başarı mümkün değildir. Bunun yanında Çarşamba günü bu atılan güzel temelin devamını ben özellikle başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile devam etmesini umuyor, cemaatimizin bugüne kadar yapmış olduğu ülkemizi tanıtma faaliyetlerinde şartlar ne olursa olsun önemini devam ettireceğini düşünüyorum. Ülkemizin komşularla sıfır problem dış politikası sadece komşular ile değil, komşu olmayan ama eski dost olan ülkelerle de sıfır problem politikası ile de desteklenirse işte o zaman arzu ettiğimiz ilerleme seviyesine yükseliriz. Geçtiğimiz çarşamba Neve Şalom, demokratik açılımı tanıdı ve yaşadı. Umarım bu güzel akşam yemeği bir dost yemeği olmayı aşar ve hem cemaatimiz hem de ülkemiz için sevgi tohumlarının atılmasına bir kez daha katkı sağlar…