Yatak nasıl alınır?

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
1 Nisan 2010 Perşembe

Herşey yirmili yaşlarının sonunda olan ‘küçük’ oğlumun yataktan bel ağrıları ile kalkmasıyla başladı. Önceleri çok dikkate almadım. Belki ters bir hareket yapmıştır diyerek olayı nadasa bıraktım. Şikâyetler devam edince, ‘bir doktora görünsen’ önerisinde bulundum. Oğlum: “şu yatağı değiştirmekten başlasak’ gibi pratik bir çözüm üretti. Haklı olma ihtimali de vardı zira ağabeyisi de ara ara aynı konuyu gündeme getiriyordu. Son noktayı evin 25 senelik emektar  yardımcısı Altın Abla’mız koydu: ‘Aha ablacum bu yataklar göçmüş. Tez elden değiştireciin bunları.’ Emir büyük yerden gelince iş başa düştü. Etrafta seçenekler o kadar çoktu ki. Araştırmaya son derece bilinçli bir tüketici olan annemden başladım. Tesadüf eseri elinde fizyoterapistten alınmış bir liste vardı. Üç dükkâna girip, aynı günde işimizi halledecektik. Niyet öyleydi, ama kısmet farklı oldu. Önce ünlü AVM’lerin birinde bulunan mekâna girdik. Sağa sola bakmakla olmuyordu. Satıcı son derece ‘cool’ bir beydi. Bir iki izahat verdikten sonra, ‘yatakları deneyebilirsiniz’ dedi. Üzerimde palto, elimde çanta tek tek her bir yatağa uzandım. Manzara biraz komikti, ancak başka çare de görünmüyordu. Satıcı gerçekten iyi niyetliydi ama ağzından lafı zor alıyorduk. Sonuçta kendi işimizi kendimiz görüp bir karara vardık. Bu kez de ‘demo’ olarak kullanılan yatağın ölçüleriyle bizim ölçüler birbirini tutmadı. Kaliteden emin olmasam, üstünde bu kadar durmayacaktım. Teşekkür ederek kan ter içinde dükkândan çıktık. Bu arada yatak terminolojisi hakkında az da olsa bilgi edindik.

İkinci durağımız Levent semtiydi. Önceden telefon açıp tam adresi öğrenmiştik. Dolayısıyla bahçe içindeki üç katlı villaya ulaştığımızda krallar gibi karşılandık.

Biri kapıyı açtı, ardından mağaza müdürü bayan geldi, sonra bir üçüncüsü kahvelerimizi getirdi.

Bu kez ölçüleri baştan söyledik. Zaten sorun değilmiş, istenilen ölçüde yapıyorlarmış. En iyi yataklarının ‘kişiye özel’ yapılanların olduğunu vurguladı. İş ölçü alma faslına geldiğinde, yatakları kendimiz için istemediğimizi ve ‘kişiye genel’ olanlarla ilgilendiğimizi belirttik. Mağaza müdürü konusuna vakıftı. Bir önceki ‘cool’ satıcının aksine bu kez bilgi bombardımanı ile karşı karşıyaydık, Latex teknolojisi, tencell kumaş, değişken yay sistemi, viskoelastik basınç, bambu iplikleri, kauçuk ağacının sütü, uzak teknolojisi, ortopedik yüzey, ergonomik zemin… Ve daha onlarca sözcük aklımda kalanlardan bazıları… Yavaş yavaş aklım karışmaya başladı. Göz ucuyla eşime baktım. Hiç renk vermiyordu. Ve iş geldi deneme faslına. Bu kez eşimin de konu mankeni olmasında ısrar ettim. Birimiz bir yatakta, öbürümüz diğerinde uzandık. Ardından yer değiştirdik. Sonunda ikimiz de aynı yatakta karar kıldık. O kadar rahattı ki, kendimize de mi alsak, diye bakıştık. Nedense altıncı hissim beni durdurdu. Herşeyde olduğu gibi, önce çocuklar sonra biz… Satıcının sohbetinden yeterince sepet olmuştum. Kadıncağız üzülmesin diye iki de yastık aldık. Sıra geldi ödemeye. Hayli sağlıklı olan faturanın ödeme koşulları hiç de müşteri lehine değildi. Çetin görüşmelerden sonra, yatakları dört gün sonra teslim almak üzere, villadan ayrıldık. Yorgun, fakat iyi bir iş kotarmaktan memnunduk.

Aynı gün öğleden sonra, firmadan bir telefon aldık. Arayan mağaza müdürüydü. Binbir özür dileyerek, seçtiğimiz modelden ellerinde kalmadığını, istersek bir benzerini verebileceğini yoksa istenen yatakların Nisan sonunda geleceğini belirtti. Ettiğim iltifatları(!) tahmin edebilirsiniz. Eşim, önerdikleri modeli almamızda ısrar ediyor, ben ise seçtiklerimizi istiyordum. Sonunda beklemeye karar verdim. Umarım yanılmam. Bu bekleme sürecinde belki oğlumu doktora gitmeye ikna ederim.

Gittiğimiz üçüncü dükkânın ayrıntılarını vermiyorum… En nihayetinde aldığımız altı üstü iki yatak…