Şalom İstanbul

Eddi ANTER Köşe Yazısı
3 Mart 2010 Çarşamba

Seyahatlere çıkar, farklı ülkelerin değişik kültürlerinde yaşayan insanlar gözlemler, onların yaşamış oldukları hayatın hayalini kurarız, sanki kendi yaşadıklarımız ya da yaşadığımızı sandıklarımızdan daha iyilermiş gibi…

Tatil ve seyahatlerde ne arar ve hakikatten ne bulur insan… Öyle ya da böyle yediklerini, içtiklerini, gördüklerini elinde olanla kıyaslamaya gayret eder ve kendisinin nerede olduğunu bulmaya çalışır. Nerede olduğunu bilmeyenler, onun da arayışındadır.

Kendini ara, kendini bul ve kendini tanı güzel bir sıralamadır kanımca. Hepimiz kayıbız o yüzden sürekli bir arayışlar içindeyiz…

Kendini bulan kişi olduğu yere varmak için dahi çaba sarf etmiştir. Yaşından başından muaf bir yerlere gitmek derdinde değildir artık… Hatta bir adım ötesinde o kendini bulan kişiler elinde olandan memnun, olanla yetinmeyi bilen mutlu insanlardır. Onlar için tatil, seyahat veya değişim kafalarının içinde gerçekleşmektedir. Onlar yaptıklarını sorgulayıp anlam yükleme aşamasındadır artık.

En kolayı gözükse de zor olan kendini tanımaya başlamaktır. Bu zaman alır. Keşkelerin az olduğu bir yaşam arayışında olanlar için bu fasıla biran önce geçmekte fayda vardır. Kendini tanımak fikri çok korkutucu da olsa aslında kendini sevmektir. Biliniz ki bir başkasına kendimizi sevdirmeye çalışmakla ayları, yıllarımızı heba etmişizdir. Sonuna gelince onların sevdiği fakat kendini sevmeyen insanlara dönüştüğümüzü geç de olsa anlarız.

Son seyahatim oğlumun çocukluktan erkekliğe geçişine tanıklık yolculuğuydu. Bir çocuk ne zaman erkek olur? Bu soruya her yaştan insanın vereceği farklı bir cevap elbet vardır. İlk milli olduğunda, okulu bitirdiğinde, iş sahibi olduğunda, aile kurduğunda, insan olmayı öğrendiğinde… Liste uzar gider. Ben bunun arayışında değilim. Cevabım belli…

Yüzyıllardır süregelen Bar-Mitzva geleneğinin sadece bir barda içebileceğim kadar içki mitzvası olmadığını anlamam uzun yıllar aldı.

Bugün bana aktarılan ve öğretilen dinimin gereği tüm Tora kurallarına elimden geldiğince uymaya çalışıyorum. Kendimi tanımaya başladığım bu dönemde özüme inip sevgi ışığını buldum. Olduğum yerden memnunum çünkü yeni arayışlarda değilim.

Babamdan bana benden oğluma aktarmaya çalıştığım bu 13 yaş töreni geleneğini İstanbul’da Etz Ahayim’de tüm aile ve sevdiklerimizle kutlamışken içim huzur dolu, mutluluk aile resmimize kontür çekmişti. Tanrı’dan hepimize hayat ağacımızın kollarını uzun tutmasını ve köklerimizin sağlam ve kalıcı olmasını diliyorum.

Oğlumun yaşadıklarına baktıkça, kendi geçiş törenime de dönmek fırsatını yakaladım. Yaşananlar, duygular hep aynı olduğundan, zaten gökler altında yeni bir şey yok demeleri de boşuna değil. Ben de bugün hem rahmetli babamı andım hem de biricik oğlumu tanıdım ve onlarda kendimi buldum.