İsrail sineması yükselişte

Cannes Film Festivali seçici kurulunun süzgeçinden geçmiş iki filmiyle, İsrail sineması yükselişini sürdürdüğünü kanıtladı. “Belirli bir Bakış” bölümünde yarışan “Gözleri Tamamen Açık” ile özel seansta gösterilen “Yafa” eleştirmenlerden geçer not aldı. Köktendinci Yahudi toplumuna radikal bir bakış açısı getiren, iki erkeğin imkansız aşkını anlatan ilk film, vizyona girdiğinde çok tartışılacak.

Viktor APALAÇİ
24 Haziran 2009 Çarşamba

Cannes Festivali seçici kurulunun süzgecinden geçmiş iki filmiyle, İsrail sineması bu yıl da iyi bir imtihan verdi. “Belirli bir Bakış” bölümünde yarışan “Gözleri Tamamen Açık / Einayim Pkuhot” ile özel seansta gösterilen “Jaffa”, İsrail sinemasının 2008’deki yükselişini sürdürdüğünü gösteren kaliteli yapımlardı.

Geçen yılın ilk festivali olan Berlin’de “Beaufort” filmiyle En iyi Yönetmene verilen Gümüş Ayı Ödülü’nü kazanmış, Ari Sandel aynı ay “West Bank Story” ile En İyi Kısa Film Oscarı’nın sahibi olmuştu. İsrail Yeni Dalga sinemasının temsilcileri Edgar Kefer - Shira Gefen ikilisi, Cannes’da ilk filmlerini yapan yönetmenlere verilen Altın Kamera Ödülü’nü kazanmıştı. Aynı yarışmanın ek etkinliği “Belirli Bir Bakış” özel ödülünü, İsrail filmi, Eran Koralin’in “Bando Ziyareti / Bikur Hatizmoret” almıştı.

 EŞCİNSELLİK BİR HASTALIK MI?

34 yaşındaki İsrailli yönetmen Haim Tabakman, ilk uzun metrajlı filmi olan “Gözleri Tamamen Açık / Einaym Pkuhot” ile çok cüretli bir konuya el atıyor.

Kudüs’ün ultra-ortodoks Meaşearim Bölgesi’nde yaşayan biri evli, diğeri bekar,  iki erkeğin imkansız aşkını anlatan film, vizyona girdiğinde İsrail’de epey gürültü çıkaracak.

Montajı tamamlanır tamamlanmaz Cannes’a yetiştirilen ve festivalin “Belirli Bir Bakış” yan etkinliğinde yarışan film, İsrail’in dindar kesimine değişik bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Yaşayan en ünlü İsrailli yönetmen olan Amos Gitai, 1999’daki “Kutsal / Kadosh” adlı filmiyle kamerasını Kudüs’ün Meaşearim Bölgesi’ne çevirmiş, cesur konusuyla dindar kesimin hedefi olmuştu.

Kadının toplumdaki yerine kötümser bir bakış açısıyla yaklaşan “Kutsal” Ortodoks Yahudi erkeğine (suçlayıcı) çok ciddi bir eleştiri getirmişti.

“Gözleri Tamamen Açık” Amos Gitai’den daha da ileriye giderek, yardımcısına aşık olan, dört çocuklu evli bir erkeğin düştüğü durumu inceleme konusu ediyor.

Dindar ve saygın bir adamın oğlu olan Aron, babasının ölümünden sonra boş kalan kasap dükkanını işletme kararı alır. İş arayan genç Yeşiva öğrencisi Ezri’yi yanına alır, ona işi öğretir.

Dört duvar arasında, vaktin çoğunu birlikte geçiren iki erkek çok geçmeden birbirlerine aşık olurlar. Tutkuyla birbirlerine bağlanan iki sevgiliden Aron, ailesini ve cemaatteki saygınlığını ihmal eder.

Yaşadığı çevre eşcinselliğe günah gözüyle bakar ve hastalık olarak kabul eder. Mahalle baskısını bütün kuvvetiyle üstlerinde hisseden ikili uzun müddet ilişkilerini kesmemekte direnir.

Cemaatin ileri gelenleri, babasına olan saygı ve Aron’a duydukları sevgi için, bu ilişkiye son vermesini kendisinden talep ederler. Kendisine bağlı kalan, sevmeye devam eden, suskunluğunu koruyan karısı Rivka ve dört çocuğuna rağmen Aron ayrılma kararını alamaz. Ezri inisyatifi ele alıp son sözü söyler.

