Bir Farmville eksikti!

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
14 Ekim 2009 Çarşamba

Tam da kendimi Facebook’dan bir nebze kopardım derken…

Kendimize ve çevremize itiraf edemesek de, ne kadar ben Facebook’da vakit kaybetmeyi sevmiyorum desek de… Kabul edelim, iki senedir öyle ya da böyle her gün olmasa bile sık sık Facebook’a giriyoruz.

Blackberry’lerimize Facebook for Blackberry, I-Phone’larımıza Facebook for I-Phone yazılımları yüklüyoruz.  Vakti zamanında yoğun iş maillerı ve stoklara bakmak için kullanılan akıllı telefonlarımızı Facebook’da birilerinin resmine bakmak veya status – şu anki durum, nerdeyiz, ne yapıyoruz- güncellemek için kullanıyoruz. Kim Adriana Lima’ya Türkiye’de çeviri yapmış, kim Rize’de, kim askere gitmek üzere, kim New York’da Sienna Miller’la tanışmış takip ediyoruz, “beğendim” diye etiketliyoruz.

***

Her çekici internet programının benim açımdan bir ömrü, toplum açısından ise trendi var; Yonja’nın demode olup, Facebook’un dünyayı ağının içine alması, Facebook’dan sıkılanların bu sene Twitter’a üye olmaya başlamaları gibi.  Twitter’a üye olmadım, sebebi Facebook’da harcadığım zamanı azaltmam ve artık yeni bir İnternet portalına kendimi kaptırmak istemeyişimdi. 

Bilgisayarda zaten iş ve yazı yazmak için oldukça vakit geçiren biri olarak, kısa bir süre Facebook’dan uzak kalayım derken sohbetlere yabancılık çekmeye başladım. “Çileklerimi toplamam lazım, dört saat oldu.” “Ben hafta sonu tarlama bakmamak için enginar kalbi ekiyorum”, “Arkadaşlarıma bugün limon ağacı yolladım” gibi sohbetler arttıkça, ben Salı akşamları ekrana gelen ve izlemediğim bir televizyon dizisinden sıkça bahsedilen seneye döndüm.  Son derece eğitimli, bazıları İstanbul’un en güzide okullarından mezun olmuş arkadaşlarımı ilgisizce dinledim.

Ekim ayının ilk haftası günlük bir gazetede Farmville’le ilgili haberi okuyana kadar.  Haber Farmville’in 2 Ekim gecesi kapatılması ile ilgiliydi. Bir bilgisayar oyunu peyzaj mimarlığı portallarında ciddi ciddi neden tartışılır ve oyun neden kapatılabilir ki diye düşünürken, neymiş bu Farmville diye Facebook’a girdim.  Girdim ve çıkamadım…

***

Bir baktım altı küçük karecikten oluşan küçük bir ekim alanı. Farmville sanal bir çiftlik oyunu.  Dönüm dönüm sanal arazileri işliyor, meyve ve sebzeleri ekiyor, hasat zamanı geldiğinde ise topluyorsunuz.  Arkadaşlarınız size ağaçlar, hayvancıklar hediye ediyor.  Onlar da meyve vermeye başladığında toplayıp para kazanıyorsunuz.  İnekleriniz varsa sütlerini topluyorsunuz.  Ekme biçme işlemlerini yapmak için kendi avatarınızı yaratıyorsunuz, yani size benzeyen sanal çiftçinizi.

İlk gün yeni çilek ekip, bir iki gün Facebook’umu açmadım.  Açtığımda ise bütün çileklerimi kurumuş buldum.  Hasat yapılamadı mı bu puan kaybı ve sanal ortamda sanal para kaybı demek.  Bunu ikinci girişimde anlayıp, o günden sonra stratejik üretim planlamasına başladım. Oyun deyip geçmemek lazım, insanın içine bir iş hırsı giriyor.  Komşulara yardım edip para kazanıyorum, yeni arsalar ekleyip çiftliğimi büyütüyorum.  Gerçek hayatta kim ellerini çamura sokup komşusunun çiftliğine yardım eder şüpheli, ama Farmville zedeleri ilk günden bir sanal para hırsı kaplıyor.  İlk günler soya fasulyesi ekersem bir gün, enginar kalbi ekersem dört gün sonra hasat ederim, birkaç gün girmesem bile rahat ederim dedim.  Fakat insan tarlasını merak ediyor, iki çocuklu, Fransız liselerinde, ünlü kolejlerde okumuş, iş adamı / iş kadını arkadaşlarınınkini de. 

Facebook’da bir de sanal cafe oyunu çıkmış.  Tatlı yapmayı çok seven biri olarak, ona girip bakmaya cesaret edemedim, akşam yatmadan sanal krepler yapmayayım diye.  Bu arada bana iki tane ördek hediye geldi.  Ördekle ne yapılır henüz bilmiyorum.  Belki kuş tüyü yorgan işine gireriz sonunda…