Dünya Kulübü

Vedat LEVENT Köşe Yazısı
3 Mart 2010 Çarşamba

Fenerbahçe’nin böylesine büyük bir çöküşe gireceğini sezon başında tahmin etmek zordu. 3-0’lık Beşiktaş mağlubiyeti ile başlayan negatif eğilimli süreç geçtiğimiz haftaki Lille ve İstanbul Büyükşehir Belediye maçlarıyla pik yaptı.

Yamaçtan düşen ufak bir kartopunun giderek büyüyen bir çığa dönüşmesi misali Fenerbahçe sezon başından beri yapılan kritik hatalarla bugün adeta içinden çıkılmaz bir hatalar yumağı haline geldi.

Yapılan ilk hata Christoph Daum’un takımın başına ilk elden getirilmesiydi.

Bir defa bittikten sonra bir daha aynı tadın alınamadığı aşklar misali oldu Daum ile Fenerbahçe aşkı da.

2003-2006 sezonlarında Fenerbahçe’ye iki lig şampiyonluğu kazandıran Daum hiç şüphesiz ki başarılıydı. Gönderilme sebebi ise Fenerbahçe’nin bir dünya kulübü olma vizyonuna uymayan sıradan bir futbol adamı olduğunun düşünülmesiydi. Fenerbahçe, artık daha üstün teknik direktörlerle çalışmalı, daha kariyerli futbolcular almalı ve Avrupa’da isim yapmalıydı.

Arthur Zico, bu hedefin ilk adımıydı. Zico da başarılıydı. Fenerbahçe’ye tarihinin en büyük başarısını kazandırmış, Şampiyonlar Ligi’nde Fenerbahçe’ye çeyrek final oynatmıştı. Kulübü belli bir çıtaya yükselttikten sonra onunla da yollar ayrıldı.

Sıra, vizyona ‘cuk’ diye oturacak olan dünyaca ünlü bir hoca bulmaya gelmişti. Luis Aragones, İspanya Milli Takımı’nı Avrupa Şampiyonu yapmış, 70 yaşında kariyerinin zirvesine tırmanmıştı. Kulübün başına çok büyük umutlarla getirildi ancak beklenen sonucu vermekten öte hezimete sebep oldu.

2003’ten beri, alınan her oyuncu ve atılan her adım Fenerbahçe’nin bir dünya kulübü olması adına yapılıyorken oya gibi işlenen bu plan ilk baştan verilen yanlış bir karar sonucu sekteye uğradı. 70 yaşındaki Aragones daha evvel hiç yurtdışına çıkmamıştı. 70 yaşındaki kurt futbol adamı her konuda deneyimli ancak yurtdışında çalışma konusunda deneyimsizdi. Deneyimsizliğini Fenerbahçe’de atacaktı. Başarılı olamadı. Kovuldu.

Fenerbahçe hala bir dünya kulübü olmak istiyordu.  Aragones’ten sonra takımı toparlayabilecek, ondan daha üst gömlekte bir futbol adamına emanet edilmeliydi. Arayışlar boşa çıktı. Kanımca yanlış bir kararla, beş sene önceki Fenerbahçe’nin efsane adamı Daum tekrar göreve geldi.  Daum aynı Daum’du ama Fenerbahçe de, taraftar da kafaca değişmişti. Hedef Avrupa’da kesin başarıydı. Öyle ki başarısızlığın tahammülü bile yoktu artık.

Olmadı… Fransa’nın bu sene parlama yapan sıradan takımlarından Lille karşısında bir dünya kulübü olma hedefi güden Fenerbahçe eridi, gitti.

Anelka, Carlos, Lugano ve Edu gibi kariyerli isimler geldi ancak takıma monte edilemediler. Birer ekip elemanı değil de sanki reklam panosu gibi kaldılar.

Yapılmak isteneler, verimli olmadı. Yenilikler yapay bir gösteriş çabası olarak kaldı.

2003’te başlayan uzun vadeli plan, orta vadede çöktü gitti.

Çok da yazık oldu…