“Gözleri Tamamen Açık”ın senaryo yazarı Merav Doster, bu radikal kesimin davranış şeklini çok iyi bildiği için, kadın karakteri Rivka’yı, tıpkı “Kutsal / Kadosh”taki acılı kadını gibi, itaatkar, kaderine razı, saygılı bir eş olarak çizmiş.

Köktendinci Yahudi toplumuna radikal bir bakış açısıyla yaklaşan film, İsrail’de vizyona girdiğinde, dini çevrelerin eleştiri ve tepkisini çekecek.

Senaryo, Kudüs’ün bu özel bölge sakinlerinin tutkularını, isteklerini işlerken, Yahudi köktendinciliği, fundamantalizm ve çevre baskısı temaları üzerine ilginç şeyler söylüyor.

İSRAİLLİ ARAPLAR

 62. Cannes Film Festivali Seçici Kurulu’nun özel bir seansta göstermeye değer bulduğu “Yafa/ Jaffa” iyi anlatılmış bir aile dramı. 37 yaşındaki kadın yazar-yönetmen Keren Yedaya, kariyerinin bu ikinci filmininin başrollerinden birini Tel-Aviv’in şirin banliyö semti Yafa’ya vermiş. İç içe yaşayan İsrail ve Filistin halkının paylaştığı kültürel zenginliğiyle Yafo’ya İsrailliler “Denizin Nişanlısı” sıfatını yakınlaştırmışlar. İndifadadan sonra burada yaşayan 120.000 Filistinlinin çok büyük bölümü Gazze, Ürdün ve Lübnan’a göç etmişler. Bugün bölgede yaşayan 20.000 Filistinliye “İsrailli Araplar” deniliyor.

Filmde, geçimini bir oto tamirhanesinden sağlayan, orta direk bir ailenin öyküsünü izledik. Aralarında iletişim kurmakla zorlanan bu aile, güçlü karakterli bir anne, aklıselimin temsilcisi bir baba, çalışmaktan kaçan, sorumsuz, üstelik ırkçı bir oğul ve işyerinin temel direği, sağduyu sahibi bir genç kızdan oluşuyor.

Tamirhanede çalışan Filistinli baba-oğul ile kadro tamamlanıyor. İsrailli genç kızla Filistinli delikanlının birbirlerini gizlice sevip flört etmelerinden kimsenin haberi yoktur. Ta ki genç çift kaçıp evlenme kararı alana kadar.

Tembelliği ailesi tarafından yüzüne vurulan genç İsrailli, hıncını tamirhanenin çalışkan Filistinlilerinden alır. Çıkan kavga sonunda İsrailli genç kafasını vurup ölür. Filistinli genç hapse atılınca düğün projesi de gerçekleşemez.

 Hamile olduğunu öğrenen genç kız, kardeşinin ölümüne sebebiyet veren sevgilisine durumu açıklamaz, doğurduğu bebeği baba evinde büyütür. Mahkumiyet bitince işler karışacaktır.

Keren Yedaya, altı karakterinin kişiliğinde, günümüzde birlikte yaşayan İsrail ve Filistin halkının bir portresini çiziyor. Bu politik filmde, birlikte yaşama isteği, hoşgörü de var, ırkçılık, çatışma da var. Normal gözüken bir ailede ve sevilen iki Filistinli çalışan arasında iletişim sıfır.

Keren Yedaya, filmdeki karakterlerin şahsında, insanların birbirini dinlemediğini, anlamaya çalışmadığını, aralarında sağlıklı bir diyalog kurmanın yolunu bulamadıklarını söylemeye çalışıyor.

Herkese eşit mesafede durmaya çalışan Yedaya, şiddet ve ırkçılık hastalığına kapılan genç İsrailliyi senaryosunda öldürüyor. Film, İsrail vatandaşı Filistinlilerin bazı haklarından mahrum bırakıldıklarının da altını cesaretle çiziyor. Bu popüler melodramın başarılı oyuncu kadrosunda, İsrail sinemasının en iyi kadın oyuncusu Ronit Elkabetz (anne rolünde), karakter artisti Moni Moshonov (baba rolünde) öne çıkıyorlar.